Adnan ONAY
Köşe Yazarı
Adnan ONAY
 

RİZE'DE SORUN DENİZ DOLGUSU DEĞİL, SORUN DOLGUNUN KULLANIMI, ŞEHİR PLANLAMASI

Çocukluğumu hatırladığımda sahillerin yol yapımı için tümüyle yok edilmesine içerler dururum. Bizler gibi şehrin mahallelerinde yaşamış olan eskilerimiz de hep aynı yakınma içinde bulunurlardı. Bu güzelim koylarımızın değerini oralarda hatıraları olan  biz mahalleliler daha iyi anlıyoruz. Zira, köylerimizde de balık tutulan, içlerinde yüzülen derelerimiz, ormanlık alanlarımız orada yaşamış, oralarda hatıraları olanlar için unutulmaz değerler. Bu doğa harikası şehrimizi Hoyratça kullandık ve sonuçta bugün yapay bir şehirle karşı karşıya kalmak kaderimiz oldu. Şehrin ilk silüetine dokunulduğunda işin akibeti belirsizdi. Rize neredeyse denizle dağın,yamaçların  birleştiği arada alanı bulunmayan bir şehir hüviyetindeydi.  Şehir merkezi oluşturmak için  gerekli alana ihtiyaç vardı ve bunun için tek çözüm yolu denizi doldurmak görünüyordu. Belediye Başkanı Ekrem Orhon  daha öncesinde de bir miktar yapılmış olan deniz dolgusunu büyüterek burada bir şehir inşa etmeyi düşündü. Hesaplarına göre dolguyla hem yeni bir şehir inşa edilecek hem de Belediye kasasına para girecekti. İşin sunumunda Şehir İnşası ne derece önemsenmişti bilmek zor. Zira, dolgunun sunumu yapılırken vurgu şehirleşme üzerine değil de para üzerineydi. Hepimizin bildiği "Denizi kara, karayı para" sloganı paradan başka bir şeyi çağrıştırmıyordu.. Başlangıçta sınırlı düşünülen deniz dolgu alanı  genişledikçe genişledi. Hatırlayanlar bilir; bazı yerlerde deniz tam olarak doldurulmuyor, sadece etrafı çevreleniyor, bir kapalı göl haline getiriliyor, bu halde satılmaya çalışılıyordu.  Yıllarca göl haline gelmiş bu yerlerin pis kokusunu koklamak zorunda kalmıştık. O güzelim sahillerimiz kaybolmuş, yerini bataklı göller almıştı. Sonrasında buraların satışından elde edilen gelirle şehrin merkezi üzerinde ucube bloklar oluşturuldu. Zamanla da o pis kokulu göller dolduruldu, üzerinde binalar yükseldi. Deniz dolgusu bu yapılanlarla sınırlı kalmadı,  devam ettirildi. Zamanla işin içine Karadeniz Sahil Yolu girdi. Yol bir ihtiyaçtı ancak bu uğurda Bölgenin tüm koyları neredeyse tümüyle yok edildi. Yol sonrasında ise denizlerimiz  bu kez de çöp ve toprak alanı oldu. Bölge insanları yıllarca çöp kokusundan evlerinde duramaz oldular. En nihayetinde dolgular son buldu. Çöp ve toprak dolgusuyla elde edilen alanlar çeşitli şekilde değerlendirilmeye başlandı. Bütün bunlar hepimizin gözü önünde oldu. Bu kaderi kendi irademizle bağrımıza bastık. Gazetecilikle başlayıp, Radyo ve  Televizyon yayıncılığıyla süren medya faaliyetlerim boyunca şehirleşme serüvenimizdeki yanlışlara değinip durdum. Bazı duyarlı insanlar da benimle birlikte çırpındılar. Bu doğrultudaki yayınlarımız nedeniyle birçok dostum kırıldı, olayı günün siyasilerine muhalefet olarak değerlendirenler ise daha sert tepkiler gösterdi, hesap sormaya kalkanlar oldu. İş işten geçti, yıllar o tepki gösterenleri de benimle