MÜKEMMELLİK BASKISI VE CİNSİYETÇİ DİL KULLANIMI KIZLARIN YARATICILIĞINI ETKİLİYOR

Karadeniz 14.03.2024 - 15:56, Güncelleme: 14.03.2024 - 18:27 15840+ kez okundu.
 

MÜKEMMELLİK BASKISI VE CİNSİYETÇİ DİL KULLANIMI KIZLARIN YARATICILIĞINI ETKİLİYOR

Ebeveynlerin kullandığı dil özellikle kızlarda mükemmel olma baskısı yaratıyor
  Türkiye’de 5-12 yaş aralığındaki kızların yüzde 81’i, duydukları kelimelerin kendilerinde hata yapma ve bir şeyleri deneme konusunda endişe yarattığını ve her ne yaparlarsa yapsınlar onları mükemmeli ortaya koymaya zorladığını söylüyor. The LEGO Group'un “Mükemmelin Ötesi” adıyla ebeveynleri ve kız çocuklarını bir araya getirerek gerçekleştirdiği sosyal deney, ebeveynlerin kullandıkları dil nedeniyle mükemmeli yapma kaygısı yaşayan kızların yaratıcılıklarının nasıl kısıtlandığını ortaya koyuyor. Tam da bu nedenle şirket, günlük dil kullanımını değiştirmekle başlayarak kız çocukları üzerindeki mükemmellik baskısını kaldırmak üzere ebeveynlere çağrıda bulunuyor.   The LEGO Group, çocukların yaratıcı özgüvenini etkileyen toplumsal eğilimleri ortaya koymak üzere yeni global araştırmasının sonuçlarını açıkladı. Araştırma verilerine göre, mükemmellik baskısı ve günlük dilde kullanılan kelimeler, kızların yaratıcı potansiyellerini tam olarak ortaya koymalarında bir risk olarak karşımıza çıkıyor. Kızların yaratıcılığına odaklanan ve onları oyunun her alanında özgürleştirmek üzere kampanyalar yürüten LEGO® markası bu sefer de, dil kullanımına odaklanıyor ve dil kullanımında yapılacak ufak değişikliklerle kızlar için daha parlak bir geleceğin şekillenmesine katkıda bulunabilineceğini söylüyor.    Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 36 ülkeden 61.500'den fazla ebeveyn ve 5-12 yaş arası çocukla yapılan The LEGO Group İyi Oyna Araştırması (2023), kızların yaratıcılık tutkularının ve durdurulamaz şekilde oyun oynama isteklerinin gerçekleşmesi için toplumsal bir değişim çağrısı yapılması gerektiğini ortaya koyuyor. Öyle ki 5 yaş gibi küçük bir dönemde bile kızların yaratıcı özgüvenlerinin baskılanabileceğini dile getiren araştırmacılar da LEGO markasının bu çağrısına katılıyor.    Türkiye’de 5 yaş gibi küçük bir dönemde kızların yüzde 75’i, yaratıcılıklarına güveniyor ama güven duygusu, yaş ilerledikçe azalıyor. Türkiye’de kızların yüzde 70’i, düşüncelerini paylaşmak konusunda kaygı duyuyor. Araştırmaya katılan tüm ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de bu kaygı, yüzde 79 oranında kızların yaşadığı mükemmel olma baskısı ve hata yapma korkusundan kaynaklanıyor. Türkiye’de ebeveynlerin yüzde 73’ü, bu tür baskıların kızların kendi fikirlerini ortaya koymaktan çekinme olasılıklarını artırdığına inanıyor.    Ebeveynlerin kullandığı dil özellikle kızlarda mükemmel olma baskısı yaratıyor   Araştırma sonuçlarına göre Türkiye’de kızların yüzde 74’ü toplumun verdiği mükemmellik mesajlarının kendilerinde baskı yarattığını belirtiyor. Bu durum tüm çocukların yaşadığı bir baskı olsa da hem ebeveynler hem çocuklar, kızların mükemmel olma konusunda daha fazla baskı hissettiklerini ve hata yapma konusunda da erkeklere nazaran daha fazla kaygı yaşadıklarını kabul ediyor.    Tablo o kadar kötü değil çünkü dil kullanımında yapılacak ufak değişikliklerle geleceği değiştirmek mümkün.  Araştırma, günlük dilin kızların kendilerini yaratıcı bir şekilde özgürce ifade etmelerini engelleyen bir rol oynadığını gösteriyor. Türkiye’de 5-12 yaş aralığındaki kızların yüzde 81’i duydukları kelimelerin kendilerinde hata yapma ve bir şeyleri deneme konusunda endişe yarattığını ve her ne yaparlarsa yapsınlar onları mükemmeli ortaya koymaya zorladığını söylüyor.   The LEGO Group tarafından yayınlanan İyi Oyna Araştırması (2023) ayrıca, kızları orantısız bir şekilde etkileyen önemli bir toplumsal önyargıyı da gözler önüne seriyor. Örneğin toplum, kızların yaptıkları yaratıcı şeylere erkeklere oranla 7 kat daha fazla "tatlı", "şirin" ve "güzel" gibi yakıştırmalarda bulunuyor; “cesur”, “havalı”, “dahi” ve “yenilikçi” gibi yakıştırmaları ise kızlara nazaran iki kat fazla oranda sadece erkekler için kullanıyor. Araştırma sonuçlarına göre Türkiye’de çocukların yüzde 60’ı, yetişkinlerin kızlardansa erkeklerin yaratıcı fikirlerini daha fazla dinlediklerine inanıyor. Türkiye’de ebeveynlerin %74’ü ise toplumun, erkeklerin yaratıcı fikirlerini kadınlarınkinden daha fazla ciddiye alındığına katılıyor.   Türkiye’de kızlar daha çok hata yapma özgürlüğü istiyor   Türkiye’de araştırmaya katılan kızların yüzde 95’i, hataların birer öğrenme fırsatı olarak görülmesi durumunda yeni şeyler denemekten daha az korkacaklarını, yine yüzde 95’i yaptıklarını gösterme konusunda kendilerini daha güvende hissedeceklerini ve mükemmel olmak yerine gelişim süreçlerine daha çok önem vereceklerini söylüyor. Türkiye’de kızların yüzde 98’i, yetişkinlerin ortaya çıkan sonuç yerine, yaratıcı süreçlere daha fazla odaklanmaları halinde kendilerine olan güvenlerinin artacağını söylüyor. Türkiye’de kızların %92’si ise yetişkinlerin tavrı bu yönde olursa hata yapma konusunda da daha az endişe duyacaklarını belirtiyor. Daha spesifik olarak şöyle diyebiliriz: kızlar, "yaratıcı", "cesur" ve "ilham verici" gibi gelişim odaklı bir bakış açısıyla yapılan iltifatların onları daha çok motive edeceğini belirtiyor.   Türkiye’de ebeveynlerin yüzde 93’ü oyunun, çocuklarının kendilerini ifade etmelerine yardımcı olduğunu, farklı denemeler yapmak için özgüvenlerini artırdığını, yaratıcı özgüveni geliştirdiğini ve başarısızlık korkusu olmadan keşfetmek ve denemek için güvenli bir alan sağladığını söylüyor. Türkiye’de çocukların yüzde 90’ı, oyun sırasında kendileri olabileceklerini hissediyor ve yüzde 88’i, oyun sonrasında hata yapma ve yargılanma konusunda daha az endişeleniyor. Yüzde 91’i, oyun oynarken fikirlerini ve yaratıcı çalışmalarını paylaşma konusunda kendilerini daha güvende hissediyor.   Mükemmellik kaygısı da yaratıcılık yeteneği de ailede gelişir    Kapsamlı bir araştırma ile ebeveyn davranışlarının, özellikle de dil kullanımının kızlar üzerindeki etkisini ortaya koyan The LEGO Group, gerçekleştirdiği “Mükemmelin Ötesi / Oyunun Dili” adlı sosyal deneyle kızların yaratıcılık konusundaki yeteneklerini ve kullanılan dile göre davranışlarında nasıl bir farklılık oluştuğunu açıkça gösteriyor. Sosyal deney bir yandan, araştırma sonuçlarını destekleyici bir  nitelik taşıyor diğer yandan markanın dil kullanımınında ebeveynlere yaptığı çağrıdaki haklılığı birebir ortaya koyuyor. Marka bu kadarıyla da kalmıyor. Araştırma ve sosyal deneyin ortaya koyduğu farkındalığın ebeveynlerde olumlu bir davranış değişikliği yaratması için de harekete geçiyor. Çocuklarının yaratıcı gelişimini destekleyecek eğlenceli ipuçlarıyla donatılmasına yardımcı olmak amacıyla, eğitimini Harvard’ta tamamlayan, ebeveynlik konusunda uzmanlaşmış Araştırmacı Yazar Jennifer Wallace ile işbirliği yaparak “Yaratıcı Özgüveni Artırmak için 10 Adım'” adlı bir rehberi de ebeveynlerle paylaşıyor.   Eğitimbilimci, Akademisyen ve Yazar Dr. Özgür Bolat, LEGO markasının dikkat çekmeye çalıştığı konu hakkında şunları söylüyor “LEGO iyi Oyna Araştırması’nda çocuklar çok net bir şekilde kendileri için önemli olanın gelişim süreci ve öğrenme olduğunu söylüyor. Bu kesinlikle böyledir, çocuklar öğrenerek gelişim sağlar ve asıl unsur öğrenirken denemektir. Denerken yanılmak ve yanılarak daha iyisini yapmaktır. Bu noktada gelişimin önündeki en büyük engellerden biri, hata yapma korkusu olarak karşımıza çıkar. Hata yapma korkusunu ebeveyn davranışları tetikler. ‘Hiç yapamamışsın’, ‘Bunu nasıl yapamazsın’ gibi yargılamalar ya da ‘senden en mükemmelini yapmanı istiyorum’ gibi baskıcı ve sınırlayıcı bir dil kullanımı, fazla müdahale ya da bir şeyleri çocuk yerine yapma gibi davranışlar çocukta hata yapma korkusu oluşturur. Hata yapma korkusu yaratıcığa da ket vurur. Yaratıcılığını ortaya koymaktan çekinen ya da zamanla bu yetisini kaybeden çocuk, denemez, yanılmaz ve gelişimi kısıtlanır. Burada yapılması gereken; ebeveynlerin hata olmadan gelişim olmaz ve hata gelişimin dostudur bakış açısını kazanmaları ve çocuklarına da bu bakış açısını kazandırmalarıdır. Ebeveynler çocuk hata yaptığında, ‘bu hatadan ne öğrendin ve bir sonraki denemende neyi farklı yapacaksın’ sorusunu sormalı ve gelişime odaklanmalıdır. Mükemmeliyetçi baskılar ve hırslı yönlendirmeler, çocuğu sadece kısıtlar. Özgür bir oyun deneyimi bir çocuk için her şeydir ve ebeveynlere düşen, kendi bakış açılarını ve kullandıkları dili çocuğun öğrenme deneyimini sınırsızca yaşaması yönünde oluşturmak olmalıdır.”   LEGO yapım parçaları ile kızlar mükemmelin değil sadece keşfetmenin peşinde   LEGO yapım parçalarının sunduğu sınırsız yaratıcı evren, denemeler yapma konusunda Türkiye’de kızların yüzde 91’i tarafından oldukça değerli görülüyor. Türkiye’de kızların yüzde 93’ü, LEGO yapım parçaları ile inşa etmenin hata yapma korkusunu yenmelerine yardımcı olduğunu söylüyor. Yüzde 93’ü ise yaratıcı yetenekleri konusunda kendilerine güven verdiğinin altını çiziyor. Yüzde 90’ı, gelişimin mükemmellikten daha önemli olduğunu öğrenmelerine yardımcı olduğunu düşünüyor. Türkiye'de ebeveynlerin yüzde 88’i çocuklarla aynı düşünceleri paylaşırken, LEGO yapım parçaları ile inşa etmenin yaratıcı sürecin doğal bir parçası olarak çocuklarının kendi hatalarını takdir etmelerine yardımcı olduğunu da ekliyor.    The LEGO Group İyi Oyna Araştırması (2023) Hakkında:  The LEGO Group tarafından Edelman DXI tarafından yürütülen araştırma, Avustralya + Yeni Zelanda, Avusturya, Belçika, Brezilya, Kanada, Çin, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Fransa, Almanya, Yunanistan, Hong Kong, Macaristan, Hindistan, Endonezya, İtalya, Japonya, Kenya, Meksika, Hollanda, Polonya, Portekiz, Romanya, Singapur, Slovakya, Güney Afrika, Güney Kore, İspanya, İsviçre, İsveç, Suudi Arabistan, Tayvan, Türkiye, BAE, İngiltere ve ABD dahil olmak üzere 36 ülkede, 13 Aralık 2023 – 24 Ocak 2024 tarihleri arasında gerçekleşti. 36.000 ebeveyn ve 5-12 yaş arası 25.532 çocuk olmak üzere toplam 61.532 kişi araştırmaya katıldı.    LEGO Group Hakkında The LEGO Group’un misyonu, oyunun gücüyle yarının yapım ustalarına ilham vermek ve onları geliştirmektir. Temelini LEGO yapım parçalarından alan The LEGO System in Play, çocukların ve hayranların hayal edebildikleri her şeyi inşa etmelerine ve bozup tekrar tekrar inşa etmelerine olanak tanır. The LEGO Group, 1932 yılında Danimarka'nın Billund kentinde Ole Kirk Kristiansen tarafından kurulmuştur ve Danca LEg GOdt kelimelerinden türetilmiş ve "İyi Oyna" anlamına gelmektedir. Bugün The LEGO Group, merkezi Billund'da bulunan bir aile şirketi olmaya devam etmektedir. Bununla birlikte, ürünleri şu anda dünya çapında 140'tan fazla ülkede satılmaktadı
Ebeveynlerin kullandığı dil özellikle kızlarda mükemmel olma baskısı yaratıyor

 

Türkiye’de 5-12 yaş aralığındaki kızların yüzde 81’i, duydukları kelimelerin kendilerinde hata yapma ve bir şeyleri deneme konusunda endişe yarattığını ve her ne yaparlarsa yapsınlar onları mükemmeli ortaya koymaya zorladığını söylüyor. The LEGO Group'un “Mükemmelin Ötesi” adıyla ebeveynleri ve kız çocuklarını bir araya getirerek gerçekleştirdiği sosyal deney, ebeveynlerin kullandıkları dil nedeniyle mükemmeli yapma kaygısı yaşayan kızların yaratıcılıklarının nasıl kısıtlandığını ortaya koyuyor. Tam da bu nedenle şirket, günlük dil kullanımını değiştirmekle başlayarak kız çocukları üzerindeki mükemmellik baskısını kaldırmak üzere ebeveynlere çağrıda bulunuyor.

 

The LEGO Group, çocukların yaratıcı özgüvenini etkileyen toplumsal eğilimleri ortaya koymak üzere yeni global araştırmasının sonuçlarını açıkladı. Araştırma verilerine göre, mükemmellik baskısı ve günlük dilde kullanılan kelimeler, kızların yaratıcı potansiyellerini tam olarak ortaya koymalarında bir risk olarak karşımıza çıkıyor. Kızların yaratıcılığına odaklanan ve onları oyunun her alanında özgürleştirmek üzere kampanyalar yürüten LEGO® markası bu sefer de, dil kullanımına odaklanıyor ve dil kullanımında yapılacak ufak değişikliklerle kızlar için daha parlak bir geleceğin şekillenmesine katkıda bulunabilineceğini söylüyor. 

 

Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 36 ülkeden 61.500'den fazla ebeveyn ve 5-12 yaş arası çocukla yapılan The LEGO Group İyi Oyna Araştırması (2023), kızların yaratıcılık tutkularının ve durdurulamaz şekilde oyun oynama isteklerinin gerçekleşmesi için toplumsal bir değişim çağrısı yapılması gerektiğini ortaya koyuyor. Öyle ki 5 yaş gibi küçük bir dönemde bile kızların yaratıcı özgüvenlerinin baskılanabileceğini dile getiren araştırmacılar da LEGO markasının bu çağrısına katılıyor. 

 

Türkiye’de 5 yaş gibi küçük bir dönemde kızların yüzde 75’i, yaratıcılıklarına güveniyor ama güven duygusu, yaş ilerledikçe azalıyor. Türkiye’de kızların yüzde 70’i, düşüncelerini paylaşmak konusunda kaygı duyuyor. Araştırmaya katılan tüm ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de bu kaygı, yüzde 79 oranında kızların yaşadığı mükemmel olma baskısı ve hata yapma korkusundan kaynaklanıyor. Türkiye’de ebeveynlerin yüzde 73’ü, bu tür baskıların kızların kendi fikirlerini ortaya koymaktan çekinme olasılıklarını artırdığına inanıyor. 

 

Ebeveynlerin kullandığı dil özellikle kızlarda mükemmel olma baskısı yaratıyor

 

Araştırma sonuçlarına göre Türkiye’de kızların yüzde 74’ü toplumun verdiği mükemmellik mesajlarının kendilerinde baskı yarattığını belirtiyor. Bu durum tüm çocukların yaşadığı bir baskı olsa da hem ebeveynler hem çocuklar, kızların mükemmel olma konusunda daha fazla baskı hissettiklerini ve hata yapma konusunda da erkeklere nazaran daha fazla kaygı yaşadıklarını kabul ediyor. 

 

Tablo o kadar kötü değil çünkü dil kullanımında yapılacak ufak değişikliklerle geleceği değiştirmek mümkün.  Araştırma, günlük dilin kızların kendilerini yaratıcı bir şekilde özgürce ifade etmelerini engelleyen bir rol oynadığını gösteriyor. Türkiye’de 5-12 yaş aralığındaki kızların yüzde 81’i duydukları kelimelerin kendilerinde hata yapma ve bir şeyleri deneme konusunda endişe yarattığını ve her ne yaparlarsa yapsınlar onları mükemmeli ortaya koymaya zorladığını söylüyor.

 

The LEGO Group tarafından yayınlanan İyi Oyna Araştırması (2023) ayrıca, kızları orantısız bir şekilde etkileyen önemli bir toplumsal önyargıyı da gözler önüne seriyor. Örneğin toplum, kızların yaptıkları yaratıcı şeylere erkeklere oranla 7 kat daha fazla "tatlı", "şirin" ve "güzel" gibi yakıştırmalarda bulunuyor; “cesur”, “havalı”, “dahi” ve “yenilikçi” gibi yakıştırmaları ise kızlara nazaran iki kat fazla oranda sadece erkekler için kullanıyor. Araştırma sonuçlarına göre Türkiye’de çocukların yüzde 60’ı, yetişkinlerin kızlardansa erkeklerin yaratıcı fikirlerini daha fazla dinlediklerine inanıyor. Türkiye’de ebeveynlerin %74’ü ise toplumun, erkeklerin yaratıcı fikirlerini kadınlarınkinden daha fazla ciddiye alındığına katılıyor.

 

Türkiye’de kızlar daha çok hata yapma özgürlüğü istiyor

 

Türkiye’de araştırmaya katılan kızların yüzde 95’i, hataların birer öğrenme fırsatı olarak görülmesi durumunda yeni şeyler denemekten daha az korkacaklarını, yine yüzde 95’i yaptıklarını gösterme konusunda kendilerini daha güvende hissedeceklerini ve mükemmel olmak yerine gelişim süreçlerine daha çok önem vereceklerini söylüyor. Türkiye’de kızların yüzde 98’i, yetişkinlerin ortaya çıkan sonuç yerine, yaratıcı süreçlere daha fazla odaklanmaları halinde kendilerine olan güvenlerinin artacağını söylüyor. Türkiye’de kızların %92’si ise yetişkinlerin tavrı bu yönde olursa hata yapma konusunda da daha az endişe duyacaklarını belirtiyor. Daha spesifik olarak şöyle diyebiliriz: kızlar, "yaratıcı", "cesur" ve "ilham verici" gibi gelişim odaklı bir bakış açısıyla yapılan iltifatların onları daha çok motive edeceğini belirtiyor.

 

Türkiye’de ebeveynlerin yüzde 93’ü oyunun, çocuklarının kendilerini ifade etmelerine yardımcı olduğunu, farklı denemeler yapmak için özgüvenlerini artırdığını, yaratıcı özgüveni geliştirdiğini ve başarısızlık korkusu olmadan keşfetmek ve denemek için güvenli bir alan sağladığını söylüyor. Türkiye’de çocukların yüzde 90’ı, oyun sırasında kendileri olabileceklerini hissediyor ve yüzde 88’i, oyun sonrasında hata yapma ve yargılanma konusunda daha az endişeleniyor. Yüzde 91’i, oyun oynarken fikirlerini ve yaratıcı çalışmalarını paylaşma konusunda kendilerini daha güvende hissediyor.

 

Mükemmellik kaygısı da yaratıcılık yeteneği de ailede gelişir 

 

Kapsamlı bir araştırma ile ebeveyn davranışlarının, özellikle de dil kullanımının kızlar üzerindeki etkisini ortaya koyan The LEGO Group, gerçekleştirdiği “Mükemmelin Ötesi / Oyunun Dili” adlı sosyal deneyle kızların yaratıcılık konusundaki yeteneklerini ve kullanılan dile göre davranışlarında nasıl bir farklılık oluştuğunu açıkça gösteriyor. Sosyal deney bir yandan, araştırma sonuçlarını destekleyici bir  nitelik taşıyor diğer yandan markanın dil kullanımınında ebeveynlere yaptığı çağrıdaki haklılığı birebir ortaya koyuyor. Marka bu kadarıyla da kalmıyor. Araştırma ve sosyal deneyin ortaya koyduğu farkındalığın ebeveynlerde olumlu bir davranış değişikliği yaratması için de harekete geçiyor. Çocuklarının yaratıcı gelişimini destekleyecek eğlenceli ipuçlarıyla donatılmasına yardımcı olmak amacıyla, eğitimini Harvard’ta tamamlayan, ebeveynlik konusunda uzmanlaşmış Araştırmacı Yazar Jennifer Wallace ile işbirliği yaparak “Yaratıcı Özgüveni Artırmak için 10 Adım'” adlı bir rehberi de ebeveynlerle paylaşıyor.

 

Eğitimbilimci, Akademisyen ve Yazar Dr. Özgür Bolat, LEGO markasının dikkat çekmeye çalıştığı konu hakkında şunları söylüyor “LEGO iyi Oyna Araştırması’nda çocuklar çok net bir şekilde kendileri için önemli olanın gelişim süreci ve öğrenme olduğunu söylüyor. Bu kesinlikle böyledir, çocuklar öğrenerek gelişim sağlar ve asıl unsur öğrenirken denemektir. Denerken yanılmak ve yanılarak daha iyisini yapmaktır. Bu noktada gelişimin önündeki en büyük engellerden biri, hata yapma korkusu olarak karşımıza çıkar. Hata yapma korkusunu ebeveyn davranışları tetikler. ‘Hiç yapamamışsın’, ‘Bunu nasıl yapamazsın’ gibi yargılamalar ya da ‘senden en mükemmelini yapmanı istiyorum’ gibi baskıcı ve sınırlayıcı bir dil kullanımı, fazla müdahale ya da bir şeyleri çocuk yerine yapma gibi davranışlar çocukta hata yapma korkusu oluşturur. Hata yapma korkusu yaratıcığa da ket vurur. Yaratıcılığını ortaya koymaktan çekinen ya da zamanla bu yetisini kaybeden çocuk, denemez, yanılmaz ve gelişimi kısıtlanır. Burada yapılması gereken; ebeveynlerin hata olmadan gelişim olmaz ve hata gelişimin dostudur bakış açısını kazanmaları ve çocuklarına da bu bakış açısını kazandırmalarıdır. Ebeveynler çocuk hata yaptığında, ‘bu hatadan ne öğrendin ve bir sonraki denemende neyi farklı yapacaksın’ sorusunu sormalı ve gelişime odaklanmalıdır. Mükemmeliyetçi baskılar ve hırslı yönlendirmeler, çocuğu sadece kısıtlar. Özgür bir oyun deneyimi bir çocuk için her şeydir ve ebeveynlere düşen, kendi bakış açılarını ve kullandıkları dili çocuğun öğrenme deneyimini sınırsızca yaşaması yönünde oluşturmak olmalıdır.”

 

LEGO yapım parçaları ile kızlar mükemmelin değil sadece keşfetmenin peşinde

 

LEGO yapım parçalarının sunduğu sınırsız yaratıcı evren, denemeler yapma konusunda Türkiye’de kızların yüzde 91’i tarafından oldukça değerli görülüyor. Türkiye’de kızların yüzde 93’ü, LEGO yapım parçaları ile inşa etmenin hata yapma korkusunu yenmelerine yardımcı olduğunu söylüyor. Yüzde 93’ü ise yaratıcı yetenekleri konusunda kendilerine güven verdiğinin altını çiziyor. Yüzde 90’ı, gelişimin mükemmellikten daha önemli olduğunu öğrenmelerine yardımcı olduğunu düşünüyor. Türkiye'de ebeveynlerin yüzde 88’i çocuklarla aynı düşünceleri paylaşırken, LEGO yapım parçaları ile inşa etmenin yaratıcı sürecin doğal bir parçası olarak çocuklarının kendi hatalarını takdir etmelerine yardımcı olduğunu da ekliyor. 

 

The LEGO Group İyi Oyna Araştırması (2023) Hakkında: 

The LEGO Group tarafından Edelman DXI tarafından yürütülen araştırma, Avustralya + Yeni Zelanda, Avusturya, Belçika, Brezilya, Kanada, Çin, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Fransa, Almanya, Yunanistan, Hong Kong, Macaristan, Hindistan, Endonezya, İtalya, Japonya, Kenya, Meksika, Hollanda, Polonya, Portekiz, Romanya, Singapur, Slovakya, Güney Afrika, Güney Kore, İspanya, İsviçre, İsveç, Suudi Arabistan, Tayvan, Türkiye, BAE, İngiltere ve ABD dahil olmak üzere 36 ülkede, 13 Aralık 2023 – 24 Ocak 2024 tarihleri arasında gerçekleşti. 36.000 ebeveyn ve 5-12 yaş arası 25.532 çocuk olmak üzere toplam 61.532 kişi araştırmaya katıldı. 

 

LEGO Group Hakkında

The LEGO Group’un misyonu, oyunun gücüyle yarının yapım ustalarına ilham vermek ve onları geliştirmektir. Temelini LEGO yapım parçalarından alan The LEGO System in Play, çocukların ve hayranların hayal edebildikleri her şeyi inşa etmelerine ve bozup tekrar tekrar inşa etmelerine olanak tanır. The LEGO Group, 1932 yılında Danimarka'nın Billund kentinde Ole Kirk Kristiansen tarafından kurulmuştur ve Danca LEg GOdt kelimelerinden türetilmiş ve "İyi Oyna" anlamına gelmektedir. Bugün The LEGO Group, merkezi Billund'da bulunan bir aile şirketi olmaya devam etmektedir. Bununla birlikte, ürünleri şu anda dünya çapında 140'tan fazla ülkede satılmaktadı

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi