Lafı dolaştırmadan, evirmeden çevirmeden direk cevabı verip konuya dair ikinci yazıma başlayayım. Yapılan bunca devasa tesise, masrafa rağmen 86 milyon nüfuslu bir ülke olarak 16 milyonluk Hollanda’nın dörtte biri kadar bile madalya (Hollanda 15 altın, 7 gümüş, 14 bronz olmak üzere 34 madalya) elde edememişsek küllüm başarısızız demektir. Nokta.
Türk insanı, spor medyası velhasıl Gençlik Spor Bakanı Sayın Osman Aşkın Bak dahil sporumuzu yönetenlerin ortak kanaati de zaten başarısız olduğumuz ve şapkamızı önümüze koyup nedenlerini araştırmak ve hızla telafi edici tedbirleri geliştirmek ve uygulamak.
Sayın Bakanın Olimpiyat Oyunları bitiminde yaptığı açıklamada elde edilen başarısız sonuçlardan hareketle başarısızlığı, federasyon başkanlarına fatura ederek kendilerinden hesap sorulacağını söylemesi kamuoyunda hedef şaşırtma, tozları halının altına süpürme olarak karşılık buldu.
Elbette federasyon başkanlarının başarı yada başarısızlıklarda etki ve sorumlulukları vardır. Örneğin son yıllarda filenin sultanlarının göğsümüzü kabartmasından federasyon başkanı Mehmet Akif Üstündağ nasibini alıyorsa ata sporumuz güreşte geldiğimiz noktadan da Güreş federasyonu Başkanı Şeref Eroğlu payını almalıdır.
SİYASET SPORUN İÇİNDE OLMAMALI
Keşke Sayın Bak’ta federasyon başkanlarını hedefe koyarak başarısızlığı; kaynakları doğru kullanmamak gibi çok basit, sığ bir nedene dayandırmadan işin özü olan sisteme dair öz eleştiri yapabilseydi. Kolaycılığı seçti.
Bakanın açıklamasından iki sonuç çıkıyor karşımızda;
Görece başarısız olan federasyon başkanları, Sayın Bakanın kendilerini hedef göstermesi, suçlamaları konusunda yanıt veremeyecek olduklarından bu eşikteki durumu, içsel nedenleri bilemeyeceğiz. Çünkü 2 ay içinde federasyon başkanlık seçimleri var ve karar verici (!) olan siyasetle ters düşemezler!
Öyleyse asıl sorumlu siyasettir dense. Kim hayır diyebilir!
İkinci sonuca da bu noktadan devam edeyim, sonra da PARİS 2024’in sonuçlarına dair değerlendirmemi yapayım…
18 farklı branşta 101 sporcu ile katıldığımız Paris 2024’de üçü gümüş, beşi bronz olmak üzere toplam 8 madalya kazandık. Organizasyona katılan 205 ülkeden 91’inin madalya kazandığını gösterir tabloda 64.sıradayız. Başarının ölçüsü bu sıralama ise başarı değiliz! Yazımın devamında vereceğim geçmiş olimpiyatlardaki sıralamalarda ki yerimiz ve kazandığımız madalya sayılarına göre de başarısızlığımız ortada. En azından 1972 ve 1984 Olimpiyatlarından sonra 3. kez altın madalya alamadığımız olimpiyat bu!
Sonuç bu olunca da Sayın Bak’a şimdi sormak durumundayız. Paris 2024’den en azından bir ikisi altın olmak üzere toplamda 13 üzeri madalya ile dönüyor olsaydık bu başarıyı kime atfedip canlı yayınla Paris'ten bağlantı kuracaktı?
Öyleyse başarının atfedileceği kişi yada kurum başarısızlığın da birincil müsebbibi olmalıdır.
İlk sonucumuz gibi ikinci sonuçta aynı yere çıkıyor, sporun içinde siyaset olmamalı!
SPORTİF AÇIDAN DEĞERLENDİRME
Olimpiyatlarda başarının salt ölçüsü madalya sıralaması olarak gözükse de sıralamada "altın" madalyanın baskınlığını görüyoruz.
Türkiye, 205 ülkenin katıldığı Paris 2024 Olimpiyat Oyunları'nı 3 gümüş ve 5 bronz olmak üzere toplam 8 madalyayla ile 64. Sırada tamamladığını belirtmiştik.
PARİS 2024’de madalya kazanan sporcularımız:
• Şevval İlayda Tarhan - Yusuf Dikeç (Atıcılık) - Gümüş Madalya
• Hatice Akbaş - (Boks) - Gümüş Madalya
• Mete Gazoz - Ulaş Berkim Tümer - Abdullah Yıldırmış (Okçuluk) - Bronz Madalya
• Buse Tosun Çavuşoğlu - (Güreş) - Bronz Madalya
• Esra Yıldız Kahraman - (Boks) - Bronz Madalya
• Buse Naz Çakıroğlu – (Boks) - Gümüş Madalya
• Taha Akgül – (Güreş) – Bronz Madalya
• Nafia Kuş - (Tekvando) - Bronz Madalya
TÜRKİYE’NİN OLİMPİYATLAR KARNESİ
1992 Barcelona’da 2’si altın toplam 6 madalya ile 23.sıradayız.
1996 Atlanta’da 4 ü altın toplam 6 madalya ile 20.sıradayız.
2000 Sidney’de 3’ü altın toplam 5 i madalya le 26.sıradayız.
2004 Atina’da 3’ü altın toplam 11 madalya ile 22.sıradayız.
2008 Çin’de 1’i altın toplam 5 madalya ile 37.sıradayız.,
2012 Londra’da 1’i altın toplam 3 madalya ile 32.sıradayız.
2016 Rio’da 1’i altın toplam 8 madalya ile 41.sıradayız.
2020 Tokyo da 2 si altın, 2 gümüş ve 9 bronz olmak üzere toplam 13 madalya ile 35.sırda yer aldı.
2024’de ise toplam 8 madalya ile taaa 64.sıradayız. Çünkü altınımız yok, altın sıralamada çok belirleyici. Demem o ki, eğer bir altınımız olsaydı sıralamada 43., iki altınımız olsaydı 30.sırada yer alacaktık.
İyi de Cumhuriyetimizin 100. yılında 86 milyonluk Türkiye’nin 30.sırada olimpiyatları tamamlamasını yeterli görebilecek miydik?
Şüphesiz 64.sırada gözükmektense çok daha motive edici olacaktı ama spor tesislerine devasa yatırımları olan Türkiye’nin ilk 20 içerisinde olması ancak başarı olarak kabul edilebilir.
Nasıl oldu da 24 Şubat 2022 yılından itibaren savaş içerisinde olan Ukrayna toplamda 12 madalya alarak 22. sırada yer almayı başardı?
OLİMPİYATLAR SADECE SPOR YARIŞMALARI DEĞİLDİR
Günümüzde spor sadece yarışma, sağlıklı nesiller yetiştirmek açısından değil devletlerin uluslararası itibarı açısından da önemli. Uluslararası organizasyonlardaki madalya sayıları, galibiyetler ülkelerin itibar ve saygınlıkları açısından da dikkate alınan kriterler arasında. Örneğin atıcılık branşında ilk olimpiyat madalyamızı kazandıran ekibin parçası Yusuf Dikeç’in ikonik duruşu sadece görsellikte kalmadı, madalya alamasalar da voleybol kadın milli takımımızın mücadele ruhu, temsili, yüksek atlamacı Ersu’nun çıtayı geçerken verdiği selam başka ülkelerin bireyleri üzerinde ülkemiz hakkında olumlu intiba oluşturabilmektedir.
PARİS’TE ALTIN ALAMADIK, 8 MADALYA’DA KALDIK AMA!
Evet, Paris 2024’de madalya açısından başarılı değildik ama önceki olimpiyatlarda adımızın sanımızın geçmediği branşlarda kürsüye çıktık, kürsüyü zorladık. Eskisinden farklı olarak 8 madalyamız 5 farklı dalda (atıcılık, boks, güreş, tekvando, okçuluk) kazanıldı. Atıcılık dalında ilk kez madalyaya uzandık. Çok uzak olduğumuz Jimnastikte iki sporcumuz Adem ve Ferhat madalyanın kıyısından döndü, takım olarak az bir farkla finalleri kaybettik. Olimpiyatların çekirdeğini oluşturan atletizmde bir dönem vardık, bu olimpiyatta yüksek atlamada efsane rekortmen Duplantis’le finalde yarışan, beşinci olan Ersu Şaşma’mız öne çıktı. Voleybol Kadın Milli Takımımızdan madalya bekliyorduk, 4.lüklerini asla küçümseyemeyiz. Yıllar boyu hiç esamemizin olmadığı yüzmede 16 yaşındaki Kuzey, ilk kez finallerde yarışan sporcumuz olduğu gibi finalde de dünya gençler rekorunu kırarak yarışı 5.sırada tamamladı.
Evet, madalya sayımız az ama farklı branşlarda güzel adımlarımız, ilk kez finallerde yarıştığımız branşlar oldu. Üzüldüğümüz daha çok Mete Gazoz, Yasemin Adar, Taha Akgül gibi mutlak altın beklediğimiz eski şampiyonlarımızın form düşüklüğü veya farklı nedenlerle rakiplerine üstünlük sağlayamamaları. Olimpiyat değerlendirmelerime dair ilk yazımda da bu konunun üzerinde detaylı durmuş, mental bir sıkıntının olabileceğine dikkat çekmiştim. Zira bir çok branşta sporcularımız yarışma alanlarına yüzleri sirke satar gibi geliyordu.
Toparlayayım…
TESİSLEŞMEYİ DOĞRU İNSAN KAYNAĞI İLE TAMAMLAMALIYIZ
Maalesef tesisleşmenin sporda başarılı olmanın ana kriteri olduğuna inanan bir anlayışımız var. Tesisler inşa edildi edilmesine de içerde spor yapan, yapabilen sayısı ne kadar. Olimpik spor dallarında devletin gençlere, spor yapacaklara yönelik iyi çalışılmış, liyakati esas alan spor politikaları olmalı.
Madalyada Hollanda’yı örnek verdik, lisanslı sporcu mukayesesinde de örnekleyelim. 16 milyon nüfusun 5 milyonu lisanlı spor yapıyor. Muhtemelen bizdeki lisanslı sporcu sayısı da bu çerçevededir. Ama lisanslı sporcu sayısı da tek başına yetmiyor; Hollanda PARİS 2024 için 197 katılım kotası kazanırken biz 102’de kaldık (Bir boksörümüz yarışamadan elendi). Aynı Hollanda 197 sporcu ile 15’i altın 34 madalya kazanırken biz sadece 8 madalya kazanabilmişiz!
Rakamlar acı ama gerçek; sorunu da bu tabloya göre analiz etmeliyiz.
Tesisleşmede belli aşamaya geldik ama faal değiller dedik. Faal olabilmeleri için de iyi eğiticilere, liyakatli yöneticilere sahip olmanın dışında sosyal ve ekonomik kaygısı olmayan spor yapabilecek gençler, hatta onları destekleyen aileler olmalı!
Tüm genç nesil üniversitede okumaya kodlandığından ilkokuldan itibaren sınavdan sınava koşturan en güzel anlarını özel ders ve etütlerde geçiren, sınavlara adeta yarış atı gibi hazırlanan, sınav ve gelecek kaygısı ile psikolojileri bozuk gençlerimizden nasıl spor yapmalarını, olimpik sporcu olmalarını bekleyebiliriz ki!
Okullarımızda Beden Eğitimi ve Spor dersi bile yok artık. Varsa da sembolik, fiilen yapılmıyor bile çoğunda. Oysa ekonomik ve sosyal yönden gelişmiş ülkelerde hem ders saatleri yüksek, hem de bir çoğunda atletizm, jimnastik, yüzme ve fitness zorunlu ders statüsünde. Şaka gibi ama değil biz 19 Mayıs gösterilerini bile Gençlik ve Spor Bayramının ruhunu idrak edemeyerek kaldırıldık.
Sonuç olarak Paris 2024’de başarış olamamamıza içerde ne gibi sıkıntıların etken olduğunu ancak süreçte vakıf olabileceğiz. Ama olimpiyat düzenlemeye talip bir ülke olarak daha adını sanını dahi bilmediğimiz bir çok spor branşı da dahil olmak üzere elbette öncelikle en yatkın olduğumuz dallardan başlayarak plan program çerçevesinde ailelerin çocukları için istikbal kaygılarını da bertaraf ederek liyakatli yöneticilerin, eğiticilerin sorumluluk almasıyla bir sonraki olimpiyatlara sıfırdan, olimpik ruhla hazırlanmaya başlamalıyız.