SAYMAK
Saymayı severiz biz. Para saymayı, üye saymayı, bizden olanı, olmayanı saymayı severiz.
Uyuyamadığımızda koyun saymayı, yıldızlı gecelerdi yıldız saymayı severiz. Türk sinemasında bile sayma konusuna esprili bir biçimde yer verilmiştir. Hepinizin izlemiş olduğunu düşündüğüm 1974 yapımı “Köyden İndim Şehire” filmi sinemamızın unutulmazlarındandır. Filmin bir sahnesinde yer alan altın sayımı konusu ve devamındaki akışla mülkiyet duygusunun insana neler yaptırabileceği, kazanmanın söz konusu olması halinde kardeşin kardeşe güvenmediği anlatılmıştır.
Başka türlü sayanlar var elbette; Okuduğu kitapları sayanlar, başarılarını sayanlar ve benzeri. Bulunulan yere göre değişir bu sayma işi. Bitmesini istediğiniz bir sürecin içindeyseniz günleri aylar gibi sayarsınız, bir türlü geçmez zaman. Sevdiğiniz biriyle vakit geçirirken de saatlerin geçişini sayamazsınız. Su gibi akar zaman. Karışık iştir vesselam saymak. Sözün kısası saymanın bin türlü hali vardır. Ha bir de oy saymak vardır. Belki para saymaktan çok çok daha önemlidir oy saymak.
Sandığa giren herkesin kazanmak istemesi çok doğal bir durumdur. Bu yüzden Demokrasinin kuralları vardır. Bu kurallar; seçmen listelerinin oluşturulmasından, askıya çıkarılmasına, sandık kurullarının oluşturulmasına, oyların sayılmasına, tutanakların tutulmasına, oy çuvallarının seçim kurullarına intikaline, sayım sonuçlarına itiraz edilmesine ve benzeri bütün süreçleri belirler. Özetle Demokrasinin kuralları kazananı ve kaybedeni adil bir şekilde tespit etmeyi düzenler ve bu kurallar önceden belirlenir.
Bu yazımda bu süreçlerde yaşanan doğruları yanlışları anlatmak gibi bir niyetim yok. Benim anlatmak istediğim şey insanoğlunun baktığı yer. Maalesef herkesin kendini görmek istediği yerde olmak istemesi ve olmak istediği yerde değilse durumu kendi lehine değiştirme çabası! İşte demokrasinin kuralları tam da bu durumu önlemek için vardır.
Yukarıda da belirttim, sandığa giren herkesin sandıktan kazanarak çıkmak istemesinden doğal bir durum olamaz. Çünkü seçime girmekteki amaç seçilmektir. Ama seçilmek ve seçilmemek durumunda demokratik bir hak olan seçmenin iradesini de saymak gerektiğini düşünüyorum. Rakiplerin kazanma arzusunu da saymak gerektiğini düşünüyorum. Belki de en büyük eksiğimiz empati kültüründen yoksun olmamızdır.
Son yıllarda seçim sonuçlarının açıklanması konusunda gayet iyiydik. Dünyanın birçok gelişmiş ülkesine fark atarak seçimleri çok kısa sürelerde sayıyor ve sonuçları açıklıyorduk. Sonra da hepimizin bildiği gibi atı alıp Üsküdar’ı geçiyorduk. Bu sefer öyle olmadı. Sanıyorum bu sefer Üsküdar’ı yürüyerek geçeceğiz. İşin şakası bir yana keşke;
Büyüklerimizi sayıp, küçüklerimizi sevebilseydik,
Farklılıkların zenginlik olduğunu sayabilseydik,
Demokrasinin kurallarını sayabilseydik,
Hukukun üstünlüğü ilkesini sayabilseydik,
Cumhuriyetimizin Kurucusu Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerini sayabilseydik.
“Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” ilkesini sayabilseydik.
Bu keşkeleri çoğaltabiliriz. Bizim sevgiye, huzura, barışa, birliğe beraberliğe ihtiyacımız var. Bu yüzden bu sayma işlemi bir an önce bitmeli. Nitekim ekonominin ilkeleri de sayılmadıklarını düşünebilirler ve bu durum ülkemiz için çok tehlikeli olabilir.
Umarım bir gün yukarıda belirtmeye çalıştığım keşkeleri sayabilmeyi başarabiliriz. O zaman inanın seçim sonuçlarını saymamız çok daha kolay olacaktır.