aynı düşünür hale getirdi. O günlerde neler diyorduk; Diyorduk ki; Yol bir zaruret ancak bu yolun güzergahı boydan boya bölgemiz deniz sahillerini yok etmesin, kurtarılabildiği kadar sahilimiz kurtarılsın. Allah'ın bahşettiği bu güzellikler yok olmasın, denizle ilişkimiz kopmasın.. Diyorduk ki; Madem doldurup yok ediyorsunuz, o halde hiç olmazsa T mendirekleri yapın ki sahiller kısa zamanda kumsallaşsın. Ama bunu Trabzon yaptı sadece ve T mendirekler Of'tan bu tarafa geçmedi, orada kaldı. Gidip bakın Of sonrasında bir çok kumsal alan oluştu. Diyorduk ki: Dolgu yapılan alanlara çok katlı, çirkin binalar yükselmesin. Doldurulan yerler tamamen şehir halkının sosyal alanı olarak  kullanımına açılsın, olmadı. Diyorduk ki; Sahil yolunu şehrin içinden geçirmeyin, olabildiğince denize doğru atın. Ancak,  şehrin içine canavar gibi viyadükleri yerleştirdiler. Şimdi şehir trafiği rezalet ve çare aranıyor. Diyorduk ki; Denizi çöple doldurmayınız, hem pis koku, pis görüntü ve bir gün Ümraniye çöplüğü gibi hadiselerle karşılaşabiliriz. Kulak asılmadı.. Ve hala bazı yerlerde denizlerin çöp ve toprak hafriyatla doldurulması sürüyor. Sonuç olarak; Denizlerin doldurulması bir şehir planlamasına dayanır ve burada amaç şehri daha ileriye taşımak, daha güzelleştirmek ve imkanlarını daha da artırmaktır.Şehri yok etmek, mahvetmek, rant adresi yapmak vs değil. Şimdi artık geri dönüş yok. Bu saatten itibaren düşünebileceğimiz şey ihtiyaçlara uygun şekilde nihai bir dolguyla içinde sağlık kompleksleri, sosyal alanlar, sportif alanlar, parklar, bahçeler, yürüme ,dinlenme yerleri vs olan bir şehir planlaması olmalı. Öte yandan, bizim Şehre yönelik yanlışlarımız yalnızca deniz dolgusu ve üzerinde yapılanlarla sınırlı değil ki, şehrin içini de yanlış planlamalarla mahvetmiş durumdayız.  Şehrin içine soktuğumuz yeni otoparkın trafiğe etkisi ne derece düşünülmüş? Ya inşaat yapım hataları! Şehri denize kadar açmalıyız derken taksi durağından  boşalan alana Belediye  İş merkezinin dikilmesine ne demeli. Orta camii yıktık ama ona giden yolu bu binayla kestik.  Vaktiyle buna tepki göstermemiz de işe yaramadı. Yılda bir kaç kez oynanacak futbol stadyumunu getirip denizin kıyısındaki en değerli alana koymak ne derece doğruydu? Bunu iç bölgelerimizde bir yerde yapın, o sahil alanı çok daha yararlı işler için kullanılsın dedik ama ne değişti ? Şehrin en yoğun mahallesinin içine  getirip AVM'yi koymak içler acısı değil mi? Trabzon Avni Aker'i millet bahçesi yapılıyorken bizde durum neden böyle? Yeni Emniyet binasının orada olması ne kadar doğru? vs. Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkün. Demek ki sorun deniz dolgusundan daha büyük bir sorun.. Rize'de başlı başına "ŞEHİRLEŞME SORUNU", "ŞEHİR PLANLAMASI SORUNU" var. Ümidim Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın baba ocağı şehrimizi örnek şehir haline getirmesiydi. Bu imkan hala mevcut.. Yeter ki biz doğru şeyler isteyip, doğru şeyler yapalım....
Ekleme Tarihi: 12 Mayıs 2020 - Salı

RİZE'DE SORUN DENİZ DOLGUSU DEĞİL, SORUN DOLGUNUN KULLANIMI, ŞEHİR PLANLAMASI

Çocukluğumu hatırladığımda sahillerin yol yapımı için tümüyle yok edilmesine içerler dururum. Bizler gibi şehrin mahallelerinde yaşamış olan eskilerimiz de hep aynı yakınma içinde bulunurlardı. Bu güzelim koylarımızın değerini oralarda hatıraları olan  biz mahalleliler daha iyi anlıyoruz. Zira, köylerimizde de balık tutulan, içlerinde yüzülen derelerimiz, ormanlık alanlarımız orada yaşamış, oralarda hatıraları olanlar için unutulmaz değerler. Bu doğa harikası şehrimizi


Hoyratça kullandık ve sonuçta bugün yapay bir şehirle karşı karşıya kalmak kaderimiz oldu.


Şehrin ilk silüetine dokunulduğunda işin akibeti belirsizdi. Rize neredeyse denizle dağın,yamaçların  birleştiği arada alanı bulunmayan bir şehir hüviyetindeydi.  Şehir merkezi oluşturmak için  gerekli alana ihtiyaç vardı ve bunun için tek çözüm yolu denizi doldurmak görünüyordu. Belediye Başkanı Ekrem Orhon  daha öncesinde de bir miktar yapılmış olan deniz dolgusunu büyüterek burada bir şehir inşa etmeyi düşündü. Hesaplarına göre dolguyla hem yeni bir şehir inşa edilecek hem de Belediye kasasına para girecekti. İşin sunumunda Şehir İnşası ne derece önemsenmişti bilmek zor. Zira, dolgunun sunumu yapılırken vurgu şehirleşme üzerine değil de para üzerineydi. Hepimizin bildiği "Denizi kara, karayı para" sloganı paradan başka bir şeyi çağrıştırmıyordu..


Başlangıçta sınırlı düşünülen deniz dolgu alanı  genişledikçe genişledi. Hatırlayanlar bilir; bazı yerlerde deniz tam olarak doldurulmuyor, sadece etrafı çevreleniyor, bir kapalı göl haline getiriliyor, bu halde satılmaya çalışılıyordu. 

Yıllarca göl haline gelmiş bu yerlerin pis kokusunu koklamak zorunda kalmıştık. O güzelim sahillerimiz kaybolmuş, yerini bataklı göller almıştı.

Sonrasında buraların satışından elde edilen gelirle şehrin merkezi üzerinde ucube bloklar oluşturuldu. Zamanla da o pis kokulu göller dolduruldu, üzerinde binalar yükseldi.

Deniz dolgusu bu yapılanlarla sınırlı kalmadı,  devam ettirildi. Zamanla işin içine Karadeniz Sahil Yolu girdi. Yol bir ihtiyaçtı ancak bu uğurda Bölgenin tüm koyları neredeyse tümüyle yok edildi. Yol sonrasında ise denizlerimiz  bu kez de çöp ve toprak alanı oldu. Bölge insanları yıllarca çöp kokusundan evlerinde duramaz oldular.
En nihayetinde dolgular son buldu. Çöp ve toprak dolgusuyla elde edilen alanlar çeşitli şekilde değerlendirilmeye başlandı.


Bütün bunlar hepimizin gözü önünde oldu. Bu kaderi kendi irademizle bağrımıza bastık.


Gazetecilikle başlayıp, Radyo ve  Televizyon yayıncılığıyla süren medya faaliyetlerim boyunca şehirleşme serüvenimizdeki yanlışlara değinip durdum. Bazı duyarlı insanlar da benimle birlikte çırpındılar.

Bu doğrultudaki yayınlarımız nedeniyle birçok dostum kırıldı, olayı günün siyasilerine muhalefet olarak değerlendirenler ise daha sert tepkiler gösterdi, hesap sormaya kalkanlar oldu. İş işten geçti, yıllar o tepki gösterenleri de benimle aynı düşünür hale getirdi.


