Bir hayalim var:
Bu millet bir gün eğitimle ayağa kalkacak,
Bir hayalim var:
Bu millet bir gün Gerçek anlamıyla yaşayacak!
Bir hayalim var:
Çocuklarımız aile bağlarına göre değil, karakterlerine göre değerlendirecekleri bir ülkede yaşayacaklar.
Bu duygu ve düşünceler içinde cumhuriyetimizin 2. yüzyılında mutlaka hayallarımız gerçek olmalıdır...
Tarihsel boyutta hep görmüşüzdür,
Problem çözme yerine sorunlarla boğuşarak daha fazla problem üretmişiz.
Oysa ki yeni dünya tarihsel sürecinde problemlerin çözümünde aklın işletilmesiyle sorunlarını ortadan kaldırdıklarına şahit olduk.
Peki neden?
Aklımızı işletemiyoruz.
Neden kendimizi sorgulamıyoruz Neden?
Öncelikle biz kimiz:
kendimize sorup tartışmalıyız.
Kimiz gerçekten,
sürekli konuşan mı?
dedikodu yapan mı?
boş duygu ve düşüncelerle uğraşan mı?
keyfi model üreten mı?
kendi çıkarlarımızı toplum çıkarları üzerinde tutan mı?
tüketen bir millet mı?
Kimiz gerçekten....
18. asırdan sonra insanlar çok uzun yol aldılar.
Bütün Avrupa’nın göçebe tarihi bin yılı geçmez ama akıllarıyla akla geçmeyi başardılar.
Nasıl oluyor da biz başaramıyoruz?
Peki ne yapmalıyız?
Soyut,
sistematik,
beşeri ve felsefi düşünmeyi okullarımızda hayata geçirmeliyiz.
Ama ne yazık ki hiç yapmadık.
Yapamadık.
Veya yaptırmadılar...
Eğitimin esas amacı insana insanca hayat yaşatabilmek değilmidir?
Önce insanı insan yapmak gerekmiyor mu?
Gerekmeyecek mi?
Neden?
Neden?
Neden?