Bircan  ŞAKİR ÇELİK
Köşe Yazarı
Bircan ŞAKİR ÇELİK
 

MODERN YOBAZLAR

İskoç yazar Ian Rankin “Yobazlık bulaşıcıdır.” sözüyle kendini çağdaş veya modern olarak gören birçok insanın aynı tehlikeye maruz kalabileceğinin kanıtını ironik bir şekilde ortaya koymuş.   Türk Dil Kurumu yobaz kimseyi “Bir düşünceye, bir inanışa aşırı şekilde bağlı olan kimse” olarak tanımlamış. Herhangi bir düşünce kastediliyor demek ki!   GÜNEŞ DOĞU’DAN DOĞMUYOR   Doğu toplumlarının tarihi seyrinde içinden çıkılmayan birçok çalkantılı dönemleri olmuştur. Toplumsal kırılmaların nedenine indiğimizde çoğunlukla aynı sebebi görürüz. Değiştirilemeyen gündelik ritüeller!   Buradan şu sonuç çıkmamalıdır: Her ne olursa olsun değişime kayıtsız şartsız açık olmak veya değişimin gereklerini ve tabiatını sorgulamadan olduğu gibi kabul etmek. Kaldı ki böyle bir durum tepeden tırnağa insan fıtratına da aykırıdır.   Gel gelelim mensubu olduğumuz ve bundan çoğu zaman gocunduğumuz (!) Doğu Medeniyeti, bu süzgeci yüzyıllardır başarılı bir çizgide kurmuş değil. Ortası yok! Ya bir şeyi olduğu gibi, yanlışıyla doğrusuyla, eleştirmeden, toplumsal ve kültürel süzgeçlerimizden geçirmeden kabul ediyoruz. Yahut da önyargılarımızdan bağımsız düşünemeyerek insanları ve kavramları pragmatist bütün yönlerine rağmen elimizin tersiyle itiyoruz.   KAPAĞINI OKUMAKLA YETİNENLER   Türkiye’de bu kavram yıllardır gündemdeki yerini korur. Koruması da oldukça normal. Kültürel olarak sürekliliği sağlayamamış, tarihin her devresinde yüzünü bambaşka mihraklara dönmüş, bir dönem topyekûn bir Arap Emperyalizmi ’ne, ardından da yoğun bir şekilde Anglosakson Emperyalizmi ‘ne maruz kalmış bir topluluk olarak geride bıraktığımız zincirleri toplumsal olarak kırmak zor olsa gerek.   Özellikle yüzyılın son çeyreğinde, kendini modern, çağdaş (!) gibi sıfatlarla adlandıran bir güruh; toplum mühendisliğinde başı çekme hevesiyle, insanımızın çehresini, yine aslında olmayan mecralara rücu ettirme gayreti içerisinde.   Kendisine ilerici (!) diyen bu güruh, yeri geldiğinde hak arayışı adı altında şiddete başvurmada beis görmüyor ama bir kişinin kütüphanesinde yer alan herhangi bir kitaptan yola çıkarak insanları yaftalamayı da kendine müstahak görebiliyor!   Hüseyin Nihal Atsız kitapları, atalarının yaşayışını bilmek isteyen ve bunu şiirsel bir dille öğrenmek gayesinde olan her Türk’ün kitaplığında mevcut olan hatta olması gereken kitapların başında gelir. Türk tarihinin 7’den 70’e tüm Türk evlatlarına öğretilmesinde, şahsen bir eğitimci olarak bu şiirsel edebiyatı oldukça önemli görmüşümdür. Öyle ki kendi evlatlarıma kitap okuma alışkanlıklarını kazandırma adına hediye ettiğim ilk kitap Atsız’ın Deli Kurt’u olmuştur.   Ülkenin önde gelen üniversitelerinden birine rektör olarak atanan kişinin kitaplığında mevcut olan ve bana sorarsanız olmasında hiçbir absürtlük olmayan bu kitapları, fikrî yaftalama amacıyla eleştiren bu güruh hiç kusura bakmasın ilerici olmayı bir kenara bırakın henüz eğitimli bile değildir nazarımda!   Hüseyin Nihal Atsız, yaşadığı dönemde bazı kesimlerin tarihsel olarak Türk milletine besledikleri hasmane duygularına, Türklük adına ket vurmuş olabilir ve bu tavrıyla bu kesimlerin nefretini kazanmış olabilir. Ancak Türk çocuklarına bıraktığı muazzam külliyatı Batı kaynaklı topal bir fikir akımına sığdırarak O’nun şahsında Türk tarihine hakaret olacak şekilde eleştirmek, kendine ilerici (!) diyen bir güruhu, kitabın sadece kapağını okuyan gösteriş budalası bir yobaz olmaktan öteye götüremeyecektir.   Velhasıl Atsız bu güruhun kendisine atfettiği “faşizm” için şu ifadeleri kullanmıştır: “Milliyetçilik, milleti olmayanlar için faşizmdir. Biz ne faşist, ne kafatasçı, ne de ırkçıyız. Hiç de olmadık!”
Ekleme Tarihi: 07 Ocak 2021 - Perşembe

MODERN YOBAZLAR

İskoç yazar Ian Rankin “Yobazlık bulaşıcıdır.” sözüyle kendini çağdaş veya modern olarak gören birçok insanın aynı tehlikeye maruz kalabileceğinin kanıtını ironik bir şekilde ortaya koymuş.

