Nihat Sami Banarlı’nın 1952-1957 yıllarındaki yazılarından:
“1953’e giriyoruz... Büyük şehirlerimizde bunun farkında olmayan yoktur. Hele İstanbul’un en sarsılmamış Türk mahallelerinde, Müslüman dükkânlarında bile ağaçlarından koparılmış masum çam dalları, sahte bir hayatiyet gösteriyor. Hıristiyan ananesinin ısrarla yaşattığı bükük belli ‘Noel Baba’ da şimdi bizim vitrinlerimizdedir. Siyah çenber sakallı yurt içi insanlarından umacı görmüş gibi çekinen gençlerimiz, bu aksakallı ihtiyar karşısında ne düşünüyorlar bilmiyorum...” Hürriyet 31.12.1952
“... Evvelce, İstanbul’un yalnız Beyoğlu’sunda, neşeli, içkili, danslı, hareketli, hatta silâh patlayışlarıyla seslendirilmiş şenlikler hâlinde yaşanılan milâdî yılbaşı, şimdi bütün Türkiye’nin malı olmuştur. Danslı, içkili, renkli, ışıklı, sıcak salonlarda sabahlara kadar yılbaşı gecelerini kutluyoruz...” Hürriyet 1.1.1955
“... Yılbaşı eğlenceleri, yıllar geçtikçe bizim dünyamıza da bir bayram ve bir donanma manzarası veriyor. Türkiye’de hatırı sayılır bir yılbaşı ticareti teessüs ediyor. Önce Hıristiyan dünyasında dinî bir bayram edasıyla başlayan yılbaşı, şimdi hemen bütün dünyada bir neşe ve eğlence vesilesidir. O kadar ki Muhammed ümmetinin çocukları bile Hazret-i Muhammed’den asırlarca eski, Milat törenlerine iştiraki şimdi bir yenilik sayıyorlar. Yılbaşı eğlenceleri, bizim vatanımızda da Noel Babası, Noel çamları, Noel hediyeleri, Noel hindileri ve büyük Noel masraflarıyla âdeta bir Noel Yortusu ’nu andırmaya başladı.... “ Hürriyet 31.12.1955
“... Ben, şahsen yılbaşı gecesinden sonra gördüğüm nice insan çehresinde, yılda bir gelen bu gecenin bütün macerasını da yazılı gördüğümü sanırım. Bu yorgun, bu üzgün, bu mahmur yüzler, bir sene evvelki, gerçekten bir sene evvelki hâllerinden ne kadar başkadırlar. Kimi ruhen, kimi cismen bitkindir. Yılbaşı ertesi çehrelerinin pek çoğu böyle perişandır. Yalnız söz birliği etmiş gibi dillerinden şöyle bir nakarat eksilmez: Ama çok eğlendik!...” Hürriyet 5.1.1957
Liselerde okutulan edebiyat ders kitabıyla nice gencin yetişmesinde hakkı olan merhum yazarı, gerici sayabilirler. Hâlbuki o, zannettikleri kadar dindar veya muhafazakâr değildir. Bugün hayatta olsaydı bu dediklerini yine aynı gazetede yazabilir miydi? Herhâlde hayır. Kaynak: Türkiye Gazetesi Rahim Er)