Ünlü İslam filozofu Gazali bir bahis üzerine şöyle der: “Cahillerle tartışmaya girmeyin, zira ben hiç galip gelemedim.”
Cehalet insan için en büyük bela belki ama ondan daha ilginci cehaleti alması öngörülen mektebin bu konuda uğradığı hüsran olsa gerek…
EĞİTİMLİ CAHİLLERİMİZ
Modern dünya bilgiye ulaşmayı ve bilgiyi kullanmayı çok kolay hale getiren birçok aracı bizlere sundu. Yaşadığımız çağın öncesinde bilgi değerli, bilgi sahibi ise arif kişi olarak el üstünde tutulan kişi idi. Buna karşın artık bilginin bir değeri kalmadı. Bilgi, kullananın elinde heba olmaktan öteye gidemez hal aldı.
Artık birçoğumuzun elinin altında olan küçük aletler vasıtasıyla istediğimiz yerden istediğimiz anda istediğimiz bilgiye, belgeye ulaşabiliyoruz. Bu denli kolaylığa rağmen ortaya farklı sorunlar çıkmıyor değil. Günümüzde en büyük sorun bilgiye ulaşmak değil ulaşılan bilginin doğruluğunu ayırt edebilecek zekâ ve muhakeme seviyesine sahip olmak.
Bu bakımdan bizlere aydın diye sunulan insanların birçoğu, bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde elde ettikleri bilgi yığınını kendi çıkarları doğrultusunda ve çoğu kez kitleleri konsolide etmek için kullanır hale geldi.
DEVLET VE ÂLİM
Bir Türk âlimi olan Uluğ Bey, 1393-1394’te Azerbaycan’daki Sultaniye şehrinde dünyaya gelir. Henüz 16 yaşında iken Maveraünnehir (Ceyhun ve Seyhun Irmakları arası) bölgesinin yönetimi babası Şahruh tarafından kendisine verilir. Timur’un topraklarında bir çocuk hükümdar olmuştur!
Devlet adamlığı boyunca bilime ve bilim adamlarına yakın ilgi gösteren Uluğ Bey, yaptırdığı rasathanede kendisine de bir oda tahsis etmiş ve burada astronomi ve matematikle ilgili çalışmalarda bulunmuştur. Semerkand’ın dönemin ilim merkezi olmasında kendisinin bu tavrı oldukça etkili olmuştur.
Bir hükümdardan beklenmeyecek derecede mühim bilimsel çalışmalara imza atan Uluğ Bey, icat ettiği cihazla dürbün, teleskop icat edilinceye kadar yıldızların uzaklığı, namaz vakitleri, kıble tespiti gibi astronomik çalışmalar sayesinde medeniyetin bugünkü seviyesinin temellerini atmıştır. Uluğ Bey, ünlü eseri Zic-i Uluğ Bey’de takım yıldızlarının konumunu doğru tespit etmiş, kendisinden önceki tahmini çalışmalara dayanan eserlerin aksine dünyanın evrendeki konumunu tam tespit edebilmiştir. Öyle ki bu eser 16.yy sonuna kadar Avrupalı bilim insanlarınca baş ucu eseri olarak kullanılmıştır.
Uluğ Bey, üstü örtülmüş kadim medeniyetimizin mimarlarından yalnızca biri belki de. Biz Uluğ Bey’i dedesi Timur’dan dolayı çok bilmeyiz belki de! Öyle ya Timur Ankara’da Osmanlı ordularını bozguna uğratmıştır! Siyasi ve hizipsel farklılıkları kullanmasını çok iyi bilen Batı, yüzyıllardır bizim ilim dünyamızda yetişen meyveleri kendisi büyütmüş gibi pazarlamaktadır. Üstüne üstlük bizim olanı bize düşman etmekte!
Bugün yüksek öğretim yapan üniversitelerimizde Kopernik, Batlamyus adları çokça kullanır ama Uluğ Bey’i gerektiği gibi yad etmeyiz. Sebebi ne ola ki?
Anadolu’nun her köşesine yerleşen yüksek öğrenim kurumlarından hangisine Uluğ Bey adı verilse yakışmazdı ki? Velev ki bu sayede Türk dünyasından yeni Uluğ Bey’ler yetiştirmeye haiz olabilirdik…