Bütün mahlukat; Allah’ın sonsuz kudretinin, nihayetsiz ilim ve hikmetinin sanat eserleridir. Ve O’nu tarif edip göstermektedir. “ O, Hâlık (her şeyi yaratan), Bâri’ (yoktan var eden), Müsavvir (her mahlûka sûret veren) Allah’tır. Esmâü’l-Hüsnâ (en güzel isimler) O’nundur. Göklerde ve yerde ne varsa, O’nu tesbîh eder. Çünkü O, Aziz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.” Sani-i Hâkim olan Rabbimizin kudretine nispetle;  güneşi, baharı  veya baharda bir papatya çiçeğini yaratmak birdir. “(O,) göklerin ve yerin benzersiz yaratıcısıdır. Ve bir işe hükmettiğinde, artık ona sâdece “Ol!” der, (o da) hemen oluverir.” Küçüklük veya büyüklük insanlar arasında bir ölçü ve kıyastır. “Şüphesiziz ki Allah, (kullarına doğru yolu göstermek için) bir sivrisineği, (hattâ küçüklük ve kısmetsizlikte) ondan da öte (daha aşağı) bir şeyi misâl getirmekten çekinmez.”  Sivrisinekler ve bütün mahlukat ; Mutlak Kudret ve Hikmet sahibi olan Rabbimizin sonsuz kudretinin, nihayetsiz ilim ve hikmetinin sanat eserleridir. Bugün dünyadaki tüm fen bilimleriyle beraber; gelmiş, geçmiş ve gelecek bütün bilim adamları bilerek veya inkâr ederek O’nun eserlerini inceleyip anlamaya ve taklitlerini yapmaya çalışmaktadır. Bütün insanlar toplansa, bütün laboratuvarlar kullanılsa bir sineğin kanadını yapamazlar ve yapamayacaklar. Sinekle ilgili yazılmış onlarca bilimsel makaleye bakılabilir. Hiç bir aklı beşer onun sanatını ihata edip kuşatamaz, tam ve mutlak bir tarifini yapamaz. Çünkü nihayetsiz ve sonsuz olana bir hat veya bir sınır çekilemez.  “Bir sineğin kanadını, kırk kağnıya yükledim; kırkı da çekemedi, şöyle kaldı yazılı.” cümlesi bu hakikati ifade eder. Her an  ve zamanda sonsuz kudretiyle ve nihayetsiz hikmetiyle  yazdığı ve yazmaya devam ettiği  Kâinat Kitabını bizlere tarif edip gösteren, Kur’an dâhi “ Bütün alemlerin Rabbi itibarıyla Allah’ın kelamıdır, hem bütün mevcudatın İlahı ünvanlıyla Allah’ın fermanıdır, hem bütün semavat ve arzın Halıkı namına bir hitaptır, hem rububiyet-i mutlaka cihetinde bir mükalemedir, hem saltanat-ı amme-i Sübhaniye hesabına bir hutbe-i ezeliyedir, ...”  Madem öyledir,  Allah’ın kelamıdır, hiç bir aklı beşer Kur’an’ı tam olarak ihata edemez, Allah’ın kelamına “ bu ayetin manası budur.” deyip sınır çekemez ve asla çekilemez. Belki hakiki ve hakikatli bir İslam âlimi olmak şartıyla “ bu ayetin birlerce manasından bir manası şudur ki..” diyebilir. Bu sırrı hakikatten ve ilmî edeptendir ki, İslam dünyasında yüzlerce tefsir ve meal telif edilmiş ve bu eserlere “Kuran-i Kerim ve Muhtasar tefsiri veya meali” denmiştir. Sevgi ve selamlarımla...