 

Türk Dil Kurumu yobaz kimseyi “Bir düşünceye, bir inanışa aşırı şekilde bağlı olan kimse” olarak tanımlamış. Herhangi bir düşünce kastediliyor demek ki!

 

GÜNEŞ DOĞU’DAN DOĞMUYOR

 

Doğu toplumlarının tarihi seyrinde içinden çıkılmayan birçok çalkantılı dönemleri olmuştur. Toplumsal kırılmaların nedenine indiğimizde çoğunlukla aynı sebebi görürüz. Değiştirilemeyen gündelik ritüeller!

 

Buradan şu sonuç çıkmamalıdır: Her ne olursa olsun değişime kayıtsız şartsız açık olmak veya değişimin gereklerini ve tabiatını sorgulamadan olduğu gibi kabul etmek. Kaldı ki böyle bir durum tepeden tırnağa insan fıtratına da aykırıdır.

 

Gel gelelim mensubu olduğumuz ve bundan çoğu zaman gocunduğumuz (!) Doğu Medeniyeti, bu süzgeci yüzyıllardır başarılı bir çizgide kurmuş değil. Ortası yok! Ya bir şeyi olduğu gibi, yanlışıyla doğrusuyla, eleştirmeden, toplumsal ve kültürel süzgeçlerimizden geçirmeden kabul ediyoruz. Yahut da önyargılarımızdan bağımsız düşünemeyerek insanları ve kavramları pragmatist bütün yönlerine rağmen elimizin tersiyle itiyoruz.

 

KAPAĞINI OKUMAKLA YETİNENLER

 

Türkiye’de bu kavram yıllardır gündemdeki yerini korur. Koruması da oldukça normal. Kültürel olarak sürekliliği sağlayamamış, tarihin her devresinde yüzünü bambaşka mihraklara dönmüş, bir dönem topyekûn bir Arap Emperyalizmi ’ne, ardından da yoğun bir şekilde Anglosakson Emperyalizmi ‘ne maruz kalmış bir topluluk olarak geride bıraktığımız zincirleri toplumsal olarak kırmak zor olsa gerek.

 

Özellikle yüzyılın son çeyreğinde, kendini modern, çağdaş (!) gibi sıfatlarla adlandıran bir güruh; toplum mühendisliğinde başı çekme hevesiyle, insanımızın çehresini, yine aslında olmayan mecralara rücu ettirme gayreti içerisinde.

 

Kendisine ilerici (!) diyen bu güruh, yeri geldiğinde hak arayışı adı altında şiddete başvurmada beis görmüyor ama bir kişinin kütüphanesinde yer alan herhangi bir kitaptan yola çıkarak insanları yaftalamayı da kendine müstahak görebiliyor!

 

Hüseyin Nihal Atsız kitapları, atalarının yaşayışını bilmek isteyen ve bunu şiirsel bir dille öğrenmek gayesinde olan her Türk’ün kitaplığında mevcut olan hatta olması gereken kitapların başında gelir. Türk tarihinin 7’den 70’e tüm Türk evlatlarına öğretilmesinde, şahsen bir eğitimci olarak bu şiirsel edebiyatı oldukça önemli görmüşümdür. Öyle ki kendi evlatlarıma kitap okuma alışkanlıklarını kazandırma adına hediye ettiğim ilk kitap Atsız’ın Deli Kurt’u olmuştur.

 

Ülkenin önde gelen üniversitelerinden birine rektör olarak atanan kişinin kitaplığında mevcut olan ve bana sorarsanız olmasında hiçbir absürtlük olmayan bu kitapları, fikrî yaftalama amacıyla eleştiren bu güruh hiç kusura bakmasın ilerici olmayı bir kenara bırakın henüz eğitimli bile değildir nazarımda!

 

Hüseyin Nihal Atsız, yaşadığı dönemde bazı kesimlerin tarihsel olarak Türk milletine besledikleri hasmane duygularına, Türklük adına ket vurmuş olabilir ve bu tavrıyla bu kesimlerin nefretini kazanmış olabilir. Ancak Türk çocuklarına bıraktığı muazzam külliyatı Batı kaynaklı topal bir fikir akımına sığdırarak O’nun şahsında Türk tarihine hakaret olacak şekilde eleştirmek, kendine ilerici (!) diyen bir güruhu, kitabın sadece kapağını okuyan gösteriş budalası bir yobaz olmaktan öteye götüremeyecektir.

 

Velhasıl Atsız bu güruhun kendisine atfettiği “faşizm” için şu ifadeleri kullanmıştır: “Milliyetçilik, milleti olmayanlar için faşizmdir. Biz ne faşist, ne kafatasçı, ne de ırkçıyız. Hiç de olmadık!”

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi