Ziya Hoca bakan olduğu andan itibaren yaptığı açıklamalar ve geçmişiyle birlikte eğitim camiasından büyük beklenti yarattı. Milli eğitim kökenli bir bakanın teşkilatı iyi tanıdığı ve nerelere neşter vurması gerektiğini bildiği konusunda eğitim camiası hemfikirdi. Önce 2023 eğitim vizyonunu belirledi ve belirlediği vizyonu taşrada benimsetmek için kendisi de eğitim alanında kıdemli eğitim uzman ve düşünürleri de bu vizyonu benimsetmek için il il öğretmenlerle buluştular. Öğretmenliğimin ilk yıllarında bazı seminer ve çalıştaylarda birlikte çalışabilme fırsatı bulduğum Ziya Öğretmenin Milli Eğitim sistemimize bir hareketlenme getireceği aşikârdı. 2023 Eğitim vizyonu bu beklentiyi karşılasa da fikirlerin ve planların icraata dökülmesinde eksiklikler görüldü. Çünkü yeni oluşturduğu vizyon için gerekli plan ve programlamaları hazırlaması gereken bürokratlar, yukarıdan gelen talimatları yerine getirmekten gayrı bir hareketlenme gösteremediler. Merkezden bir istek ve talep gelmeden yeni bir proje üretebilme yetisi sergilenemedi. Bütün bunların farkına varılsa da vizyonun gerisinde hareket eden merkez ve taşra bürokratlarını görevlerinden alabilme gücüne de sahip olunamadı ancak yerleri değiştirilebildi bazılarının.
Bakanlığının ilk yılında taşradan gelen en küçük rapora bile dönüş yapan, öğretmenlerinin fikirlerini öğrenebilmek için mekanizmalar kuran Ziya Öğretmen, bakanlığın tüm iletişim stratejisinin üzerine kurulduğu her şeyden sorumlu tutulan bir yönetici haline geldi. Bu bürokratları için muhteşem bir fırsattı, bürokrat olarak hangi yönetimsel hatayı yaparlarsa yapsınlar bunun muhatabı Ziya Öğretmen olacaktı. Görev yapmak zorunda kaldığı sistem tüm kararları kendinin alabilmesine imkân veremiyordu, ama oluşturulan algı bütün bakanlığın en ücra köşelerine kadar her şeyin bakan beyin talimatlarıyla gerçekleştiği noktasındaydı. Dışarıdan ne algılanırsa algılansın eğitim camiası her şeyin farkında aslında. Taşra teşkilatında tanışıklıklar, aidiyetlikler ve hemşehrilikler üzerinden yapılan eğitim yöneticiliği görevlendirmeleri, eğitim yönetimini binaları ve bütçeyi yönetmek, üstten gelen yazılar doğrultusunda gereğini yapmak bunun dışında inisiyatif almamak olarak karşımıza çıkardı.
Hakkını yememek lazım Ziya Öğretmenin belki bir yöneticinin kırk yıl düşünse aklına gelmeyeceği pandemi süreciyle karşı karşıya kaldı daha ikinci yılında. Atılabilecek daha iyi adımlar olabilirdi ama atabileceği adımları bile kısıtlayan bir yatırım bütçesiyle MEB’in pandemi sürecinde karşılaştığı sorunları çözebilmesi imkânsızdı. Kendinden önce oluşmuş ve ona bakiye kalan eğitimdeki fırsat eşitsizliği ve adaletsizliği nedeniyle o da uzaktan eğitimin niteliksel yönü üzerinde durmayı bırakıp sayılar, istatistikler üzerinden uzaktan eğitimin başarılı olduğu vurgusunu yapmaya başladı. Canlı ders saatlerinin sayısıyla övünmek Ziya Öğretmenin bakanlık öncesi akademik duruşuna ters olsa da bunu bir başarı olarak sunmak zorunda kaldı. Evet pandemi süreci tüm ekonomik, sosyal ve kültürel alanları girift bir şekilde etkiledi. Bu nedenle eğitimde alınabilecek kararların bağımsız olarak alınabilmesi çok da mümkün değildi. Bu bağımsız karar alamama durumu okullarımızı aç kapa durumuna getirdi. Hatta öyle oldu ki ekonomik nedenlerden ötürü çalışan anne babalar dolayısıyla okul öncesi kurumları açtık. Gelen tepkiler üzerine sonra yine kapattık. Mesela özel eğitim rehabilitasyon merkezleri açıkken özel eğitim okul ve sınıfları kapalıydı aynı öğrenci grubu farklı eğitim kurumlarında tehlike arz etmiyordu demek ki.
Bütün bunlar yaşanırken eğitimin paydaşları ile buluşmalar gerçekleştirdi Ziya Öğretmen online zümreler topladı. Öğretmenlerle şarkılar söyledi, sohbetler etti, öğretmen çocuklarıyla şakalaştı, yüz yüze eğitime geçişte ilk ziyarete gideceği okul ve iller için sözler verdi. Her şey sorulabilirdi aslında ya kimsenin aklına gelmedi ya da sormaya fırsat bulunamadı öğretmenlerin ek derslerinin üzerinde oluşturulan tahakkümü, okulların açılmasını öğretmenler istemiyormuş gibi medya tarafından oluşturulan algıyı sormak için. Gerçi özel eğitim zümresi için yapılan toplantıya alan dışı öğretmenlerin çağırıldığını duyunca sorulması gerekenleri soracak insanlarla Ziya Öğretmen arasına bir barikat kurulduğunu artık anlamış olduk.
Geçen hafta Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu Prof. Dr. Ömer Özyılmaz, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamalarda Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’u hedef aldı ve ‘Milli Eğitim'de bu başarıyı göremiyoruz. Çünkü, Milli Eğitim Bakanı konu üzerinde özenle çalışarak bugünü kurtaracak politika üretemedi. Yerelin sesini duymadı, durumunu görmedi. Devlet nezdinde ağırlık koyarak bir tarz bir çizgi tutturamadı. Aksine çok zikzak yaptı ve çok yıprandı. Bundan olumsuz olarak etkilenen de ilk, orta ve lise öğrencileri oldu. Ayrıca öğretmenler ve veliler de hüzün ve kedere boğulmanın yanında psikolojileri bozuldu. Bakandan kaynaklanan bu beceriksizlikten dolayı, bir nesli/kuşağı kaybetmek üzereyiz. Çok ciddi önlemler alınmalıdır.’ diye söyledi. Geçen hafta sonu Paylaşım Zirveleri kapsamında yaptığı bir konuşmada MEB’in vizyonunu benimsetmek için il il öğretmenlerle buluşan kıymetli hocalardan biri olan Servet ÖZDEMİR de ‘Ziya Hoca iyi eğitimcidir, çözebilseydi o çözerdi bu aksaklıkları ama engelleri aşamıyor’ dedi ve noktayı koydu. Hatırlar mısınız bilmem uzaktan eğitimin ilk günlerinde yaşanılan problemler ve aksaklıklar nedeniyle Ziya Öğretmen eleştirildiğinde twitter de iyiki varsın ziya öğretmen diyerek binlerce twit atılarak sahip çıkılmıştı kendisine.
İyiki varsın Ziya Öğretmenden Zikzak Yapan Beceriksiz Ziya Bakan’a bir yıl içerisinde evrildik. Sorun şu ki bu evrilmede payı olan bürokrat ve yöneticiler ‘Eski Kral Öldü Yaşasın Yeni Kral’ naraları atmak üzere, kabine değişikliği için gün sayıyorlar.
Feyyaz ŞENTÜRK
Özel Eğitim Çalışanları ve Eğitim Derneği Başkanı