Dışsal bir dünyada yaşıyoruz. Her şey kazanmak üzerine kurgulanmış! Kimi paranın, kimi makamın, kimi de gücün kölesi olmuş! Böyle bir dünyada gelecekten endişelenmemek mümkün değil.
Bir yandan nefes kesen hızda değişim, bir yandan küresel ekonominin gezegenimizin fiziksel sınırlarına çarpması gerçeği ile karşı karşıyayız. Ne yazık ki; kaynakları sınırlı bir dünyada sınırsız büyüme isteği çöküşü hızlandırıyor.
New York’ta Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen İklim Zirvesinde konuşan 16 yaşındaki İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg; dünya liderlerine seslendi. İlk mesajı “Sizi izliyor olacağız!” dı. Konuşmasına ekosistemlerin çöktüğünü, nesillerin toplu olarak tükenmeye başlandığını belirterek devam eden Thunberg; tek konuşulan şeyin para ve sonsuz ekonomik büyüme masalları olduğunu, gerçeğin görmezden gelindiğini ve gerekli çözüm ve politikaların üretilmediğini söyledi.
Greta Thunberg’e övgüler var, tepkiler de var. Konumuz bu değil. Konumuz, dünyanın içinde bulunduğu durum! Yani konumuz; yaşlı dünyamızın varlığını sürdürmesi ve o dünyada yaşayan canlıların da yaşamlarının güvence altına alınabilmesi için yapılması gerekenlere gelinebilmesi. Peki, bunu başarabilmek mümkün mü?
Elbette bunu başarabilmek değişimle mümkün. Örneğin: Refahı artıran ancak fiziksel etkileri yıkıcı olmayan bir gelişme çizgisinin izlenmesi sağlanabilir. Böylece insanlığın gelişimi daha adıl ve eşitlikçi bir zemine taşınmış olur.
Sanıyorum bu yapıcı politikaların izlenmesi için de yapıcı politikacılara ihtiyaç var!
Platon yüzyıllar öncesinden Demokrasi ve Otokrasiyi tanımlamış. “Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir.” Demiş ve bu konudaki kaygılarını şu şekilde belirtmiş; “Ancak toplumun kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Eğer bu sağlanamazsa demokrasi, otokrasiye yani tek bir kişinin mutlak, sınırsız biçimde iktidarı elinde tuttuğu bir siyasal sisteme evrilir.”
Halkın egemenliği katılımcı yönetim anlayışıyla mümkündür. Greta Thunberg’in konuşması konusunda kimlerin ne dediğinden çok onun İklim Zirvesinde konuşabiliyor olmasıdır önemli ve anlamlı olan.
Demokrasilerin olmazsa olmazı çok sesliliktir. Çok seslilik ile farklı bakış açıları gündeme taşınır, gözden kaçabilen ayrıntılar yakalanabilir. Daha çok değişkenin dikkate alınması ile yeni sorun çözme yöntemleri geliştirilebilir.
21-22 Eylül 2019 tarihlerinde Afyon’da yapılan Çoban Ateşi Hareketi Çalıştayına ben de davet edildim. Orada isteyen herkes düşüncelerini kürsüye çıkarak konuşma fırsatı elde etti. Farklı düşünceler değerlendirildi, dikkate alındı ve ortak bir paydada buluşuldu.
Ülkemizde içine girilmesinin mümkün olmadığı ve girenlerin de bir türlü dışarıya çıkmak istemediği siyasi parti yapılanmaları hem ülkemizin demokrasisini olumsuz etkilemiş, hem de halkın demokrasiye olan inancını sarsmıştır.
Çoban Ateşi Hareketi partileşme yolunda… Beklenen ve özlenen bütünü temsil edebilme kabiliyeti yüksek bir oluşum! Bir yıldır çalışmalarını sürdüren Çoban Ateşi hareketi katılımcı anlayışı benimsemesi ve tabandan tavana doğru örgütlenme yapısıyla ülkemiz demokrasi tarihindeki yerini alacaktır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde milli mücadelenin örgütlenme biçimi ile küllerinde yeniden doğmuş büyük bir ulusun çocuklarıyız. Çözüm kuruluştadır ve Nutuk stratejik bir belgedir.
Geleceğimize yönelik başarı da başarısızlık da hepimizindir. Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek doğru değildir. Bu yönüyle Çoban Ateşi Hareketi umutları yeşertmeyi sürdürüyor.
Bu gün 26 Eylül Türk Dil Bayramı. Sözlerimi Mustafa Kemal Atatürk’ün dilimizle ilgili sözleriyle bitirmek istiyorum.
“Dilimizdeki yabancı sözcükler, konuklarımızdır. Bir gün gideceklerdir.”
“Türkçe Türk ulusunun yapışkanıdır. Türkçe giderse ulus biter.”
Türk Dil Bayramımızın 87. Yılı kutlu olsun.