Gelecekte 2020 yılı eşi benzeri görülmemiş bir kriz yılı olarak anılacak. Henüz 2020 yılının üçüncü ayındayız ve o kadar çok ölüm haberleri yaşandı ki! Neye uğradığımızı şaşırmış durumdayız.
Ölümler çoğaldıkça panik ve korku derecesi de çoğalıyor ve insanlar en çok “Nasıl hayatta kalabilirim?” sorusuna odaklanıyor.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından 11 Mart 2020 tarihinde Korenavirüs (Covid-19)’un “Pandemi” salgın olduğu açıklanınca panik daha da büyüdü. Her yerde koro halinde aynı şeyleri söylenir, aynı şeyler dinlenir oldu.
Virüsler görülmez, insanlar tarafından taşınırlar. Bunun doğal sonucu olarak insanlar birbiri için tehlikeli olurlar. Gelinen nokta budur ve kriz herkesi yalnızlaştırmıştır.
Ne zor şey değil mi? eşiniz, dostunuz, çocuklarınız, arkadaşlarınızdan uzak durabilmek. Virüse yakalanmanız halinde hastalıkla sevdikleriniz olmadan tek başına baş edebilmek.
Artık tek bir gündemimiz vardır. Onun adı da Covid-2019’dur. Sosyal medyada akıl almaz nitelikte ve hızda paylaşımları yapılır.
Böyle dönemlerde uzmanlar çoğalır. Herkes farklı şeyler söyler, kafalar iyice karışır. Kırmızı pancarın faydalı olduğundan, kolonya yapımına kadar ne ararsanız sosyal medyada bulunur.
Bir de virüsü kıyamet alameti olarak değerlendirenler vardır ki sormayın.
Covid-19’ü en geç açıklayan ülkelerden biri olduk. Gerçekten de virüs ülkemize geç mi geldi? Görünürde her gün katlanarak artan rakamlarla karşı karşıyayız. Eğer geç kalındıysa bunun sebebi nedir?
Sorularımız çok ama bildiğimiz bir gerçek var ki, durum çok ciddidir. Bu ciddi durumu ciddi önlemlerle aşabilmek mümkündür. Özellikle sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan vatandaşları güçlendirmek çok önemlidir. Mücadelede unutulmaması gereken en önemli şey virüsün sadece insanların sağlığını değil, işlerini, aşlarını, varlıklarını tehdit edebildiğidir.
Adeta hayatın durduğu günler yaşıyoruz ve bu süreçte evde kalarak sadece kendimizi korumuyoruz, sevdiklerimizi ve tanımadığımız ama aynı coğrafyayı paylaştığımız insanları da koruyoruz. Bu konu gerçekten çok önemlidir.
Covid-19 tehdidi bize her saniye, her dakika ölümü anımsatan ama birçok şeyi de unutturan bir konu oldu.
Nedir unuttuklarımız?
Ülke gündemi, ekonomik sorunlar, İdlib konusu, işsizlik, yolsuzluk, çevre katliamları!
Bu hafta yine İdlib’de şehitlerimiz oldu. Onlara Allahtan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum. Ne acıdır ki bütün dünya Covid-19 ile savaş verirken evlatlarımız başka bir savaşın içinde mücadele vermeyi sürdürüyor.
Bu durum akla şu soruyu getiriyor. Acaba silahlara harcanan para sağlık ve eğitime harcansaydı dünya bu durumda mı olurdu?
Ülkemizdeki tarama sayısının az olduğu yapılan resmi açıklamalardan görülmektedir. Bu sebeple evde kalmak hayati önemdedir.
Geçmiş yazılarımda belirttiğim gibi insanın en büyük dostu ve en büyük düşmanı insandır. Belki bu kriz sonrası dünya dışsallıktan kurtulup içselliğe yönelir. Yani daha çok kazanmak, daha çok şeye sahip olmak yerine, insanın varlığı ve sağlığı önceliklendirilir ve insana yatırım yapılır. Ne dersiniz?
Hep umuyoruz, yine umalım ama tedbirinizi de alalım, evde ve sağlıklı kalalım!