(Medine Sokaklarında)
Medine Sokaklarında dolaşmaya devam ediyoruz. Mescid-i Nebevi’nin yakınında küçük bir dükkana giriyor, ortak dilimizle “Selam” veriyoruz. Dükkan sahibi genç bir delikanlı, Medineli Abdullah. Çok temiz yüzlü, Ensar’ın misafirperverliği, güzelliği var yüzünde. Sıcak ilgisinden etkilenip, sohbete koyuluyoruz. “Abdullah, Sen ne güzel bir insansın”.
Medine’den alınacak ne var derseniz, ilk akla gelen hurma oluyor. Birçoğu Türk olan hurma tüccarları sizi otelinizden alıp, kendilerine ait hurma bahçelerini gezdiriyor, bahçe içindeki satış reyonuna götürüyorlar. Onların derdi hurma satmak olsa da, siz de bir hurma bahçesinde misafir olma lezzetini tatma fırsatı buluyorsunuz.
Abdullah’a soruyorum; Abdullah; Ankara’da neredeyse bu fiyatlarda hurma satılıyor, neden böyle, burası üretim yeri, daha ucuz olması gerekmez miydi? diye. Abdullah sakin sakin anlatıyor. “İki yıldır hac yapılmadı, hurmalar elimizde kaldı, hurma ticareti yapan tüccarlar çok ucuz fiyatlarla, hatta bedava alıp depoladılar, ondandır” diyor.
Evet Medine’de hurma fiyatları Ankara’dan daha ucuz, eğer kendiniz getirecekseniz oradan almanızı tavsiye ederiz, yok kargoya verecekseniz, 1 kg kargo fiyatı 8 Riyal, yaklaşık 40 Lira. O zaman hiç zahmete girmeden bulunduğunuz ilden almanızı tavsiye ediyoruz.
On yıl önce gittiğimizde Riyal 50 kuruştu, şimdi Temmuz itibariyle, Medine ve Mekke’de 1 Riyali 5 Liradan hesap ediliyor, on katı. Bütün fiyatlar 10 yıl öncesine göre, istisnalar hariç Ülkemizdekinin neredeyse 10 katı. Fikir olsun diye ürün fiyatlarıyla ilgili bir yazı kaleme almak da aklımızın ucunda.
Medine’de ziyaret edilecek Mescid-i Ebubekir, Mescid-i Ömer, Mescid-i Ali B. Ebi Talip’ın yanında; Peygamberimizin hicreti sırasında Medine’ye 5 km mesafede, birkaç gün konakladığı Kuba Mevkiinde inşaa ettiği Kuba Mescidi, Cuma Mescidi, Mescid-i Seba ve Mescid-i Kıbleteyn (İki Kıbleli Mescit).
“İslam’ın ilk yıllarında namazlar Mescid-i Aksa’ya doğru kılınıyordu. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) kıblenin Kabe’ye doğru olmasını çok arzu ediyor, ve bu hususta bir vahiy bekliyordu. Bir gün Seleme Oğulları Mescidinde Ashabı ile öğle namazı kılarken, kıble olarak Kabe’ye yönelmesini emreden şu ayet nazıl oldu ” …Seni elbette hoşnut olacağın kıbleye döndüreceğiz. Bundan böyle namazda yüzünü Mescid-i Haram’a (Kabe’ye) doğru çevir. Ey müminler, siz de nerede olursanız olun, namazda oraya doğru dönün…(Bakara2/144). Bunun üzerine Peygamberimiz ve cemaat namazdayken yönlerini Kudüs’ten Kâbe’ye doğru çevirdiler. Bundan dolayı bu mescide “İki Kıbleli Mescit” anlamına gelen “Kıbleteyn Mescidi” adı verilmiştir” (DİB Hac Rehberi)
Otobüsle Uhud Şehitliğine doğru yol alıyoruz. Ayneyn (Okçular) Tepesi’ne çıkıyoruz. Kafile Başkanı Kardeşimiz Üzeyir Gür Hocamız, Uhud Savaşında cereyan eden olayları çok güzel canlıı heyecanlı bir üslupla anlatıyor. Uhud Dağı 8 km kadar uzayan, bir dağ silsilesi. Hacılar ve umrecilerin ziyaret ettikleri yer, Okçular Tepesi. Uhud tüm çıplaklığıyla, heybetiyle karşınızda.
Uhud Şehitliğini ziyaret ediyoruz. Sel nedeniyle Hz.Hamza, Hz.Abdullah, Hz.Mus’ab gibi bazı Şehitlerin dışındaki diğer Şehitler, Cennet-ül Baki’ye nakledilmiş. Mübarek Şehitleri selamlıyoruz. Mekanları Cennet olsun.
Uhud Şehitliğinin yanında güzel bir cami inşa edilmiş, ayrıca Uhud Savaşını anlatan, ücretsiz girilebilen klimalı bir simülasyon merkezinin de yapılmış olduğunu gördük. Gruptan kopup, simülasyon merkezini ziyaret ediyoruz. Kapalı ortama girmek aynı zamanda serinlemek anlamına da geliyor. Biraz serinliyoruz.
Okçular tepesine atılmış pet şişe kapaklarını temizlemek için, bir grup gönüllü arkadaşla tekrar gelmek temennisinde bulunuyor, “Kirletme! Kardeşim, kirletme! diyerek Hendek Savaşının yapıldığı Bölgeye geçiyoruz. Gelecek yazıda Mekke Yoluna Revan Olacağız.