Filistin topraklarını adım adım işgal ederek, Filistin halkını buradan kovmak için çoluk, çocuk demeden katleden İsrail’e hak verenleri gördükçe insan kahroluyor.!
Ne yazık ki, içimizde de İsrail vahşetine hak verenlerin sayısı hiç de az değil. Bilhassa sosyal medyada Atatürkçü geçinen solcu ve sağcıların önemli bir kesimi alttan alta İsrail’in sonu gelmeyen vahşetini haklı çıkarmak için “Araplar bizi arkadan vurdu, şimdi onlara iyi oluyor” türünden hezeyanlar kusuyorlar.
İnsanlık damarları kurumuş bu tipleri öldürülen çocuklar, yakılan şehirler, Filistin halkının sabah akşam bombalanması, şehirlerin tarumar edilmesi üzmek bir yana, adeta sevindiriyor.
Bu vicdansızlar, bu zulmü meşru göstermek için de yıllar yılı yaptıkları Osmanlı düşmanlığını bir yana bırakarak aniden Osmanlıcı kesiliyorlar!
Oysa, tarihin seyrine bakıldığında ; Osmanlı coğrafyasındaki halklar bağımsızlık adına ayaklanarak kendi devletlerini kurmak İçin Osmanlı ordusuyla çatışırken, yeni devletimizi kuranlar da Osmanlı’yı yıkmak için çaba sarfediyorlardı. Bu esef verici tarihi bir gerçektir ve bugün zorunlulukla izah edilmektedir.
Osmanlı’nın padişahlarına hain diyen, hanedanı sürgün edip el diyarında aç, sefil ölümlerine yol açan vs sanki bu ülkenin kurucuları değilmiş gibi tarihi okumalar yapmak tarihi çarpıtmaktır.
Bugün, Araplar kendi devletlerini kurmak için ne yapmışsa eski Osmanlı Coğrafyasında devletleşen tüm ülke halkları da aynısını yapmıştır. Başa geçen/geçirilenlerin kışkırtmaları sonucu buralardaki halklar Osmanlı askeriyle savaşmışlardır.
Sadece Araplar değil, Türklerin yoğun olduğu Balkanlar’da ortaya çıkan devletlerin hemen hepsi Osmanlı ordusuyla savaşmış, bunun için çeşitli yabancı ülkelerle işbirliği yapmıştır.
Bugün bu devletlerin bazılarının Türk asıllı olduklarından bile övünmekteyiz!
Tarih, İmparatorlukların yıkılış serüvenlerinde hep bu tip olaylarla karşı karşıya kalmıştır. Bu, tarihin yadsınamaz bir gerçeğidir.
O kadar ki, bir Türk devletinin kurulması dahi bir başka Türk devletini yıkarak, kardeş kanı akıtarak mümkün olmuştur.
Bunun nice örnekleri vardır ve Yavuz, Şah İsmail savaşı tarihin bu acı cilvelerinden biridir.
Şunu dikkate almalı; Kutsal kitaplarını ırkçılık üzerine dizayn eden siyonist yahudiler lanetlenmiş bir kavimdirler. Zira ırkçılık, Tanrı ve insanlık nezdinde lanetlenmiştir.
İsrail, bir ırkçı devlettir. Onu kuran ve yaşatanlar siyonist yahudilerdir.
Bunlar için barış, diğer milletlerin toprakları ele geçirilip, halkları esir edildikten sonra gelecektir.!
İnançlarına göre Tanrı bunlara bunu bir görev olarak vermiştir.
O nedenle İsrail’in siyonist olmayanlara karşı yaptığı, yapacağı her tür zulüm, Tanrının vaadinin gerçekleşmesi için atılmış bir adım sayılır.
Şehirleri yakarken, çocukları öldürürken attıkları sevinç naraları, çektikleri dini halaylar hep bu inanca dayanır. Bunlar, siyonist olmayan, siyonizme hizmet etmeyen veya karşı olan yahudileri de düşman görüp, çeşitli şekilde cezalandırırlar.
Bugün Filistin’de, Filistin halkına yapılanlar, yarın İsrail’in hedefleri doğrultusunda karşı karşıya olduğu her ülke halkına da yapılacaktır! Bu inanca dayalı kesin bir gerçektir. Zira, bu devleti yönetenler, bahsettiğim gibi siyonist olmayanı öldürmekle Tanrı’nın hoşnutluğunu kazandıklarına, onun vaadine bir adım daha yaklaştıklarına inanmaktalar..
Bizim eski Osmanlı Coğrafyası halklarına bakışımız, onların başlarına geçirilmiş, haçlı işbirliğiyle taht elde etmiş hainlere bakışımız gibi olamaz. Bu bölgelerin halkları hala Osmanlı’ya karşı sevgi beslerler. Osmanlı düşmanlıkları, devlet kademesine yerleştirilenler ve onların çevrelerinde hakimdir sadece..
Buralarda yaşayan halklar Türkiye’yi Osmanlı Devletinin devamı görür ve yakınlık duyarlar.
Bu yakınlığın sağladığı duygularımızı bir yana bıraksak dahi, bir millet kendi topraklarından sürülüp, orantısız güçle, katliam ve zulümlerle karşı karşıya kaldığında damarlarında zerre insanlık bulunanlar bu zulme karşı çıkmalıdır.
İnancımız ve insanlık bunu gerektirir.
İçimizde, İsrail’inİz