Doğu Karadeniz önce Sarp kapısının açılışının ardından, şimdilerde de Arapların Bölgemizi keşfinden kaynaklı iki turizm potansiyeliyle karşılaştı. Bunların birincisinde kötü örnekler verdik, kaybettik.
İkincisini yeni tecrübe ediyoruz ama gördüğüm kadarıyla zihniyetimizde hiçbir değişiklik yok.
Sarp kapısı açıldığında bu kapıya en yakın olan şehrimiz Rize adeta bir ticaret merkezi haline gelmişti. Dağılan Sovyetler Birliğinde halk yoksuldu, parası olanlar da aradığı hiçbir şeyi bulamıyordu. Rize, kısa bir sürede adeta bunların hücumuna uğradı. Akla , hayale gelmeyecek derecede ticari yoğunluk yaşadı ilimiz. Oteller doldu taştı, her merdiven altı dahi işyerleriyle doldu. Sarptan akın akın insanlar Rize’ye gelip alış veriş yaptılar, ne buldularsa ülkelerine taşıdılar, ellerinde ne varsa da yok pahasına gelip bölgemiz pazarlarında satmaya başladılar. Bölgede bu ürünlerin satıldığı nice Rus Pazarı kuruldu.
Ancak, bir süre sonra iş çığırından çıktı. Rize’den alış veriş yapanlar fiyatların fahiş olduğunun farkına vardılar ve Rize’yi terkedip Trabzon’a gittiler.
Başka nice yanlışlarla birlikte bu ticaretin sonu geldi ve işyerlerimiz bir bir kapandı. Bu arada ayrıca nice aile faciası da yaşandı. Ancak, bütün bunlara rağmen bu durumun yerel halka olumsuz bir etkisi olmadı, bu ticaret yerel halka fiyat artışı olarak olmadı. Zira, Rus diye dinelendiğimiz bu kişiler genellikle fakirdi ve buradan aldıkları ürünleri ülkelerinde satıyor, bu şekilde ticari kazanç elde ediyorlardı. Onun dışında Bölgemizde yemek, içmek gibi bir durumları yoktu. O nedenle, birçok yemek, içmek, barınmak ve çeşitli hizmet alanlarında onlar için ucuz imkanlar oluşturuldu. Kısacası; Ruslar hiçbir şekilde Bölge ticaretine olumsuz etki etmediler, halk onlardan ucuz şekilde istifade etti . Onları kazıklamaya kalkan esnaf ise kendi ayağına sıktı ve kaybetti.
Bu tecrübemizden birçok şey öğrendiğimizi sanıyordum ama oysa hiç de öyle değil.
İkinci tecrübemiz olan Arap Turizmi, eğer bu kafayla işlerimizi yürütmeye kalkarsak sadece ticaret erbabı, esnaflar değil yerel halk da çok şey kaybedecek ve hep birlikte acı sonuçlarla karşı karşıya kalacağız.
Önce şunu tespit etmeliyiz; Bölgemize gelen Araplar öyle sandığımız gibi mültimilyoner değil, çoğu sıradan halk ancak Türk parasının değeri yerlerde süründüğü için Türkiye’deki her şey onlara ucuz geliyor.
Araplar, pazarlıkçı, islam ülkelerine kolay ayak uyduran, olup biteni kolay kavrayan ve etrafa aldırış etmeden yaşayan insanlar. Her şekilde kendilerine güvenleri var. Aynı olan inançları onlardan ortaya çıkmış bir din ve paraları bizden fazla! Bize bu gözle bakıyorlar ve Avrupa’da yaşadıkları çekimserliği burada yaşamıyorlar. Aksine çok rahatlar.
Esnafımız, bir yandan onları zengin avlar olarak görüyor, bir yandan “pis Arap” imajıyla onlara yaklaşıyor.. Yani, onlara sadece parası için yaklaşılan, çevre halkıyla irtibat kuramayan bir kitle durumunda Araplar. Bu durum onları sadece kendi aralarında ilişki kurmaya itiyor.
Onları soymaya kalkan esnafın fiyatları yerli halkın bu yerlerden yararlanma imkanını hızla yok ediyor. Bir yandan devlet her şeye zam ediyor, diğer yandan esnafımız her şeye Arap zammı yapıyor..!
Bu durum nereye varacak dersiniz?
Varacağı yer şurası; fiyatlara ulaşamayan yerel halk zamanla sosyal hayattan çekilecek yerini Araplara bırakacak. Esnaf tarafından kazıklandığını anlayan Araplar da kendi aralarında iletişim kurarak kazık fiyatlardan kurtulmak için kendi kendine imkanlar oluşturacak.
Birçok yerde Araplar kasaplardan, marketlerden et alıp şurda, burda mangal yapıyorlar, ev kiralıyorlar, ev satın alıyorlar ve bir birleri üzerinden ticaret yapıyorlar.
Bir kaç yol sonra şöyle bir tabloyla karşı karşıya kalacağız; fiyatlarıyla yerli halkı sosyal mekanlardan uzaklaştıran esnaf, Araplardan da para kazanamayacak hale gelecek, birçok işyeri kapanacak, ortada sadece şişirilmiş fiyatlar olacak ve bizler onlarla baş başa kalacağız. Araplar kendi aralarında yiyip, içecekler, bizler de hem onlara gem de yerel mekanlara gidebilenlere bakan birer seyirci olarak kalacağız.
Kötü olan da bu; Ruslar, her yanıyla bize yarar sağlamışlardı. Araplar ise bu kafayla her şeyimizi alt üst edecekler.
Ne yapılmalı diyorsak; önce Araplarla düşmanlıktan vaz geçip, onlarla sağlıklı irtibat kurmalıyız. Onların bizden öğrenecekleri çok şey var, bizlerin de onların parasına ihtiyacımız var.
Esnaf, onlar üzerinden fırsatçılık yapıp fiyat artırmak yerine yerel halkın da bu yerlerden yararlanmasını sağlayacak şekilde fiyatları makul tutmalı ve yerel halka hizmeti geri itmemeli.
Devletin kurumları da esnafı denetlemeli, eğitmeli, turizm geliri elde etmek adına başı bozukluklara izin vermemeli…