Rize Siyaseti denince; akla ilk gelecek isim elbette Recep Tayyip Erdoğan ismi. Ak parti kurulduğu günden beri Rize’de Erdoğan sayesinde her seçimde yüksek derecede oy aldı. O gün, bu gün seçimlerde hep 3-0 yaptı.
Bu başarının en önemli nedeni Rize’nin aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın baba ocağı olması. 17 yıldır ülkenin siyasetini belirleyen, bir numara olan bir ismin memleketinde böyle bir sonuç alması kuşkusuz doğal bir sonuç. Erdoğan siyasetteki yerini koruduğu sürece kanaatimde bu tabloda bir değişiklik olmaz, tablonun değişeceğini sanmak yanılgı olur.
Durum böyle olunca; Erdoğan’ın milletvekili listesini diğer illerdeki siyasi dengelerden farklı olarak oluşturması da doğal görülmeli. Bugüne kadar böyle oldu, muhtemelen bundan sonra da böyle olur. Seçim öncelerinde aday adaylarının öne çıkmak için kendi aralarında yaptıkları yarışın değerlendirmede etkisiz olduğunu şu ana kadar tercih edilen isimlerden anlamak mümkün.
Rize’den bugüne kadar seçilmiş olan Ak parti milletvekillerine baktığımızda bunların birkaçı hariç hemen hepsi başka şehirde yaşayan Rize kökenli kişilerden oluşmakta.
Sadece milletvekilleri değil, merkez belediyesi ve kimi ilçe belediyeleri için de ağırlık Rize dışından olanlardaydı. Son yıllarda bu durumdan duyulan rahatsızlığın öne çıkması üzerine merkezin siyasetçileri Erdoğan’ın öncelikli tercihleri arasında yer aldı.
Rize merkezinden olan milletvekili Muhammet Avcı gibi, Rize Belediye Başkanı Rahmi Metin de Rize’de ikamet eden siyasetçilerden.
Bilindiği gibi 2 tam dönem ve bir kısa dönem merkezi temsilen Milletvekili seçilen Hasan Karal da Rize’de ikamet eden bir siyasiydi.
Erdoğan’ın genelde il başkanlarını meclis saflarında da görmek istemesi, siyasetin merkez ikamet ağını güçlendiren faktörlerden biri.
Siyasetin odağı il merkezleri görüldüğü için sanırım bundan sonra da bilhassa il merkezlerinden seçilen siyasilerinin orada ikamet edenlerden tercih edilmesi ağırlığını koruyacak.
Siyasetin yerel/merkezde ağırlık dozunun artması, yerelde siyasi rekabeti ve kamplaşmayı büyütecektir. Zira Rize merkeze sadece bir milletvekilliği kontenjanı ayrılmakta ve birçok kişi de gözünü buna dikmektedir. Siyaset merkezde ithal adaylar pozisyonundan uzaklaşırken, yani daha çok yerelleşirken artan rekabet gruplaşmaları ortaya çıkaracaktır.
Bunun olacağının işaretleri ise bir süredir belirgin olarak kendini hissettirmektedir.
Bunun yansıması sadece illerde değil, ilçelerde de görülmekte. İlçe başkanları, onların oluşturduğu yönetimler şu veya bunun tarafı diye görülmekte, adeta bir başka partililerdenmişler gibi birbirlerini yıpratma pozisyonlarına girmekteler.
Bu tip yapılanmalar bir süre öncesine kadar alttan alta, kamuoyundan gizli olarak yürütülürken , şimdilerde iyice açığa çıkmış durumda..
Artık kime sorsanız, böyle bir çekişmenin var olduğunu belirtmekteler.
Görüldüğü kadarıyla Rize’de bu iç ekişmeler giderek derinleşiyor ve işin içine teşkilat mensuplarının yanı sıra odalar, meslek örgütleri, stk’lar ve dernekler gibi bazı siyaset dışı bilinen yerlerde girmiş durumda.
Tamamen kişisel siyasi hesaplara dönük olarak yürüyen bu iç rekabetten en çok zarar görecek olan bu kişilerin bağlı olduğu partileri yani Ak parti olacaktır.
Siyaset, kendi içindeki farklılıkları birlikteliğe, bütünlüğe dönüştüren bir uzlaşma sanatıdır. Siyasi partiler her şeyden önce siyasi ahenge önem verirler.
Eğer, parti içi rekabeti, parti içinde tasfiye veya gruplaştırmaya dönüştürmekten yarar umuluyorsa, bunun yararı olmayacağı peşinen bilinmeli.
Ak partiye kendi içinden çıkacak , yeni kurulacak partilerin vereceği zararın ne olacağı bilinmezse de, böylesi iç çekişmelerin önemli zararlar vereceği, hasralar yaratacağı aşikar…..