Yıllar önce bir sohbet sırasında İlhan Kesici Beyden dinlemiştim. Çocukluğunda bir taziye evinde başsağlığı dileyenlerden biri “Allah bu acıyı unutturacak başka acı vermesin” dediğini ve kendisinin o zaman adamın ne demek istediğini anlamadığını söylemişti.
Evet Allah bu durumu unutturacak daha vahim olaylar yaşatmasın. Gündemimizin bir anda nasıl da değiştiğini, tek bir konuya odaklandığını gördük. Hemen her gün, bugün anlamsız gelen konularla nasıl meşgul olduğumuzu, birbirimizi nasıl kırdığımızı fark ettik. Hayatı ve yaşamayı ne kadar çok sevdiğimizi, ölümden ne çok korktuğumuzu anladık. Her gün dostlarımızla bir araya gelmenin güzelliğini fark ettik. Meğer ne kadar çok nimetlere sahipmişiz. Rahat rahat caddelerde, sokaklarda dolaşmanın güzelliğinin farkına vardık. En çok da korkusuzca sana sarılmayı özleyeceğim bilesin. Sizi bilmem amma, kendi adıma söyleyecek olursam, ölümü “Şeb-i Arus” olarak görebilecek bir noktada olduğumu söyleyemem.
Korku ve kaygılarımızın ana kaynaklarından biri de bence, iletişim araçlarındaki gelişmelerdir. Özellikle de internet ortamıdır. Dünyanın bir ucunda olan olay anında bize ulaşıyor, her şeyden haberdar oluyoruz. Haberdar olmamız gerekmeyen olaylardan da. Daha doğrusu haberimiz olduğunda, sorunun çözümü için yapabileceğimiz hiçbir şey olmayan olaylar bizi geriyor. Bunun sonucu olarak da kaygı ve korku biriktiriyoruz.
Dün Ankara’da bir markete girdim, kalabalığı görünce hemen geri çıktım. Tarlalarımızda ürün mü yetişmiyor, üretim mi durdu ki, stok yapalım. Bu Memlekette kimse açlıktan ölmez. Yoksa komşunuz açken siz tok mu yatacaksınız. Ben elimdekini komşumla paylaşmaya hazırım. Dedemin dün Çanakkale’de Anzak askerine taze ekmeği verip, kendisinin bayat ekmeği yemesi erdemini kendi komşumdan mı esirgeyeceğim. Varsın soframızda onlarca çeşit olmasın.
Devlet aklı benim aklımdan güçlüdür. Başta Sağlık Bakanımız olmak üzere İdarecilerimizin bu süreci çok iyi yönettiklerini herkes söylüyor. Özellikle de “Gelişmiş” dediğimiz ülkelerdekiler söylüyor. Bize düşen Bilim Kurulu kararlarına itimat etmek ve uymak. Resmi açıklamalara itibar etmek. Sayı üç olsa ne olur, üç bin olsa ne olur, elimizde değil ki bu. Biz yapmamız gerekenlerle mükellefiz. Her durumda açıklanan tedbirleri almalıyız. Devlet yetkililerimizin açıklamalarına uymada azami özen göstermeliyiz. Akif’in dediği gibi “Ağlamak fayda verseydi, babam kalkardı”.
Bizim medeniyetimizde insana verilen değer, her şeyin üstündedir. “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” anlayışı bizden başka kimde var. Demek ki, bir şey daha öğrendik; söz konusu sağlıksa, gerisi teferruattır. Allah başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Devleti Yönetenlerimize güç kuvvet versin. “Tedbir bizden, takdir Allah’tandır.”
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi/Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi/Saltanat dedikleri ancak cihan kavgasıdır/Olmaya baht-ı saadet dünyada vahdet gibi” diyen bir dedenin torunu olduğumuzu hatırlayarak, bir ve beraber olalım.