Ulusal bazda eğitim sistemimize dair değerlendirmeleri bulunduğum her ortamda ve fırsatta dile getirmeye, yazmaya çalışıyorum. Ama benim için en önemlisi yaşadığım, ekmeğini yediğim bu şehirin eğitim kalitesi. Genel eğitim de ulusal anlamda yaşadığımız sıkıntılar yerelde de kendisini göstermekte. Bu bütün illerimiz de böyle. Genel eğitimi ayrı bir konu olarak daha ileriki zamanda değerlendirmeye çalışacağım. Lakin çalışma alanım olması nedeniyle ve eğitim öğretim yılının başlayacak olması dolayısıyla ilimizdeki özel eğitim hizmetlerine dair değerlendirmelerimi paylaşmak istiyorum sizlerle. Umarım fikir verici ve yol gösterici olabilirim.
Özel eğitimin en temel ilkelerinden biri erkenliktir. Özel gereksinimli bireylerin erken yaşta yoğunlaştırılmış özel eğitim imkânlarıyla buluşturmak; onların daha sonraki yaşamlarında, yetişkinliklerinde bağımsız yaşam becerilerini gerçekleştirmelerinde büyük katkı sağlayacaktır. Bu bilimsel verilerle kanıtlanmış bir gerçektir. İlimizi bu konuda değerlendirdiğimizde görüyoruz ki hala okul öncesi dönem kaynaştırma uygulamalarında yeterince yol alabilmiş değiliz. Bunun acısını yıllar sonra çekeceğimizi bilmenizi isterim. Çözüm basit aslında özel gereksinimli bireylerin okul öncesi eğitim imkânlarından yararlanmalarını arttırmak, özel eğitim anaokulunu ilimize kazandırmak. Bu ilin hayırseverleri bunu gerçekleştirebilecek özveri ve bilince sahiptir diye düşünüyorum. Özel eğitim çıktıları dolayısıyla somut değerlendirme ölçütlerine tabi tutulamadığından önemi anlaşılamayan bir alan. Çünkü çocukları sınavlarla, ölçümlerle değerlendiremiyorsunuz. Onların başarılarını toplumsal yaşamda var olabilme oranlarıyla gözlemleyebilirsiniz. Burada da toplum olarak bizlere görev düşüyor. Özel gereksinimli bireylere dair farkındalık ve bilinç düzeyim arttıkça onlara dair yapabileceğimiz çalışmalar daha fazla artabilmektedir. Özel eğitim hizmetleri sayısal istatistikler üzerinden değerlendirilemez. Özel eğitimde aradığımız şey nicelik değil nitelikli eğitim olmalıdır. Bu nedenledir ki özel eğitim okullarının gerekliliği değerlendirilirken sayısal verilere değil o kurum özel gereksinimli bireylere nitelikli bir eğitim sunup sunmadığına bakılmalıdır. Fakat şu da bir gerçek ki özel eğitime gösterilen ilgi ve hoşgörüyü de kurumlar, yapıları anlaşılamadığından dolayı denetlenebilirlikleri olmadığı için istismar etmemelidirler. Bütün eğitim kurumları yasal mevzuatlar çerçevesinde faaliyetlerini yürütmek bilimsel eğitimi öğrencilerine sunmak zorundadır. Kurumların bekası değil öğrencilerin gelecekleri düşünülmelidir.
Özel eğitim hizmetleri özel gereksinimli bireylerin ilgi ve ihtiyacı doğrultusunda bilimsel temellere dayalı, mevzuata uygun bir şekilde sunulmalıdır. Belki de son zamanlarda özel eğitim alanında yaşadığımız en büyük sıkıntılardan biri de bu kurala uymamamızdan kaynaklanıyor. Özel gereksinimli çocuğa sahip aileler çoğu zaman çocukları için en iyisi olduğunu düşünerek eğitimsel açıdan kararlar almakta bunu da resmi kurumlara uygulatmaktadırlar. Kurumlarımızın özel gereksinimli birey ailelerine göstermiş olduğu hoşgörü veya bana dokunmasında ne isterse yapayım anlayışı ile hareket etmeleri işleri daha da çıkmaza sokmaktadır. Yasada buna dair ters bir madde yok denilerek, bilimsel gerçeklere ve eğitim felsefesine aykırı uygulamaların yapılması özel eğitim hizmetlerinin kalitesini düşürmektedir. Bugün alınan yanlış kararların daha sonraki yıllar da çok büyük maddi ve manevi zararlara yol açacağı unutulmamalıdır. Mevzuatta aksine bir hüküm bulunmasa bile öze eğitim hizmetlerine yönelik alınacak kararlarda özel eğitim ilkeleri esas alınmalıdır. Hele de mevzuatta yeri olmayan uygulamaların yerel dengeler veya tanışıklıklar düşünülerek devam ettirilmesi çok yanlış bir durumdur. Bu kendi ilimiz için de geçerlidir.
