21. yüzyıl teknolojik gelişmeler ve çeşitlilik açısından geride bıraktığımız çağlara oranla büyük farklılık göstermekte. Günümüz insanının çoğu teknolojik gelişmelerin eğitimle doğru orantılı olduğunu düşünüyor.
Fakat gerçekte bu böyle değil. İstatistiksel verilere bakıldığında Japonya, ABD, Güney Kore, Çin ve Almanya teknolojik açıdan en gelişmiş ülkeler sıralamasının başında yer almaktayken, eğitim açısından en gelişmiş ülkeler sıralamasında ise Singapur, Finlandiya, Hollanda, İsviçre ve Belçika başı çekmektedir. Bu veriler ışığında bakıldığında teknoloji ve eğitim arasında doğrudan bir orantı kurabilmek mümkün değil. Peki eğitimin neyle ilgisi bulunmakta? Bunu, bir diğer veriyi ortaya koyduğumuzda açığa çıkarabilmekteyiz. Refah düzeyi en yüksek ülkeler sıralamasına bakarsak Yeni Zelanda, Norveç, Finlandiya, İsviçre, Kanada, Hollanda başı çekmektedir. Bu veriyi doğru okuduğumuzda karşımıza çıkan şey, eğitim ve refah ilişkisidir. Eğitim seviyesi yükseldikçe refah seviyesi artmaktadır. Ya da başka bir deyişle teknolojik seviyemiz refah seviyemizi belirleyen bir unsur değildir. Zira teknoloji kapitalist düzende devletlerin ve toplumların hayatlarını kolaylaştırıcı, üretim mekanizmalarını tetikleyici bir olgu olarak kullanılmaktadır. Oysaki eğitim bireysel refah ve farkındalık üzerine kurulmuştur. Nasıl öğreteceğimiz sorusu 21. yüzyılda büyük oranla cevabını buldu.
Felsefi yaklaşımlar dışında üzerine uzun zamandır konulan bir şey yok. Neyi,neyle öğreteceğiz sorusu ise güncelliğini hala korumak da; her yeni sosyal gelişmede yeni cevaplar bulmaktadır. Eğitim teknoloji kadar hızlı ilerleyen bir yapıya sahip değil. Yüzyıllardır ödül, ceza, pekiştirme, hazır bulunuşluk kavramları üzerine oturtulan eğitim, bilgiye erişimin artık her yerden mümkün olabildiği bu çağda sorgulanmaya başlandı. Okulsuz eğitim modelleri, sanal sınıflar iyiden iyiye hayatımıza sokulmaya çalışılıyor. Artık bilgiye sahip olmak yerine, o bilgiye nasıl ulaşılabileceğini ve o bilgiyle neler yapılabileceğini bilmek gerekiyor. Artık bilginin beceriye dönüştürülmesine öncelik veriliyor. Bu bilgiyi öğretirken çözüm odaklı bir iletişim tercih ediliyor. 21. Yüzyılda sınavlarda başarılı olan çocuklar istenmiyor, girişimci ruha sahip öğrendiklerini beceriye dönüştüren çocuklar isteniyor.
1- Eleştirel düşünme ve problem çözme becerisi,
2- Hayatın farklı katmanları arasında işbirliği kurma becerisi,
3- Zihinsel çeviklik ve esneklik,
4- İnsiyatif alma ve girişimcilik,
5- Sözlü ve yazılı iletişim,
6- Bilgiye ulaşma ve işleme becerisi,
7- Meraklanma ve hayal kurma becerisi (Selçuk ŞİRİN) olmayan çocukların yeniçağda başarılı olabilme şansı çok zor. Bu becerileri kazandırmayan veya desteklemeyen eğitim modelleri ise vakit, nakit ve zaman kaybından öteye gitmiyor. Yani artık bireylerin körü körüne bir düşünceye sahip olmaları istenmiyor. Düşüncelerden ibaret insanlar değil, düşünen insanlar yetiştirilmeye çalışılıyor.