Öcalan’ın MİT elemanı olduğu, Güneydoğu’daki ayrılıkçı Kürt örgütlerini yok etmek için devlet tarafından kullanıldığı hep iddia edildi,ediliyor.
Bu iddialara göre 12 Eylül darbesini yapan ABD, sol ve sağ örgütleri yok etmek ve dağıtmak stratejisi izlerken , Dıyarbakır cezaevlerinde Kürt’lere yaptığı işkencelerle PKK’yı büyüterek, Türkiye aleyhine kullanışlı güçlü bir piyon haline getirdi.
Böylece Apocular diye bilinen terör örgütü yani PKK tümüyle ABD’nin güçlü bir taşeron örgütü haline geldi.
AB(D) desteğiyle uluslararası güç de elde eden örgüt, Türkiye içinde de yeni bir ivme kazanarak emri altında siyasal partiler kurdu.
Bu siyasallaşma hakkında Öcalan’la varolduğu ileri sürülen devlet ilişkisine benzer bir ilişkinin olduğu da zaman zaman iddia edildi, ediliyor.
Süreç içinde, ABD, örgütü sadece Türkiye ilişkili bir örgüt olmaktan çıkardı ve Kandil üzerinden bölgesel bir güç haline getirip, bölge hedefleri için kullanmak üzere beslerken, Türkiye’ye getirildiğinde “her türlü hizmete, desteğe hazırım” diyen Öcalan da devlet ile ABD arasında tampon bir isim oldu.
Kandil, Öcalan’ı etkisizleştirip örgüt ve HDP üzerindeki tüm insiyatifi ele geçirmek isterken, buna karşılık devletin bir karşı güç olarak öne sürdüğü Öcalan her iki tarafın dengelerini gözeterek kendi oyununu kurmaya çalıştı.
Çözüm sürecinde elde ettiği güçle de bu etkisini korudu.
Ancak; gelinen noktada ABD, Kandil’in tüm uzantılarını (YPG/PYD) bölgeyi dizayn etmek, HDP’yi de Türkiye siyasetini şekillendirmek için sorunsuz şekilde kullanmak istiyor..
ABD ile karşı karşıya gelmiş olan Devletin buna karşı nasıl bir yol izleyeceği muhtemeldir ki gelecek günlerde netlik kazanacak.
Öcalan’ın etkin rol üstlenmesiyle HDP’nin kontrol altına alınması ve Kandil’in etkisizleştirilmesi mümkün olabilecek mi, şimdiden kestirmek zor..
Sonuç olarak; Terör örgütü PKK ve uzantıları ABD, Türkiye kavgasının içinde önemli bir yere sahip. O nedenle, bu konularda ilginç gelişmelerin yaşanması muhtemel.
Önümüzdeki günler bu konuda oldukça sıcak geçeceğe benziyor...