Haber özetle şöyle: “Ak Parti’den Gül ve Davutuoğlu hamlesi... Ak Parti 18 yıllık kuruluş-hayat hikayesinden Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı, Ahmet Davutoğlu’nun Başbakan seçildikleri (oldukları) tarihleri çıkardı.”
Şimdi belki buna “reddi miras” bağlamında bakmak olabilir ama doğrusu çok da uymuyor!
Ben yakın tarihte, demokrasilerde bir benzerini hatırlamıyorum.
Hani genç Türkiye Cumhuriyetinin Osmanlıyı reddetmesi desek... En azından AKP’arti’nin önde gelenlerin aynı kudrette ve işin başında olmaya devam etmesi, yani Osmanlı, Padişah ya da halife gibi bir akibete uğramamış olması, partinin adının da “Genç Ak’Parti” filan diye değişmeden devam ediyor olması bu savı da geçersiz kılıyor...
O halde!??
Nedir bu?
Daha öncede bir takım kurucular silinmişti listeden!.. Hadi onlar pek farkedilmedi diyelim şimdiki yok saymalar ne olacak??? Yani öyle çocuk oyuncağı değilki bu; biri başbakan+Cumhurbaşkanı, diğeri Başbakan vs..
Bu kadar somut, bu kadar gerçek, bu kadar yaşanmış şeyleri nasıl yok sayacak millet ya da yok sayılan bu güpegündüz varların aslında var olmadığına nasıl inanacak!?
Bu AKP’arti’nin son zamanlarda ve özellikle İstanbul Belediye seçim sürecinde zaten ciddi şekilde yara almış olan inanırlık tarafını daha da örselemeyecek mi?
Hareketin içinde bulunan ve şu ya da bu şekilde/ölçüde kimliğini ortaya koyan/kkoyabilen İnsanlar nasıl kendini emniyette hissedecek ve millet AKP’arti’nin iyi güzel dediği, öyle yansıttığı bütün varlara (siyasi, ekonomik, kültürel, tarihsel...) nasıl gerçekten varmış gözüyle bakacak!?
Mesela millet, “AKP’arti acaba bizden hangi başka gerçekleri saklıyor ya da yamultarak bizi yanlış bilgilendiriyor, farklı gösteriyor” diye bir beise kapılmayacak mı?
...Evet, dolar bir takım mihrakların iddia ettiği gibi 10 tl olmadı, ekonomi içerden ve dışardan yapılan bütün fesatlıklara rağmen yıkılmadı, memnuniyet verici bir durum bu ama... Bu yok saymalarla, bu gereksiz algı operasyonlarıyla nereye kadar gidilebilecek???
Korkarım sonunda duvarda asılı kurucular tablosunda, partinin hayat-tarih hikayesinde bir tek isim kalacak ve de böylece bir takım fasıkların(!) öteden beri söyleyip durduğu “tek adam”lık benzetmeleri partinin kendi öz elleriyle bizzat tescil edilmiş olacak!
Son sözüm; (bu fikre katıldığım için söylemiyorum) onların resminin altına “hain” veya başka gönlünüzden geçen olumsuz bir şey yazabilirsiniz, bu sizin bileceğiniz iştir. O da yakışır mı yakışmaz mı ayrı mevzudur tabii ama onları yok saymak, en hafif tabirle eşyanın tabiatına aykırı düşmek ve milleti balık hafızalı yerine koymak, onlarla aklınca alay etmek manasına gelecektir.
Unutulmasın ki bu toprağı besleyen pınarın kaynak suyu hiç bitmez değil!
Yani şu mübarek bayram gününde, daha açık söylersek; ortada ne Hz İbrahim ne Hz Hacer ne de Hz İsmail ve ayağını değdirdiği yerden fışkıran bitmez tükenmez bir memba “Kevser” var!