Rize İlimizde uzun zamandır yapmış olduğu eğitici, bilgilendirici, tarihsel ve kültürel faaliyetleriyle diğer illere örnek olduğuna inandığım, başta Rize Türk Ocağı Şubesi Başkanı Turan Aslan MERCAN ve Yönetimini tebrik ediyorum.
Bu vesileyle siz kıymetli okuyucularıma, bir asrı geçmiş olan kuruluşuyla, Türk Ocaklarının tarihçesi hakkında özet bilgiler sunmuş olacağım.
Meşrutiyet döneminde kurulan ve gelişen Kültür Derneklerinden biri de Türk Ocakları'dır. Kuruluş tarihi konusunda farklı görüşler olmasına karşılık, kaynakların çoğunluğu 25 Mart 1912 tarihini kabul etmektedir.
Cumhuriyet’ten önce kurulduğu halde toplumsal yapıdaki etkileri Cumhuriyet döneminde de devam etmiştir.
Türk Ocakları'nın kuruluşundan önce aynı doğrultuda iki dernek daha kurulduğu görülmüştür. Bunlardan Türk Derneği Aralık 1908’de; Türk Yurdu Cemiyeti ise 31 Ağustos 1911'de kurulmuşlardır.
Türk Derneği; Beyoğlu’ndaki asıl yerine taşınıncaya kadar Dârülfünûn ve Yeni Gazete ‘de çalışmalarını sürdürmüştür. Diğer Türkçü Derneklerden farklı olarak bünyesinde Türk olmayan Osmanlı uyruklarını ve yabancıları da barındırmıştır.
Osmanlıca ’ya karşı olmamakla birlikte; Türkçe'nin yeniden güçlenmesi, kültür ve sanatta atılım yapılması yönünde çalışmalarda bulunmuştur. Türk Yurdu Cemiyeti ise Türkçülük düşüncesinin önde gelen isimleriyle başlattığı hareketi Türk Yurdu Dergisi ile başta Rusya olmak üzere Türkler’ in yoğun şeklide yaşadığı yerlere kadar duyurmuştu.
Cemiyetin kısa ömürlü olmasına karşın; çıkardığı dergi “Türk Yurdu" daha sonra Türk Ocağı'nın yayın organı olarak Türkçülük akımını derinden etkilemiştir: Bu dergi; dilin sadeleştirilmesine, ekonomik ve moral değerlerin yükseltilmesine, bilimsel alanda gelişmeler sağlanmasına, dünya Türkleri’nin haberleşmelerine, idealsizlikten doğan tembellik ve bedbinliğin giderilmesine yönelik yazılarla toplumsal alanda etkili olmuştur.
Türk ocağı, II. Meşturiyet döneminde kurulan dernekler arasında hem daha uzun ömürlü hem de daha önemli konuma sahip olanıdır. Askeri Tıbbiye Mektebi'nin Türk öğrencileri devrin önde gelen fikir ve devlet adamlarına başvurarak Türk Milleti'nin toplumsal bir çöküş yaşadığını ileri sürmüşlerdir. Askeri Tıbbiyede başlayan bu çalışmalar okul tarafından engellenince, toplantılar bir süre Karacaahmet Mezarlığı’nda düzenlermiş ve gizli kongre yapılması kararlaştırılmıştır. Önceleri, “Türklük Ocağı” şeklinde düşünülen isim, kongrede “Türk Ocağı” olarak kabul edilmiştir.