Huysuz Virjin takma adıyla bildiğimiz Seyfi Dursunoğlu, geçen hafta 87 yaşında vefat etti. Mal varlığını Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağışladığını daha önceden vasiyet etmişti. Aileden de bu vasiyete itiraz edilmeyeceği açıklandı. Bu kez de ben dâhil herkes, mal varlığının ne kadar olduğunu merak etmeye başladık. Sıkı durun:
15 milyon lira…
Kimine göre çok büyük para, kimine göre iyi para, kimine göre de çerez parası bile değil.
Bize göre de iyi para… Ancak zenginin malıyla çenemizi yormayacağız ama bu işi de biraz kurcalayalım canım.
Şov işi, hele hele televizyonlar çıktıktan ve bu kadar yaygınlaştıktan sonra çok iyi para getirir hale geldi. Bu işi yapıp da uçuk paralar kazananları bir hatırlayalım. Mehmet Ali Erbil mesela. Filmlerde de oynadı ama asıl parayı şovdan kazandı. Şu andaki serveti bilinmiyor. Şu sıralar amansız bir hastalıkla boğuşuyor. İbrahim Tatlıses’in de asıl serveti, televizyonlarda yaptığı programlardan. Gerçi plakları, kasetleri, albümleri, filmleri de var ama dudak uçuklatan serveti şovdan ve tabi ki akıllı yatırımlarından. Özel uçağı bile olan İbrahim Tatlıses de, birkaç yıl önce silahlı saldırıda ağır yaralandı, ölümlerden döndü. Şimdi hayata tutunmaya çalışıyor. Ölümü sonrası, çeşitli kadınlardan olma çocuklarını, akıl almaz mirası yüzünden büyük bir imtihan bekliyor.
Cem Yılmaz, başka bir âlem. Adama kadın dayanmıyor. Yıl geçmiyor ki yeni bir aşka yelken açmasın. O da yakında başka başka kadınlardan çocuklar peydahlayıp, dudak uçuklatan servetine yeni mirasçılar katar.
Eskilerini de hatırlayalım. En çok sevdiklerimden biri Enis Fosforoğlu idi. Radyodan başlayıp televizyon dünyasına kadar uzanan gösteri serüveninde, arkasından gelenler için büyük bir örnek teşkil etti. “Enis Fosforoğlu’yla 5 Dakika’yı bir dinleyin, ondan sonra konuşalım.
Yine “evet-hayır”cı Erkan Yolaç da, bu dünyada çok sevildi. Cenk Koray’ı unutmak olmaz. Sevimliliğiyle gönüllerimizde taht kurmuştu.
Her zaman ekran karşısında olmak, insanlara bir şeyler sunmak gayreti, bazen olumsuzluklara da yol açabiliyor. Güner Ümit’i hatırlarsınız. Çok konuşmak ve her diline geleni söylemek hastalığı, ona öyle bir darbe vurdu ki, bir daha değil ekranlara, toplum içine bile çıkamaz duruma geldi.
Levent Kırca da yine filmlerinden, tiyatrolarından çok şov işinden para kazandı. “Otobüslerin sahanlıklarında seyahat edenleri gördükçe cipime binemiyorum” diyerek günlük arabasından başka bir de cipi olduğunu ilan etmesi de zenginliğinin işaretlerindendi.
Bu sadece Türkiye’de böyle değil. Dünyada da şov işinde iyi para var. Demek ki biz insanlar, Bu işleri seviyoruz. Yukarıda isimlerini zikrettiğimiz insanları gözünüzün önüne getirdiğinizde, yaptıkları neleri sevdik ki onları servet ü sâmân sahibi yaptık?
Huysuz Virjin’den başlayıp, şov dünyasında mini bir gezintiyi çıktık. Huysuz’un 15 milyon lirası ve varsa diğer gayrimenkulleri, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne helâl olsun.
Amma da kazanmış ha!
Değerli okuyucularımız, Matild Manukyan’ın servetini niye atladın der diye, bir iki cümle ile de ona değinelim. O, inanılmaz servetini şov dünyasından kazanmadı. Başkalarının yine başkalarına yaptığı çirkin bir işten elde etti bu serveti. Memleketin dört bir yanına yayılmış servetine, şimdi 36 mirasçı konmak istiyor. O varlığa değil 36 kişi 36 bin kişi konsa o, onlara da yeter.
Dediğimiz gibi zenginin malı bizim çenemizi yormasın.
Muhabbetle efendim!