Okullar, Covid-19 salgını dolayısıyla 16 Mart 2020 tarihinden itibaren büyük oranda kapalı kaldı. Gruplara ayrılan sınıflarla çok kısa dönemler hariç “uzaktan Eğitim” adı altında eğitim-öğretim faaliyetlerini devam ettirmeye çalıştık. Ama artık gerçekten deniz bitti. Artık başta öğrenciler, öğretmenler ve velilerin uzaktan eğitim adı altında yapılan psikolojik savaşa tahammülleri yok.
Haziran ayında alınan tedbirlerle temmuz ayı başlarında günlük hasta sayısı 5 binlere kadar düşmüştü. Sonra yeniden bir gevşeme ve turizm sezonunun açılmasıyla hasta sayılarında artışlar başladı. 28.07.2021 itibariyle günlük hasta sayısı 22 bini geçti. Bu artış hızıyla 6 Eylül’de okulların açılması pek mümkün görünmüyor.
Peki okullar açılmazsa, uzaktan eğitime devam edilirse ne olur? Her gün evden iki öğretmen, üç öğrenci olarak yürütmeye çalıştığımız canlı derslerle ilgili bir veli ve aynı zamanda öğretmen olarak öngörüm; bu iş yürümez, öğrenciler derslere katılmaz. Belki canlı dersler konusunda öğretmenler tecrübe kazandı, teknik konularda uzmanlaştı ancak öğrenciler için bilgisayar başında ders işlemek sıradanlaştı; en disiplinli öğrenciler dahi oyun oynayarak veya ses-görüntü sistemlerini kapatarak ders sürelerini geçirmeye çalıştılar.
2021-2022 Eğitim-Öğretim sezonunda uzaktan eğitim yapılması durumunda bu tablo daha da olumsuz bir hal alacaktır. Gemisini kurtaran kaptan, misali herkes farlı yöntemler peşinde koşacaktır ve eğitim-öğretimde fırsat eşitliği ortadan kalkacaktır.
TURİZM ÇOK MU ÖNEMLİ?
Turizm ve dolayısıyla ülke ekonomisi elbette ki önemli. Ancak bu zor günlerde, turizm sezonunun açılmasıyla birlikte tam bir gevşeme, toplu yaşam ve çalışma alanlarında büyük bir dikkatsizlik söz konusu.
Ayrıca turizm gibi risk alarak elde edilen gelir ne kadar tasarruflu ve doğru alanlarda kullanılabiliyor.
Tasarruf denince aklıma her gittiğimde tebessüm ederek baktığım, Handüzü Yaylasında son derece özenerek yapılan istinat duvarları ve yeşil yol geliyor. Bunun yanında yollar, tüneller, duvarlar, tesisler…
Şimdi şunu söyleyenler olacaktır: “Yatırım yapılmasın mı?” Yapılsın elbette ki, ancak yatırımda bir öncelik sırası var. Eğitim de ülke için en öncelikli konudur.
Peki, salgın döneminde bizim okullara ayırdığımız ödenek ne kadar arttı? Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk’a göre 2021 yılı MEB’e ayrılan bütçe artmış. Ancak milli gelirdeki artışı göz önünde bulundurduğumuzda son dönemde MEB’in bütçesi önceki yıllara göre azalma eğilimindedir.
Yüz yüze eğitime geçildiği dönemde de tanık olduk ki, okullarda kayda değer bir değişiklik yok. Hatta karneler verilmeden önce, son hafta, sözleşmeleri bitti diye hizmetlilerin ve güvenlikçilerin görevine son verildi.
Haziran ayında, yaz ayları için telafi eğitimi söz konusu olunca ilgililere bir uyarıda bulunmuştuk: “Bir an önce öğrencilerin karnelerini verin, herkes evine köyüne gitsin, camianın enerjisini boşa harcamayın. Önümüzdeki dönem için öğrenciler, öğretmenler, veliler ve eğitimle ilgili bütün kurumlar kesintisiz, yüz yüze eğitim için hazırlığını yapsın. Artık bu işin şakası yok!” diye.
Maalesef geldiğimiz noktada görüyoruz ki bir karmaşa ve belirsizlik içinde süreç devam etmektedir. Okulların açılabilmesi yönünde kesin bir irade ve ortam yok.
Son olarak tekrar etmekte fayda var: Artık deniz bitti. Artık öğrencilerin, öğretmenlerin ve velilerin uzaktan eğitim belirsizliğine tahammülleri yok.
Eylül ayına kadar bakanlık ve diğer ilgililer bütün enerjilerini okulların açılabilmesi için harcamalıdırlar.
Eğitim konusundaki aksaklıklar,ihmaller gelecekte bize çok pahalıya mal olabilir.