Neyin faiz olduğu, neyin faiz olmadığı konusunda farklı dini yaklaşımlar, yorumlar var. Ekonomiler değişip, geliştikçe, toplumların kültürleri birbiriyle iç içe geçtikçe yeni yorumlar kaçınılmaz oluyor.
Değişimleri dikkate alıp, din üzerinden yeni okuma/yorum yapanlarla, her şeyi eski üzerinden değerlendirenler arasında farklı görüşlerin ortaya çıkması kaçınılmaz hale geliyor.
Hem eskiyi memnun etmek, hem de hayatın akışına barajlar kurup, suyu tersine akıtmak mümkün olmadığı veya arzu edilmediği zamanlarda alınan kimi kararlar ortaya arabesk bir durum çıkarıyor.
Arabesk yaygınlaştıkça araya istediğiniz sesi sokmanız mümkün oluyor ve tüm enstrümanlar orada kendine yer bulabiliyor.
Türkiye’nin faiz indirim hikayesi böylesi bir durum. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “faiz haramdır” yaklaşımıyla politika faizini indirmesi, aslında ekonomik bir zarureti bir dini gerçek üzerinden izah edip, uygulamayı kolay benimsetme yönünde bir stratejiydi. Bu söylem toplumda karşılığını buldu ve iktidar amacına ulaştı.
İktidarın amacının ne olduğuna gelince; Borç sarmalından kurtulmak, bütçe açığını kapatırken büyümeyi sürdürme hedefinin gerçekleşmesi için yüksek enflasyona ihtiyaç vardı ve bu ancak politika faizini düşürmekle mümkün olabilirdi. Bu tercih edilen bir yöntem olarak yürürlüğe sokuldu.
O nedenle piyasalardaki suni dalgalanmalara iktidar hiç müdahale etmiyor, piyasanın enflasyonla birlikte kendi şartlarını oluşturmasına imkan sağlıyor. Geride sadece “fırsatçılara şunu yapacağız, bunu yapacağız” gibi söylemler kalıyor!
Şu an ekonomide; Politika faizi, mevduat faizi, reel faiz gibi üç ayrı faizli bir döngü var. İktidar, amacına ulaştıktan sonra bu bileşimle birlikte enflasyonu adım adım düşürmeyi planlıyor. Dünyada pek eşi görülmeyen mevcut uygulamalar buna yönelik.
Ekonomi biliminde böyle bir model yok. Ancak, ekonomistler modellerini hep bilindik toplumsal dizilime göre belirlemişler. O nedenle farklı kültürlerin oluşturduğu, yerel kültürlerin evrensel kültürlerden çok daha farklı imkanlar oluşturduğunu dikkate almamışlar.
Oysa, toplumların kültürü ekonomik kararların uygulanabilirliğine son derece etki eden bir faktör.
İktidar, bu gerçekliğin imkanlarını kullanıyor. Tıpkı Çin’in, Hindistan’ın, Japonya’nın hatta Rusya’nın bu imkanları kullandığı gibi.
Buralarda uygulanan ekonomik modeller kapitalizmin değişik versiyonları olsa da hepsi de ekonomi bilimiyle kolay izah edilebilecek modeller değil. Bu ülkelerin ekonomileri dışarıdan övgü alabiliyor ve bu ülkelerde büyüme hızı devam ediyor.
Tuttuğu oruç nedeniyle açlıktan kıvranan Temel’in hristiyan Alman’a söylediği söz geliyor akıllara..
“Dininizin , kıymetini bilin” ey siyasetçiler, yandan ekonomistler…