O günlerde neler diyorduk;


Diyorduk ki; Yol bir zaruret ancak bu yolun güzergahı boydan boya bölgemiz deniz sahillerini yok etmesin, kurtarılabildiği kadar sahilimiz kurtarılsın. Allah'ın bahşettiği bu güzellikler yok olmasın, denizle ilişkimiz kopmasın..


Diyorduk ki; Madem doldurup yok ediyorsunuz, o halde hiç olmazsa T mendirekleri yapın ki sahiller kısa zamanda kumsallaşsın. Ama bunu Trabzon yaptı sadece ve T mendirekler Of'tan bu tarafa geçmedi, orada kaldı. Gidip bakın Of sonrasında bir çok kumsal alan oluştu.


Diyorduk ki: Dolgu yapılan alanlara çok katlı, çirkin binalar yükselmesin. Doldurulan yerler tamamen şehir halkının sosyal alanı olarak  kullanımına açılsın, olmadı.


Diyorduk ki; Sahil yolunu şehrin içinden geçirmeyin, olabildiğince denize doğru atın. Ancak,  şehrin içine canavar gibi viyadükleri yerleştirdiler. Şimdi şehir trafiği rezalet ve çare aranıyor.


Diyorduk ki; Denizi çöple doldurmayınız, hem pis koku, pis görüntü ve bir gün Ümraniye çöplüğü gibi hadiselerle karşılaşabiliriz. Kulak asılmadı..

Ve hala bazı yerlerde denizlerin çöp ve toprak hafriyatla doldurulması sürüyor.


Sonuç olarak; Denizlerin doldurulması bir şehir planlamasına dayanır ve burada amaç şehri daha ileriye taşımak, daha güzelleştirmek ve imkanlarını daha da artırmaktır.Şehri yok etmek, mahvetmek, rant adresi yapmak vs değil.


Şimdi artık geri dönüş yok. Bu saatten itibaren düşünebileceğimiz şey ihtiyaçlara uygun şekilde nihai bir dolguyla içinde sağlık kompleksleri, sosyal alanlar, sportif alanlar, parklar, bahçeler, yürüme ,dinlenme yerleri vs olan bir şehir planlaması olmalı.


Öte yandan, bizim Şehre yönelik yanlışlarımız yalnızca deniz dolgusu ve üzerinde yapılanlarla sınırlı değil ki, şehrin içini de yanlış planlamalarla mahvetmiş durumdayız. 


Şehrin içine soktuğumuz yeni otoparkın trafiğe etkisi ne derece düşünülmüş? Ya inşaat yapım hataları!


Şehri denize kadar açmalıyız derken taksi durağından  boşalan alana Belediye  İş merkezinin dikilmesine ne demeli. Orta camii yıktık ama ona giden yolu bu binayla kestik. 


Vaktiyle buna tepki göstermemiz de işe yaramadı.


Yılda bir kaç kez oynanacak futbol stadyumunu getirip denizin kıyısındaki en değerli alana koymak ne derece doğruydu?


Bunu iç bölgelerimizde bir yerde yapın, o sahil alanı çok daha yararlı işler için kullanılsın dedik ama ne değişti ?


Şehrin en yoğun mahallesinin içine  getirip AVM'yi koymak içler acısı değil mi? Trabzon Avni Aker'i millet bahçesi yapılıyorken bizde durum neden böyle?


Yeni Emniyet binasının orada olması ne kadar doğru? vs.


Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkün. Demek ki sorun deniz dolgusundan daha büyük bir sorun..


Rize'de başlı başına "ŞEHİRLEŞME SORUNU", "ŞEHİR PLANLAMASI SORUNU" var.


Ümidim Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın baba ocağı şehrimizi örnek şehir haline getirmesiydi. Bu imkan hala mevcut.. Yeter ki biz doğru şeyler isteyip, doğru şeyler yapalım....

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi