İSRAİL TOHUMLARI
Tarım ve Köy işleri Bakanlığı'nda
115 bin kişi çalışıyor.
30 tane ziraat fakültemiz,
50 tane tarım araştırma enstitümüz var ancak tarımda kullanacağımız kendi tohumumuz yok..
Başlangıçta her şey daha kolay, daha çok üretim ve daha düzgün ürün hikayesiyle başladı. Yerli tohumlarla bunu gerçekleştirmek mümkün olmadığı için ithal tohumlara başvuruldu. Bunun için en uygun adres ise İsrail tohumları oldu...
Zamanla, Türkiye tohumda tamamen İsrail’e bağımlı hale geldi.
Bugün artık toprağa ekilen hangi ürün varsa tohumunun sahibi İsrail..
Tek kelimeyle tohumun patronu İsrail.
İsrailli araştırmacılar artık ne talep ediliyorsa ona uygun tohum üretebiliyorlar. Her türlü sebze, meyvenin genleriyle oynuyor, albenili, ilginç sebze ve meyveyi oluşturabiliyorlar. Örneğin; gül ile limon kokulu domates yetiştirmenin yanısıra, İsrail tohumlarıyla istediğiniz şekle sahip domatesleri bile üretebilirsiniz; çekirdeksiz, kalp şeklinde, salatalık şeklinde, dilimli...
İstediğiniz ürünü genetiğiyle oynanmış bu tohumlarla elde etmek mümkün ancak bu ve diğer ithal tohumların ömrü bir ekimlik..
Yani İsrail'den bir defa tohum almakla kurtulamıyorsunuz.
İsrail tohumunu toprağa bir ektin mi artık isteseniz de yerli tohuma dönemiyorsunuz.
Genetiğiyle oynanmış tohum ekildiği toprağa zarar veriyor. Zamanla toprak doğal halini kaybediyor. Araştırmalara göre bu tohumlarla ekilen topraklar 50-60 yıl sonra (kanserojen maddelerle dolduğu için) artık tamamen kullanılmaz hale gelecek.
Buna en güzel örnek:
Türkiye'nin patates deposu olan Niğde ve Nevşehir bölgelerinde yetiştirilen patateslerde kanserojen maddeye rastlandığı için artık patates ekimine izin verilmemesidir.
Yani İsrail tohumu tek başına satmıyor. Tohum alana hastalığı bedava....
Tohumların içine hastalık yerleştiren İsrail bu sayede zirai ilaç satımını da garanti altına almış oluyor.
Bu sistem öyle yerleşmiş ki, tüm desteklemeler satın aldığınız tohumlar üzerinden yürüyor. Eğer kendi tohumunuzu üretip, ekmeye kalkarsanız toprağın özelliğinin ithal tohumla dönüşmesi nedeniyle hem ürün elde etmeniz zor olacak hem de destekleme priminden yararlanayamacaksınız..
Üstelik uygulanmak istenen patent sistemi nedeniyle suçlu duruma düşmeniz bile mümkün..
Geçen gittiğimiz Hatay’da dinlediğim üreticilerin hemen hepsi artık neredeyse üretimden umudunu kesmiş durumda.”Geçmişte kendi tohumlarımız ve el emeği üretimimizle bir ürünle bir kaç aileyi bakıyorduk, şimdi birden fazla ürün eklemine rağmen borçtan kurtulamıyoruz” diyorlardı. Amik ovası bu durumdaysa gerisini düşünün..
Devlet, çiftçiyi bu cendereden kurtarmalı, toprağımıza sahip çıkmalıdır.
Bu konuda şu ana kadar maalesef hiçbir mesafe alıcı çalışma yok. Tohum bankası konusunda atılan adımların şimdilik fiiliyatta hiçbir olumlu yansıması söz konusu değil.
Eğer bir ülke kendi topraklarında, kendi tohumuyla üretim yapamayacak hale gelirse o ülkenin geleceği tehdit altındadır.
Milli Tarım, Milli savunma Sanayi kadar önemlidir.
İktidar, Milli Savunma, Milli Teknoloji alanında önemli merhaleler katetti.
Dilerim, bunun gibi tarımın da önemi kavranır ve bu konuda bir silkinme, bir seferberlik başlatılır.
Yoksa gidişat, dönüşü olmayan yol..