Bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılama güçlükleri olan ve korunma, bakım, iyileştirme, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişiye engelli denilmektedir.
Bu bakımdan sağlık, yalnızca hasta veya engelli olmamak değil fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan tam anlamıyla iyi olmak anlamı taşımaktadır. Bu değerlendirmelere göre ülkemizde 5 milyon dolayında engelli vatandaşımızın olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz ki, bu rakam ülkemizde her yüz kişiden altısının çeşitli nedenlerle kendi kendine yetemeyecek durumda olduğunu ortaya koymaktadır.
Ne yazık ki, bu denli yüksek oranda engelli vatandaşımız olmasına rağmen, sosyal hayata ve iş gücüne katılımında engelli vatandaşlarımızla aynı yoğunlukla karşılaşmıyoruz. Gerek fiziki ortamın ve yaşam alanlarımızın engelli vatandaşlarımızın rahat hareket etmeleri ve cemiyet hayatına katılabilmeleri için gerekli şartları taşımıyor olması, gerekse söz konusu vatandaşlarımızın çalışma hayatında yeterince yer edinmelerini sağlayacak özel eğitim imkânlarının sınırlı olması, bugün engelli vatandaşlarımızın toplumdan soyutlanmasına ve kaderleriyle baş başa kalmalarına neden olmuştur.
Engelli vatandaşlarımızın sosyal yaşama ve çalışma hayatına kazandırılması için çıkarılan kanunlarda belirlenen istihdam zorunluluğu alt sınır üzerinden uygulanmaktadır. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda belirtilen 3 engelli çalıştırma zorunluluğu engellilerin işe alınması için azami bir sınır teşkil etmemeli, aksine asgari bir sınır olarak belirlenmeli, kamuda engelli istihdamı artırılmalıdır.
Ayrıca Devlet, öncelikli olarak tüm engelli vatandaşlarımızın kendi kendilerine yetecek ve her türlü ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde bir gelire kavuşturulmasını sağlamak zorundadır. Bununla birlikte fiziki alanları ve işyerlerini de engelli vatandaşlarımıza göre dizayn etmeli, engelli vatandaşlarımıza yeni engeller çıkarılmamalıdır.
Bizler de engelli olmayı acınacak bir durum olarak görmekten vazgeçip hayatın bir gerçeği olarak kabul etmeli, engelli vatandaşlarımızın her anlamda aramızda olması için gayret göstermeliyiz.
Yaşadığımız bu zorlu süreçte alınan tedbirler gereği hepimiz aylardır evlerimizde kalmak zorunda kaldık. Evde kalma psikolojisinin, kısıtlı hareket imkânının bizlerde yarattığı travmayı göz önüne alırsak hayatını zorluklarla idame ettiren engelli kardeşlerimizi çok daha iyi anlayacağımızı düşünüyorum.
Engelli vatandaşlarımız ise siyasette, sivil toplum örgütlerinde, sosyal yaşamda ve çalışma hayatında eşit bireyler olduklarını bilmeli, bu doğrultuda hayatın her alanında kendilerine yer edinmelidirler. Unutulmamalıdır ki, her insan bir engelli adayıdır. Onları anlamak, onlarla bütünleşmek toplum kurallarının bir gereğidir.
Bu duygu ve düşüncelerle engelli vatandaşlarımızın tüm sorunlarının çözülmesini diliyor, Engelliler Haftası’nı kutluyor, tüm engelli vatandaşlarımıza mutlu bir ömür diliyorum.