Lise yıllarından bu yana medyayla, basın-yayınla iç içeyim. O nedenle hafızamda çok şey var.
Rize’nin ilk radyosunun, ilk yerel televizyonun yönetici ortakları arasında yer alan biri olarak hangi yerel siyasiyi, bürokratı programıma konuk alsam; Rize’nin bir turizm cenneti” olabilecek potansiyele sahip olduğunu mutlaka bunun harekete geçirilmesi gerektiğini belirtiyordu. Bakıyorum yıllar geçse de hala aynı şeyler söyleniyor.
Bugün turizm denince bölgemiz için ilk akla gelen; yabancı ülkelerden gelen turistler ve özellikle ‘Arap Turizmi’ oluyor.
Yabancı turistlerin geldiği bölgelerde yöre esnafı iyi kazanç elde ediyor. Zira, her şeyi turistlere astronomik fiyatlarla sunuyorlar. Türk Parasının değeri yabancı paralar karşısında git gide değer kaybedince bize en pahalı gelen şeyler dahi yabancılara oldukça ucuz geliyor.
Bunun en açık örneklerinden biri turizm bölgesi olan Antalya’daki fiyatlar. Yabancı turistlerin akın akın geldiği bu yerde her şeyin fiyatı neredeyse 10 kat artmış durumda. Karnınızı doyurmak için bir lokantaya girseniz bin liradan aşağıya ödeme yapmadan çıkamazsınız.
İstanbul’da yaşayan Antalyalı bir tanıdığım kendi illerinde tatil yapmalarının mümkün olmadığını, turistlerin bir haftada harcadıklarını kendilerinin bir yılda dahi harcamadıklarını , o nedenle bilhassa yazları Antalya halkının kendi kabuğuna çekildiğini söylemişti.
Benzer şeyler bölgemiz ve Rize için de geçerli. Araplar bölgeyi keşfedenden beri Bölge esnafı fiyatlarını zengin Araplara göre ayarlamış durumda. Bunun göze batan ilk örnek yerlerinden biri Trabzon/Uzungöl..
Uzungöl Araplar tarafından parsellenmiş durumda ve uzun yıllar burayı uğrak yeri yapan yerli turist ve çevre halkı artık Uzungöl’e uğrayamıyor, gidenler de tesislere uğramadan tur atıp, fotoğraf çektirip gerisin geriye dönüyor.
Yalnızca Uzungöl değil, Trabzon’un birçok yerinde manzara aynı. Sadece yemek, içmek değil Araplar sayesinde bölgede ev, arsa fiyatları da tavan yapmış durumda.
Artık bu gidişle Rize de Trabzon gibi Araplara teslim olacağa benziyor.
Daha önce de anlatmıştım; geçen yaz ev halkı olarak Ayder’e giderken geçmişte her zaman gittiğimiz Alabalık tesislerinden birine uğrayıp balık siparişi vermek istediğimizde garsonların hiçbirisi yanımıza uğramadı. Nice uğraştan sonra verebildiğimiz siparişle gelen astronomik fiyatlı balıklar adeta yavru balık gibiydi ve masamızla hiç ilgilenen olmadı. Kızgın bir halde ödeme yaparken yakaladığım bir garsona; “burası çok iyi bir yerdi, geçmişte gelirdik ve çok iyi hizmet görürdük, şimdi neden böyle?” deyince, genç garson , ‘aslında yerli müşteri almadıklarını sadece turlara ve Arap turistlere hizmet verdiklerini, Arapların kalabalık ailelerden oluşup bir öğünde bir kuzu siparişi verdiklerini, ardından nargile, kahve içip, önemli bir para bıraktıklarını’ söyleyince aklıma hemen Antalya ve Uzungöl gibi yerler geldi. Öyle ya böyle müşteriler varken bizimle neden ilgilensinler?
Demek ki bu gidişle Rize’nin de akibeti onlardan farklı olmayacak!
Özetle belirtmek isterim ki; durum böyle giderse bizler de kendi beldemizi, gezi alanlarımızı Araplara bırakıp evlerimize veya mahalle kahvelerine çekilmek zorunda kalacağız. Esnaflarla, Araplar ve paraya para demeyen zenginler başbaşa kalacaklar.
Turizm elbette önemli ama sosyal hayattan, doğal nimetlerden kendi insanımızın yararlanması önceliğimiz olmalı.
Eğer bugün bölgemize yabancı turist değil, yerli turist gelseydi fiyatların bu derece şişirilmesi mümkün değildi. Her şey doğal seyrinde gelişecek yerel halk da yerli turistlerle birlikte bölgesinin, ilinin imkânlarından yararlanmış olacaktı. Böylece bölgenin gelişmesi de sosyal dokuyu bozmadan, adım adım gerçekleşecekti. Bölgenin gelişmesinden sadece esnaf değil, yerel halk da yararlanmış olacaktı.
Rize küçücük bir il. Nüfusunun çoğu dışarda. Çay vesilesiyle veya memleketinde tatil yapmak vesilesiyle yaz aylarında onbinlerce kişi memleketi Rize’ye geliyor, yurdun çeşitli yerlerinden eş dostunu Rize’de ağırlıyor. Yurdun her yönünden D.Karadeniz’e de yoğun ilgi var. Bu ilgi her geçen gün daha da artıyor. Bu tablonun kontrolden çıkıp, bozulmaması gerek.
Doğrusu mevcut dokunun bozulmasına gönlüm hiç razı değil!
Bilmiyorum, sizler bu konuda neler düşünüyorsunuz?