Özel gereksinimli bireylerin yaşadığı en büyük problemlerden bir de istihdam sorunudur. Özel gereksinimli bireyler üretime katılmakta ve kendilerini gerçekleştirmekte engellenmiş durumdadırlar. TÜİK’in engelli bireylerin istihdamına dayalı yapmış olduğu bir araştırma da işverenlere neden engelli işçi çalıştırmıyorsunuz diye sorulduğunda büyük çoğunluğu ‘engelli bireylere işimize uygun eğitim, okullar da verilmemektedir.’ Cevabını vermişlerdir. Dışardan bakıldığında bahaneymiş gibi görülse de derinlemesine düşünüldüğünde bunun gerçeklik payı bulunmakta. Özel gereksinimli bireylere mesleki eğitim veren kurumlarımız ne yazık ki hizmet verdikleri bölgenin ihtiyaç ve özelliklerine kayıtsız kalarak bina içinde verebilecekleri eğitimleri tercih etmekte. Bu eğitimlerde özel gereksinimli bireylerin el becerilerini geliştirmekten öteye gidememektedir. Keza halk eğitim merkezleri aracılığıyla engelli bireylere yönelik açılan kurslar da engelli bireylerin istihdamına katkı sağlamamakta; okul sonrası yaşantılarında bir meşguliyet sağlamak, ailelerini rahatlatmak bir nevi saatlik bakım evi görevini görmektedir. Oysaki ilimizin istihdam ihtiyaç ve olanakları gözetilerek eğitim ve kurs programları belirlense özel gereksinimli çocuklarımız istihdama daha fazla katılabileceklerdir. Turizmi gelişen ilimizde özel gereksinimli bireylere Konaklama ve Seyahat Hizmetleri, yemek kültürü gelişmiş Rize’mizde Yiyecek İçecek Hizmetleri, çay fabrikaları ile dolu şehrimizde Gıda Teknolojisi vb. eğitimlerin verilmesi hem staj hem de istihdam imkânı açısından daha uygun olacaktır.
Eğitim öğretim yılı sonlanırken ilimizde özel eğitim alanında gördüğüm bazı eksiklikleri alandan gelen bir özel eğitim öğretmeni ve sivil toplum örgütü başkanı olarak dile getirmek istedim. Milli eğitimimizin belirlemiş olduğu kendi politikası doğrultusunda öncelikleri muhakkak vardır bu önceliklerin başında genel eğitim gelmektedir bunu anlayışla karşılamaktayız. Lakin unutulmamalıdır ki, genel eğitimde başarıyı yakalama oranınız, özel eğitim hizmetlerini sunmadaki kalitenize bağlıdır. Çok geç kalmadan tekrar söylemeliyim ki;
1. Özel gereksinimli bireylere yönelik okul öncesi hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır,
2. Bilimsel temellere dayanmayan, özel eğitim ilke ve esaslarına uymayan uygulamalardan vazgeçilmelidir,
3. İstihdama dayalı mesleki özel eğitim çalışmalarına ağırlık verilmelidir
4.Kaynaştırm/bütünleştirme uygulamalarında nicelikten çok nitelik göz önünde bulundurulmalıdır.
Zira bu gün gecikeceğimiz her saniye ülke kaynaklarının heba olmasına, onca emeğin boşa gitmesine neden olacaktır. Ve bunu tüm toplum olarak biz ödemek zorunda kalacağız.