Sessiz istifa kavramı, beyaz yakalılar ve plaza çalışanları içerisinde gözlemlemeye başlanılan bir kavram olmakla birlikte, işini sadece para kazanmak için bir araç olarak görmek, işten heyecan duymayıp sadece isteneni yapan çalışanların tutumu olarak adlandırılıyordu. Zamanla gördük ki, sessiz istifa artık eğitim kurumu çalışanları, eğitimciler ve eğitim yöneticileri arasında da yaygınlaşmaya başlamış.
Son gün olmadan veya geçmeden yapması gereken işleri yapmayan memurlar, 20 yıldır aynı şekilde aynı örneklerle,aynı yöntemler veya yöntemsizliklerle dersini anlatıp çıkan öğretmenler, yukarıdan yazı gelmedikten sonra okul temelli bir gelişimi öncelemeyen vizyon oluşturamayan sadece binayı ve bütçeyi yöneten okul yöneticileri, insiyatif alamayan istatiksel veriler üzerinden eğitim başarısını ve başarısızlığını okumaya çalışan ilçe, il yöneticileri vb. Bu durum çocuklarımızın daha nitelikli bir eğitim almasını etkiliyor. Biraz daha nitelikli daha işlevsel bir eğitim beklentisi angarya olarak adlandırılıyor ne yazık ki. Çünkü eğitim çalışanları daha niteliklisini yaptıklarında maddi ve manevi olarak karşılığını görememekte, takdir edilmemekte, dikey ya da yatay ilerlemelerinde göz önünde bulundurulmamaktadır. Bu durum onların kurumsal aidiyetliklerini ve bağlılıklarını yok ediyor. Kişilere ve dönemlere bağlı motivasyonlarla sürecin üstesinden gelmeye çalışılsa da bu, kurumsal kimlik ve kültüre dönüşmüyor. Bu nedenle biraz daha iyisini yapan öğretmene veya okula çocuğunu vermeye çalışan, bunun için torpil aramak zorunda kalan velilerle karşılaşıyoruz.
Eskiden okullar arası seviye farklarından bahsedilirken artık okul içinde sınıflar arası seviye farklarından, sınıf içinde de branşlar arası seviye farklarından bahsediyoruz. Evet tüm çocuklar aynı derecede bilgi ve beceriye asla sahip olmayacaktır bireysel farklılıkları nedeniyle ama farkın bu kadar açılmasında sadece bireysel farklılıkların etkisinin olduğunu söyleyemeyiz.
Eğitim çalışanları sessiz istifa ediyor artık. Sürekli Cimere şikayet edilen,yoksulluk sınırı altında maaşlara mecbur bırakılan, şiddete maruz kalan, kariyer basamakları objektif kriterlere bağlı olmayan eğitim çalışanlarının da bundan başka yapabilecekleri bir şeyde görünmüyor aslında.’