Hemen konuya girelim; turizmi şaha kaldıracak denilen, büyük bir sansasyonla açılışı yapılan Handüzü Tatil Köyü kapandı. Tesisi Milli Parklardan kiralayan şirket, mevcut şartlarda zarar ettiklerini, tesisin yeterince rağbet görmediğini belirterek geçici olarak böyle bir karar aldıklarını belirtti.
Milli Parklar tarafından yapılan tesis 40 civarında bungalov ev, restoran, mescit ve diğer sosyal tesislerden oluşmaktaydı. Oysa tesislerin yapılış aşamasında, merayı tahrip ediyor gerekçesiyle inşaata karşı çıkan yaylacılarla ilgili kurum arasındaki anlaşmazlıkta, karşı çıkan vatandaşları ikna etmek amacıyla, bu tesis yaylayı hatta bütün çevre köyleri kalkındıracak, siz de yağınızı, peynirinizi bu tesislere satarak zengin olacaksınız, denmişti. Yaylacılar yağ, peynir satmaktan vazgeçti, milli bir servet olan, vatandaşın parasıyla yapılan tesisler bari çürümeye terk edilmese...
Yayla turizmi adı altında yapılan yatırımların bir başka ayağı da, bütün yaylaları birbirine bağlayan yeşil yol projesi… Bu projelerde göz önünde bulundurulması gereken en önemli konu verimliliktir. Yatırımların ne kadar sürede kendini amorti edeceği ve kâra geçeceği hesaplanır ve bunun üzerine yatırımlar yapılır.
Turizmi destekleyen, gelişmesini sağlayan birçok yan unsur vardır. Bu unsurlar hesaplanmadan olumlu sonuç almak mümkün değildir.
Aslında Doğu Karadeniz Bölgesi sahip olduğu temiz su kaynakları, şelaleleri, ormanları, ovaları, vadileri ile önemli potansiyeli olan bölgelerden biridir. Hatta dünyada Alpler gibi bu alanda söz sahibi turizm merkezleriyle bile yarışabilir. Ancak her konuda olduğu gibi bu bir uzmanlık alanıdır. Planlama, çevre mühendisliği, çevreyle uyum, doğal ortamın bozulmaması, doğru yatırım ve tanıtım çok önemli uzmanlık alanlarıdır. Bunlar, “Ben bilirim, yaptım oldu!” demekle olacak işler değildir.
2010’dan beri Güneysu Gürgen Köyü’nde bir Hes mücadelesi verdik. Davalar kazandık, ancak Alicik Hes sonunda üst düzey destekle hayata geçirildi. Sadece rant amaçlı yatırımlar vatandaşa ve ülkeye hizmet etmez. Taş ocağı, hes, istinat duvarı, yol betonu gibi birçok alanda köyde faaliyet gösteren dört şirket var, ama bunların adresleri, hatta daire numaraları bile aynı. İnanılmaz bir rant olayı dönüyor, sanıyorum ihaleleri tek şirketle almamaları, dikkat çekmek istememeleri; kendi aralarında paslaşıyorlar…
Öyle vatandaşı da pek adam yerine koydukları yok. Dibi ve başı olmayan, çevresi led lambalarla donatılacak olan yolun ne amaçla yapıldığını, yolun nereye gittiğini soran vatandaşlara da herkes farklı bir telden konuşuyor. Biri, Erzurum’a tünel yapacağız, diyor, diğeri teleferik projesi var, bir diğeri de turizm yolu diyor. Oysa yolun taş ocağı için yapıldığını biliyoruz. Köyün başında, en az elli yıl sürecek bir taş ocağı projesi var. Haydi bunu da anlıyoruz da, neden dibi ve başı olmayan, çevresi led lambalarla aydınlatılacak bir yol yapılıyor. Bunun birkaç sebebi var. Heslere karşı çıkan ve siyasilere küskün olan köylüye şirin görünmek, hes boruları üzerine yapılamayan yolun mecburen geniş tutulması ve belki de en önemlisi şirketlerin kazancı…
Tekrar söylüyorum; verimli olan, ülke ekonomisine katkı sağlayan, vatandaşın sıkıntılarına çare olan yatırımlara evet, ama plansız, verimsiz, hesapsız, ekonomiyi zarara uğratacak yatırımları ise siz değerli vatandaşların görüşüne sunuyorum.
Ekmek yemek için, “Ekmeği ekmekçiye ver, bir ekmek de üste ver!” atasözünden yola çıkarak; planlama, uzmanlık, liyakat, liyakat, liyakat... diyoruz.