Halil PEHLİVAN
Köşe Yazarı
Halil PEHLİVAN
.
 

Sözün Bittiği Yer

2023 yılında ne çok acılar yaşadı insanlık. Ne derin sarsıntılar geçirdi yeryüzü; en ücra köşesine kadar… 2024 yılına ise bir önceki yılda yaşadığımız sıkıntıları bir daha yaşamama temennisiyle başladık. Ne yazık ki acı, gözyaşı, zulmün bırakın azalmasını günden güne artarak ocak ayının yarısına kadar gelindiyse Aralık ayına kadar olacakları tahmin etmek zor olmasa gerek.  Maalesef içimizi saran ümitsizlik girdabından çıkmak için her yeni güne yarınların beklentisiyle göz açıyor olsak da günün sonunda akşamın karanlığı tekrar üzerimize çökünce büsbütün yorgun düştüğümüz gizlenemeyecek bir gerçek. Acaba olmayacak mı? Haklı olanlar üstün gelemeyecek mi? Yola çıkanlar menzile varamayacak mı? Zalimlerden öç alınmayacak mı? Düşüncesi ve endişesinin günden güne arttığı bu zor zamanlarda kara bulutların dağılması ve gökyüzünün tekrar berrak bir hal olması için ne yapmalı, nasıl bir yol izlenmelidir? Geçmiş zamanlarda ardına kadar açık kapıların arkasında ömür sürenler kapıları sımsıkı üzerine kapatsa sorun çözülür mü? Rahata kavuşur muyuz? Ruhumuz genişler mi? Göğsümüzdeki kasvet dağılır mı?.. Belli ki zor soruların kolay cevabı yok. Belli ki bir yolunu bulup sıvışabilecek bir halimiz de yok… Zor zamanlarda geçiyoruz. Yakın zamana kadar ırağımızda olan sorunlar artık yanımızda yanı başımızda… Vahşetin resmini bedenlerinden akan kanlarıyla anlatmaya çalışanlar yeryüzünün sağır eden sessizliğinin karşısında ne yazık ki bitap düştüler. Akıttıkları gözyaşları yanaklarına iz bırakmış olanların birçoğunun bedenleri toprağın soğuk bağrına çoktan teslim olmuş durumda. Ne annelerin feryadını duyan kaldı ne de bağrı yanık çocukların seslerine kulak kesilen var. Babalar,  gömdükleri canlarının naaşlarını topraktan çıkartan zalimin yaptığının karşısında avuçlarına sığınmışlar; “ Ya Rabb… “ diyerek. Heyhat! Bilir misin sen annesiz güne başlamanın acısını? Bilir misin sen öksüz başını yastığa koymanın hüznünü? Bilir misin sen yokluğun sefaletin açlığın ne anlama geldiğini? Sen bilir misin kendi yurdundan kovulmanın derin sarsıntısını?  Sen bilir misin ölü bedenlerin bile toprağın altında rahat bırakılmayıp cesetlerin toprakta çıkartılıp sağa sola savrulmasının ne demek olduğunu? Sen bilir misin kendisinden daha küçük kardeşine annelik babalık yapmanın zorluğunu? Sen bilir misin cennete gidince karnımız doyacak anne diyen evladın sözünün ağırlığını? Bilir misin üzerine yağan bombaların çocukların bedenlerine bıraktığı yaranın derinliğini? Sen bilir misin ölümün Gazze’ de çocuk işi olduğunu?.. Zalimin askeri; “ bugün öldürecek bebek bulamadım ama yine de öldürecek bir çocuk” buldum diyerek aldığı canların keyfinden nara atarken en dertlimiz sadece “bela okumaktan” başka bir şey yapamadı. İki milyar insanın iki porsiyonluk olduğundan o kadar emin ki Batı, insanlığın uçurumun kenarına kadar gelmesini umursamıyor bile… Açıkçası yüzümüze baka baka her türlü barbarlığı sergileyip sonrasında keyif sigarası tütenlerin sigara dumanının isi hepimizin üzerine sınmıştır.   Hiç birimiz mazeret bulmaya çalışmasın. “Duadan başka elimizden ne gelir ki…” deyip çok şey yapmış gibi kimse caka satmasın. En kötüsü; “ rahat durmadılar…” düşüncesini meşrulaştırmanın çabasında olmasın. Zalim, zulmünün her türlüsünü sergilemenin pervasızlığını gösterirken kalpleri zalimden yana olanlara bakıp kendini korunaklı hale getirmek için mevzi kazma çabasını sergileyenler aslında kendi zindanlarında inşa etmektedirler. Gün gelip kendi zindanlarında gözlerini açtıklarında o acı gerçekle karşılaşacaklardır. Öyleyse düşün! İnsan olmak  her babayiğidin harcı olmadığını bilinciyle hareket edip; Yüzümüze bakanların gözünün içine bir kez olsun baksak ne kaybederiz. Yolumuzun üstüne çıkanların bir kez olsun kovalamaya kalksak ne kaybederiz. Üstümüze bomba yağdıranlara hergün lanet yağdırsak ne kaybederiz. Her türlü entrikalarla aklımıza musallat olanları üstümüzden sıyırıp atsak ne kaybederiz. Amentü billahi… sözüyle başlayıp  'lekum dinikum veliyedin…' deyip sözü tamamlasak ne kaybederiz? Böyle olanlar kaybetmedi böylesi olacak olanlarda elbette kaybetmeyecek…
Ekleme Tarihi: 14 Ocak 2024 - Pazar

Sözün Bittiği Yer

2023 yılında ne çok acılar yaşadı insanlık.

Ne derin sarsıntılar geçirdi yeryüzü; en ücra köşesine kadar…
2024 yılına ise bir önceki yılda yaşadığımız sıkıntıları bir daha yaşamama temennisiyle başladık.
Ne yazık ki acı, gözyaşı, zulmün bırakın azalmasını günden güne artarak ocak ayının yarısına kadar gelindiyse Aralık ayına kadar olacakları tahmin etmek zor olmasa gerek. 
Maalesef içimizi saran ümitsizlik girdabından çıkmak için her yeni güne yarınların beklentisiyle göz açıyor olsak da günün sonunda akşamın karanlığı tekrar üzerimize çökünce büsbütün yorgun düştüğümüz gizlenemeyecek bir gerçek.
Acaba olmayacak mı?
Haklı olanlar üstün gelemeyecek mi?
Yola çıkanlar menzile varamayacak mı?
Zalimlerden öç alınmayacak mı?
Düşüncesi ve endişesinin günden güne arttığı bu zor zamanlarda kara bulutların dağılması ve gökyüzünün tekrar berrak bir hal olması için ne yapmalı, nasıl bir yol izlenmelidir?
Geçmiş zamanlarda ardına kadar açık kapıların arkasında ömür sürenler kapıları sımsıkı üzerine kapatsa sorun çözülür mü?
Rahata kavuşur muyuz?
Ruhumuz genişler mi?
Göğsümüzdeki kasvet dağılır mı?..
Belli ki zor soruların kolay cevabı yok.
Belli ki bir yolunu bulup sıvışabilecek bir halimiz de yok…
Zor zamanlarda geçiyoruz. Yakın zamana kadar ırağımızda olan sorunlar artık yanımızda yanı başımızda…
Vahşetin resmini bedenlerinden akan kanlarıyla anlatmaya çalışanlar yeryüzünün sağır eden sessizliğinin karşısında ne yazık ki bitap düştüler.
Akıttıkları gözyaşları yanaklarına iz bırakmış olanların birçoğunun bedenleri toprağın soğuk bağrına çoktan teslim olmuş durumda.
Ne annelerin feryadını duyan kaldı ne de bağrı yanık çocukların seslerine kulak kesilen var.
Babalar,  gömdükleri canlarının naaşlarını topraktan çıkartan zalimin yaptığının karşısında avuçlarına sığınmışlar; “ Ya Rabb… “ diyerek.
Heyhat!
Bilir misin sen annesiz güne başlamanın acısını?
Bilir misin sen öksüz başını yastığa koymanın hüznünü?
Bilir misin sen yokluğun sefaletin açlığın ne anlama geldiğini?
Sen bilir misin kendi yurdundan kovulmanın derin sarsıntısını? 
Sen bilir misin ölü bedenlerin bile toprağın altında rahat bırakılmayıp cesetlerin toprakta çıkartılıp sağa sola savrulmasının ne demek olduğunu?
Sen bilir misin kendisinden daha küçük kardeşine annelik babalık yapmanın zorluğunu?
Sen bilir misin cennete gidince karnımız doyacak anne diyen evladın sözünün ağırlığını?
Bilir misin üzerine yağan bombaların çocukların bedenlerine bıraktığı yaranın derinliğini?
Sen bilir misin ölümün Gazze’ de çocuk işi olduğunu?..

Zalimin askeri; “ bugün öldürecek bebek bulamadım ama yine de öldürecek bir çocuk” buldum diyerek aldığı canların keyfinden nara atarken en dertlimiz sadece “bela okumaktan” başka bir şey yapamadı.
İki milyar insanın iki porsiyonluk olduğundan o kadar emin ki Batı, insanlığın uçurumun kenarına kadar gelmesini umursamıyor bile…
Açıkçası yüzümüze baka baka her türlü barbarlığı sergileyip sonrasında keyif sigarası tütenlerin sigara dumanının isi hepimizin üzerine sınmıştır.  
Hiç birimiz mazeret bulmaya çalışmasın.
“Duadan başka elimizden ne gelir ki…” deyip çok şey yapmış gibi kimse caka satmasın.
En kötüsü; “ rahat durmadılar…” düşüncesini meşrulaştırmanın çabasında olmasın.
Zalim, zulmünün her türlüsünü sergilemenin pervasızlığını gösterirken kalpleri zalimden yana olanlara bakıp kendini korunaklı hale getirmek için mevzi kazma çabasını sergileyenler aslında kendi zindanlarında inşa etmektedirler. Gün gelip kendi zindanlarında gözlerini açtıklarında o acı gerçekle karşılaşacaklardır.
Öyleyse düşün!
İnsan olmak  her babayiğidin harcı olmadığını bilinciyle hareket edip;
Yüzümüze bakanların gözünün içine bir kez olsun baksak ne kaybederiz.
Yolumuzun üstüne çıkanların bir kez olsun kovalamaya kalksak ne kaybederiz.
Üstümüze bomba yağdıranlara hergün lanet yağdırsak ne kaybederiz.
Her türlü entrikalarla aklımıza musallat olanları üstümüzden sıyırıp atsak ne kaybederiz.

Amentü billahi… sözüyle başlayıp  'lekum dinikum veliyedin…' deyip sözü tamamlasak ne kaybederiz?
Böyle olanlar kaybetmedi böylesi olacak olanlarda elbette kaybetmeyecek…

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi