KALPTE RİTİM BOZUKLUĞUNA PFA YÖNTEMİ!

Sağlık 11.12.2024 - 09:51, Güncelleme: 11.12.2024 - 09:51 5453 kez okundu.
 

KALPTE RİTİM BOZUKLUĞUNA PFA YÖNTEMİ!

Kalpte en sık görülen ritim bozukluğu atriyal fibrilasyon felç ve kalp yetmezliğine neden olabilir!
 Bu hastalığın en önemli riski kalpte pıhtı oluşturması!  Kısa sürede yüksek enerji!  Çevre dokuya zarar vermiyor, işlem süresini kısaltıyor! Kalpte en sık görülen ritim bozukluğu olan “atriyal fibrilasyon”  kalbin küçük odacıklarının (kulakçıklar) ritminin tamamen bozulması sonucu kalp atımlarında hızlanma ile düzensizlik olarak kendini gösteren ve ölümcül olabilen bir hastalık.  Toplumda yüzde 1-2 oranında izlenirken, ilerleyen yaşla beraber görülme sıklığı giderek artıyor. 2020 yılında tahminen dünyada 50 milyon kadar atriyal fibrilasyon hastası olduğu belirtiliyor. Atriyal fibrilasyon ritim bozukluğunun en önemli riski ise kalpte pıhtı oluşumuna ve bunun sonucunda felce yol açabilmesi. Hastalık aynı zamanda kalp büyümesi ve yetersizliğine de neden olabiliyor. Acıbadem Altunizade Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Duhan Fatih Bayrak, nabız düzensizliği ve hızlanması, nefes darlığı ile çarpıntının bu hastalığın en belirgin sinyalleri olduğuna dikkat çekerek, “Özellikle minimal hareketle kalp hızının artması ve hastaların yürüyememeleri tipik bulgulardandır. Ancak atriyal fibrilasyon hastaların yüzde 10-15’inde sessiz seyredebildiğinden tanı konulması gecikebiliyor. Bu nedenle özellikle 50 yaşından itibaren rutin kardiyoloji muayenesi yaşamsal önem taşıyor” diyor.  Aslında erken tanı ve tedaviyle felç ve kalp yetmezliği riskleri azaltılabiliyor, hatta ortadan kaldırılabiliyor. Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Duhan Fatih Bayrak, atriyal fibrilasyonun tedavisinde dünyada 2021 yılından bu yana ülkemizde de bir yıldır uygulanan PFA (Pulsed Field Ablasyon) yönteminin ön plana çıktığını belirterek, “Ritim bozukluğunu tetikleyen odakların ortadan kaldırılmalarına yönelik uygulanan bu yöntem çevre dokulara zarar vermemek ve bu sayede tedaviye bağlı oluşabilecek ciddi komplikasyonları önlemek ve işlem süresini kısaltmak gibi son derece önemli avantajlar sağlıyor” diyor.  En önemli risk kalpte pıhtı oluşumu!  Normalde kalbimiz bir dakikada 60-100 arasında atarken, atriyal fibrilasyonda bu sayı 120 – 150’ye kadar çıkabiliyor.  Atriyal fibrilasyon ritim bozukluğunun getirdiği en önemli risk ise ‘kalpte pıhtı’ oluşumu! Kalp kulakçıklarının ritim bozukluğu nedeniyle düzgün kasılamamaları kalp içinde pıhtı oluşumuna ve pıhtının kan dolaşımıyla beyne gitmesi sonucu felce neden olabiliyor. Üstelik bu hastalıkta inme riski normal popülasyona göre 5 kat artıyor! Ayrıca atriyal fibrilasyon süresi uzadıkça kalpte zamanla yapısal bozukluklar oluşuyor, bu tablo da kalp kulakçıklarında büyüme nedeniyle kalp yetersizliğiyle sonuçlanabiliyor.  Amaç kalp ritmini normale çevirmek, pıhtı riskini azaltmak!  Atriyal fibrilasyon günümüzde başarıyla tedavi edilebilen bir hastalık.  Tedavisinde temel amaç kalp ritmini normale çevirmek ve pıhtı riskini azaltmak. Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Duhan Fatih Bayrak, ritim bozukluğuna karşı çeşitli tedavi yöntemlerine başvurulduğunu belirterek, “Pıhtı riski kan sulandırıcı ilaçlar ile azaltılıyor. Ritmi normale çevirmek için de ritim bozukluğuna yönelik ilaçlar, kalbin elektriksel şoklaması ve ablasyon yöntemleri kullanıyor. Isı bazlı ablasyon yöntemleri; kriyobalon ile dondurma ve radyofrekans ile ısıtma esasına dayanarak uygulanıyor. Burada amaç ritim bozukluğunu tetikleyen odakların ortadan kaldırılması. Bu alanda yeni geliştirilen teknoloji de PFA (Pulsed Field Ablasyon) yöntemidir” diyor. PFA yöntemiyle kısa sürede yüksek enerji!   Ritim bozukluğunu tetikleyen odakların ortadan kaldırılmasına yönelik uygulanan yeni ablasyon yöntemi olan PFA (Pulsed Field Ablasyon) hastalara sağladığı önemli yararlar ile ön plana çıkıyor. Dünyada ilk kez 2021 yılında, ülkemizde de 2024 yılı içerisinde sınırlı sayıda uygulanmaya başlanan PFA (Pulsed Field Ablasyon) yöntemi ısı ya da soğuk enerji kullanan klasik ablasyon yöntemlerinden farklı olarak kalpte ritim bozukluğu oluşturan dokuya yüksek frekanslı ve kısa süreli yüksek enerji uygulamaları yaparak etkili oluyor.  Hastanede sadece 1 gece yatış gerekiyor PFA (Pulsed Field Ablasyon) yöntemi genel anestezi ya da derin sedasyon altında, hastanın girişimi hatırlamayacağı veya hissetmeyeceği şekilde uygulanıyor. Klasik anjiyografi yöntemlerine benzer şekilde,  sıklıkla sağ kasıktan toplardamar içine giriliyor ve ablasyon kateteri kalp içine ilerletiliyor.  Ardından hatalı odakların olduğu bölgelere PFA enerjisi veriliyor. Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Duhan Fatih Bayrak, atriyal fibrilasyon tedavisinde, diğer yöntemlerle benzer şekilde yüzde 80 civarında başarı elde edildiğini belirterek, “Hasta işlemden sonra bir gece hastanede yatıyor ve ertesi sabah taburcu oluyor. En fazla bir hafta sonra ise günlük yaşamına geri dönebiliyor” bilgisini veriyor.  Çevre dokulara zarar vermiyor, önemli komplikasyonlar görülmüyor!  PFA (Pulsed Field Ablasyon) yöntemi hastaya pek çok yarar sağlıyor. Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Duhan Fatih Bayrak, PFA yönteminin kalp dokusunda ısı etkisi oluşturmadığı için diğer ablasyon yöntemlerinden farklı olarak kalp dokusuna spesifik etki gösterdiğine ve bu sayede çevre dokulara zarar vermediğine işaret ederek, “Dolayısıyla işlem sonrasında, hayati tehlikeye neden olabilen kalp fistülü oluşması, diyafram felci ve ablasyon bölgesinde toplar damar darlıkları gibi önemli komplikasyonlar PFA yönteminde görülmüyor” diyor. İşlem süresini bir saatten 30 dakikaya kadar kısaltan bu yöntem ritim bozukluğu oluşturan odakları ortadan kaldırıp atriyal fibrilasyonun tekrarlama riskini azaltıyor. Bunların yanı sıra bu ritim bozukluğunun daha sık izlendiği ileri yaş hastalarında da kısa işlem süresi ve güvenlik özellikleri sayesinde rahatlıkla kullanılabiliyor.  Hastalar bunlara dikkat etmeli Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Duhan Fatih Bayrak, işlem sonrasında hastanın dikkat etmesi gereken kuralları ise şöyle anlatıyor: “Yöntemin başarısını arttırmak için hastanın yüksek tansiyon, diyabet ve uyku apnesi gibi hastalıklarının uygun şekilde tedavi edilmesi büyük bir önem taşıyor. İşlem sonrasında kan sulandırıcıların en az 2 ay, ritim bozukluğu ilaçlarının 3 ay civarında alınması gerekiyor. İşlem kasıktan girilerek yapıldığı için bir hafta spor yapılmaması, ıkınmak gerektiren işlerden uzak durulması ve ilk günlerde araç kullanılmaması, dikkat edilmesi gereken diğer kuralları oluşturuyor. Düzenli ve orta şiddette egzersiz yapılması, alkol tüketiminin kısıtlanması ve kilo verilmesi de yine önerilen kurallar arasında yer alıyor. 
Kalpte en sık görülen ritim bozukluğu atriyal fibrilasyon felç ve kalp yetmezliğine neden olabilir!

 Bu hastalığın en önemli riski kalpte pıhtı oluşturması! 

Kısa sürede yüksek enerji!  Çevre dokuya zarar vermiyor, işlem süresini kısaltıyor!

Kalpte en sık görülen ritim bozukluğu olan “atriyal fibrilasyon”  kalbin küçük odacıklarının (kulakçıklar) ritminin tamamen bozulması sonucu kalp atımlarında hızlanma ile düzensizlik olarak kendini gösteren ve ölümcül olabilen bir hastalık.  Toplumda yüzde 1-2 oranında izlenirken, ilerleyen yaşla beraber görülme sıklığı giderek artıyor. 2020 yılında tahminen dünyada 50 milyon kadar atriyal fibrilasyon hastası olduğu belirtiliyor. Atriyal fibrilasyon ritim bozukluğunun en önemli riski ise kalpte pıhtı oluşumuna ve bunun sonucunda felce yol açabilmesi. Hastalık aynı zamanda kalp büyümesi ve yetersizliğine de neden olabiliyor. Acıbadem Altunizade Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Duhan Fatih Bayrak, nabız düzensizliği ve hızlanması, nefes darlığı ile çarpıntının bu hastalığın en belirgin sinyalleri olduğuna dikkat çekerek, “Özellikle minimal hareketle kalp hızının artması ve hastaların yürüyememeleri tipik bulgulardandır. Ancak atriyal fibrilasyon hastaların yüzde 10-15’inde sessiz seyredebildiğinden tanı konulması gecikebiliyor. Bu nedenle özellikle 50 yaşından itibaren rutin kardiyoloji muayenesi yaşamsal önem taşıyor” diyor.  Aslında erken tanı ve tedaviyle felç ve kalp yetmezliği riskleri azaltılabiliyor, hatta ortadan kaldırılabiliyor. Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Duhan Fatih Bayrak, atriyal fibrilasyonun tedavisinde dünyada 2021 yılından bu yana ülkemizde de bir yıldır uygulanan PFA (Pulsed Field Ablasyon) yönteminin ön plana çıktığını belirterek, “Ritim bozukluğunu tetikleyen odakların ortadan kaldırılmalarına yönelik uygulanan bu yöntem çevre dokulara zarar vermemek ve bu sayede tedaviye bağlı oluşabilecek ciddi komplikasyonları önlemek ve işlem süresini kısaltmak gibi son derece önemli avantajlar sağlıyor” diyor. 

En önemli risk kalpte pıhtı oluşumu! 

Normalde kalbimiz bir dakikada 60-100 arasında atarken, atriyal fibrilasyonda bu sayı 120 – 150’ye kadar çıkabiliyor.  Atriyal fibrilasyon ritim bozukluğunun getirdiği en önemli risk ise ‘kalpte pıhtı’ oluşumu! Kalp kulakçıklarının ritim bozukluğu nedeniyle düzgün kasılamamaları kalp içinde pıhtı oluşumuna ve pıhtının kan dolaşımıyla beyne gitmesi sonucu felce neden olabiliyor. Üstelik bu hastalıkta inme riski normal popülasyona göre 5 kat artıyor! Ayrıca atriyal fibrilasyon süresi uzadıkça kalpte zamanla yapısal bozukluklar oluşuyor, bu tablo da kalp kulakçıklarında büyüme nedeniyle kalp yetersizliğiyle sonuçlanabiliyor. 

Amaç kalp ritmini normale çevirmek, pıhtı riskini azaltmak! 

Atriyal fibrilasyon günümüzde başarıyla tedavi edilebilen bir hastalık.  Tedavisinde temel amaç kalp ritmini normale çevirmek ve pıhtı riskini azaltmak. Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Duhan Fatih Bayrak, ritim bozukluğuna karşı çeşitli tedavi yöntemlerine başvurulduğunu belirterek, “Pıhtı riski kan sulandırıcı ilaçlar ile azaltılıyor. Ritmi normale çevirmek için de ritim bozukluğuna yönelik ilaçlar, kalbin elektriksel şoklaması ve ablasyon yöntemleri kullanıyor. Isı bazlı ablasyon yöntemleri; kriyobalon ile dondurma ve radyofrekans ile ısıtma esasına dayanarak uygulanıyor. Burada amaç ritim bozukluğunu tetikleyen odakların ortadan kaldırılması. Bu alanda yeni geliştirilen teknoloji de PFA (Pulsed Field Ablasyon) yöntemidir” diyor.

PFA yöntemiyle kısa sürede yüksek enerji!  

Ritim bozukluğunu tetikleyen odakların ortadan kaldırılmasına yönelik uygulanan yeni ablasyon yöntemi olan PFA (Pulsed Field Ablasyon) hastalara sağladığı önemli yararlar ile ön plana çıkıyor. Dünyada ilk kez 2021 yılında, ülkemizde de 2024 yılı içerisinde sınırlı sayıda uygulanmaya başlanan PFA (Pulsed Field Ablasyon) yöntemi ısı ya da soğuk enerji kullanan klasik ablasyon yöntemlerinden farklı olarak kalpte ritim bozukluğu oluşturan dokuya yüksek frekanslı ve kısa süreli yüksek enerji uygulamaları yaparak etkili oluyor. 

Hastanede sadece 1 gece yatış gerekiyor

PFA (Pulsed Field Ablasyon) yöntemi genel anestezi ya da derin sedasyon altında, hastanın girişimi hatırlamayacağı veya hissetmeyeceği şekilde uygulanıyor. Klasik anjiyografi yöntemlerine benzer şekilde,  sıklıkla sağ kasıktan toplardamar içine giriliyor ve ablasyon kateteri kalp içine ilerletiliyor.  Ardından hatalı odakların olduğu bölgelere PFA enerjisi veriliyor. Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Duhan Fatih Bayrak, atriyal fibrilasyon tedavisinde, diğer yöntemlerle benzer şekilde yüzde 80 civarında başarı elde edildiğini belirterek, “Hasta işlemden sonra bir gece hastanede yatıyor ve ertesi sabah taburcu oluyor. En fazla bir hafta sonra ise günlük yaşamına geri dönebiliyor” bilgisini veriyor. 

Çevre dokulara zarar vermiyor, önemli komplikasyonlar görülmüyor! 

PFA (Pulsed Field Ablasyon) yöntemi hastaya pek çok yarar sağlıyor. Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Duhan Fatih Bayrak, PFA yönteminin kalp dokusunda ısı etkisi oluşturmadığı için diğer ablasyon yöntemlerinden farklı olarak kalp dokusuna spesifik etki gösterdiğine ve bu sayede çevre dokulara zarar vermediğine işaret ederek, “Dolayısıyla işlem sonrasında, hayati tehlikeye neden olabilen kalp fistülü oluşması, diyafram felci ve ablasyon bölgesinde toplar damar darlıkları gibi önemli komplikasyonlar PFA yönteminde görülmüyor” diyor. İşlem süresini bir saatten 30 dakikaya kadar kısaltan bu yöntem ritim bozukluğu oluşturan odakları ortadan kaldırıp atriyal fibrilasyonun tekrarlama riskini azaltıyor. Bunların yanı sıra bu ritim bozukluğunun daha sık izlendiği ileri yaş hastalarında da kısa işlem süresi ve güvenlik özellikleri sayesinde rahatlıkla kullanılabiliyor. 

Hastalar bunlara dikkat etmeli

Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Duhan Fatih Bayrak, işlem sonrasında hastanın dikkat etmesi gereken kuralları ise şöyle anlatıyor: “Yöntemin başarısını arttırmak için hastanın yüksek tansiyon, diyabet ve uyku apnesi gibi hastalıklarının uygun şekilde tedavi edilmesi büyük bir önem taşıyor. İşlem sonrasında kan sulandırıcıların en az 2 ay, ritim bozukluğu ilaçlarının 3 ay civarında alınması gerekiyor. İşlem kasıktan girilerek yapıldığı için bir hafta spor yapılmaması, ıkınmak gerektiren işlerden uzak durulması ve ilk günlerde araç kullanılmaması, dikkat edilmesi gereken diğer kuralları oluşturuyor. Düzenli ve orta şiddette egzersiz yapılması, alkol tüketiminin kısıtlanması ve kilo verilmesi de yine önerilen kurallar arasında yer alıyor. 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi