ÜZGÜNÜZ Kİ ÜLKEDEKİ EMEKÇİLERİN TAMAMI ASGARİ ÜCRETE YAKIN BİR ÜCRETTE EŞİTLENECEK”

Sendika 25.06.2023 - 20:11, Güncelleme: 25.06.2023 - 20:11 13146+ kez okundu.
 

ÜZGÜNÜZ Kİ ÜLKEDEKİ EMEKÇİLERİN TAMAMI ASGARİ ÜCRETE YAKIN BİR ÜCRETTE EŞİTLENECEK”

ÜZGÜNÜZ Kİ ÜLKEDEKİ EMEKÇİLERİN TAMAMI ASGARİ ÜCRETE YAKIN BİR ÜCRETTE EŞİTLENECEK”
ASGARİ DEĞİL GERÇEKLER KADAR YAŞAM İSTİYORUZ Birleşik Kamu İş Konfederasyonu   Birleşik Kamu-İş, kamu emekçilerini açlığa ve yoksulluğa mahkûm ettirmemek için insanca yaşam taleplerini açıkladı Ulus Meydanı’nda düzenlenen eyleme Genel Başkanı Kadem Özbay, Genel Sekreteri  Cengiz Sarıyer, Genel Mali Sekreter  Hüseyin Selçuk, Genel Örgütlenme Sekreteri İlhan Yaşar, Genel Eğitim Sekreteri  Suat Özkolay, Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Mehmet Yeşildağ, MYK üyeleri Özgür Aras, Hasan Kütük, Şükrü Balun, Ahmet Kürtül, Büro-İş Genel Başkanı Alay Hamzaçebi, Tarım Orman-İş Genel Başkanı Şükrü Durmuş ve bağlı sendikaların MYK üyeleri, İl Başkanlıkları, bağlı sendikaların şube başkanları ve yöneticileri katıldılar.  Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mehmet Yeşildağ açıklama yaptı. Açıklamanın tamamı şu şekilde: "KAMU EMEKÇİSİNİ İNSANİ KOŞULLARDA YAŞATMAYA YETECEK ÜCRET ZAMMI BELLİDİR  Kamu emekçisinin maaş zamlarının belirlenmesine sayılı günler kala milyonlarca emekçi belirlenecek zam oranını beklemektedir. Son toplu görüşmelerde sarı sendikaların razı olduğu “buçukluk” zamlar, yanlış ekonomi politikaları sonucu içine düştüğümüz ağır enflasyon ortamı nedeniyle alım gücü günden güne eriyen, ay sonunu getiremeyen kamu emekçileri, maaşlarında insanca yaşamalarını mümkün kılacak bir oranda artış beklemektedir. Bilindiği üzere; Ocak 2023 döneminde memur zammı enflasyon farkı ve toplu sözleşme zammı, yüzde 8 olarak belirlenmişti. Temmuz 2023 döneminde ise toplu sözleşme zammı yüzde 6’da kalmıştı. Yani yüzde 8'in üzerindeki 6 aylık enflasyon oranına yeni yüzde 6'lık toplu sözleşme zammı eklenerek 6 aylık memur zammı belirlenecektir. Bu rakamlara refah payı dahil değildir. Rakamlarla ve gerçeklerle oynayan TÜİK Haziran ayı enflasyon açıklamasından sonra kamu emekçilerinin zam tutarları netleşecektir. Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimden önce can havliyle verdiği “en düşük memur maaşının 22 bin lira olacağı” vaadi hala kulaklardadır. Dolayısıyla gelinen noktada, kamu emekçisine verilen tüm sözlerin bugün ki koşullar göz önüne alınarak yerine getirilmelidir. Kamu emekçisinin haklarının savunucusu olan Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak altını çiziyoruz: Konfederasyonumuzun AR-GE birimi tarafından yapılan güncel araştırmalar, 4 kişilik bir aile için yoksulluk sınırının 32 bin liraya dayandığını ortaya koymaktadır. İşsizlik oranını geri çekmeye yönelik kamusal adımlar atmayıp hanede çalışan insan sayısının düşmesine neden olan iktidar, tam da bu nedenle en düşük memur maaşını en az yoksulluk sınırı olan 32 bin lira olarak belirlemelidir. Memur maaşı, yoksulluk sınırının altında kalmamalı devlette çalışan emekçiler derin yoksulluğun pençelerine itilmemelidir. Enflasyon oranı, ülkede çalışan nüfusun ücret zammından, kira artış oranlarına kadar birçok hayati konunun belirleyenidir. Bu yüzden enflasyon ölçme işi TÜİK’in yaptığı gibi hayali marketlerden alınan fiyatlarla, seçim zamanı bedava dağıtılan doğalgazı seçim sonrasında emekçiye ödettiren arka kapı oyunlarıyla, hangi ürünlerin yer aldığı mahkeme kararına rağmen açıklanmayan bir garip alışveriş sepetiyle belirlenemez. Geçim derdi de, yoksulluk da bu kadar ciddiyetsiz biçimde görmezden gelinemez. Enflasyon ölçme işlemleri aylık olarak, bilimsel yöntemlerle ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde şeffaf olarak yapılmalıdır. Belirlenen bu gerçek enflasyon oranları, yine aylık olarak kamu emekçilerinin ücretine yansıtılmalı, “Halkımızı enflasyona ezdirmiyoruz” tekerlemesi bir kez olsun ete kemiğe büründürülmelidir. Kamudaki çalışma yaşamında memur-işçi arasında gelir adaletsizliği oluşturulmuştur. İşyeri hiyerarşisine, çalışma barışına ve akla aykırı biçimde çoğu memur, işyerindeki işçi arkadaşından daha düşük ücret alır hale gelmiştir. Hastanedeki temizlik personelinden daha az ücret alan memur, okulundaki aşçıdan daha az ücret alan öğretmen gibi sayısız örnekle ortaya koyulabilecek bu ucube tablo, işyerlerindeki çalışma barışını da baltalamaktadır. Burada soru, kamuda çalışan işçi kardeşimizin neden o ücreti aldığı değil, memur sıfatıyla emek verenlerin neden alamadığıdır. Kamudaki işçi de memur da insani şartlarda yaşayabileceği ücretlere derhal kavuşturulmalı, kamudaki çalışma yaşamındaki ücret dağılımı adil bir şekilde dengelenmelidir. Kimsenin şüphesi olmasın ki Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, seçim zamanı verilen vaatlerin de, kamu emekçilerinin geçim sıkıntısı başta olmak üzere acil çözüm bekleyen sorunlarının da takipçisidir. Kamu emekçisinin sırtında her gün biraz daha ağırlaşan bu yükün altında ezilmemesi ve fedakârca verdiği emeklerin tam karşılığını alabilmesi için sonuna kadar mücadele edeceğimizin altını çiziyoruz." “ALIN TERİ İLE ÇALIŞAN İNSANLARIN TAMAMI YOKSULLUK SINIRININ ALTINDA ÜCRET ALIYOR” Genel Başkanımız Kadem Özbay ise Türkiye’nin asgari ücretliler ülkesine dönüştüğünü ve toplumun büyük bir kesiminin yoksulluk sınırı altında yaşadığını vurgulayarak şöyle konuştu: “Ülkede maalesef ki emekçiler; açlık ve sefalet ücretinde adeta eşitlenmiş durumda. Bir gelir adaletsizliği oluşturulmuş durumda. Şu anda ülkede yüzde 90 üzerinde insan, emeği ile alın teri ile çalışan insanların tamamı yoksulluk sınırının altında ücret alıyor. Bugün yoksulluk sınırının konfederasyonumuzun açıkladığı veriye göre 32 bin lirayı aştığını görüyoruz ve her geçen gün de artacağını görüyoruz. O nedenle ülkenin yüzde 90’ına yakın kişinin maalesef ki yoksulluk sınırının altında bir ücrete mahkûm edildiğini görüyoruz. “ÜZGÜNÜZ Kİ ÜLKEDEKİ EMEKÇİLERİN TAMAMI ASGARİ ÜCRETE YAKIN BİR ÜCRETTE EŞİTLENECEK” En son açıklanan asgari ücrete baktığımızda da bugün yeni başlayan bir öğretmen ile asgari ücretli arasında bin lira bin 500 lira kadar bir fark olduğunu görüyoruz. Maalesef ki ülke, asgari ücretle yaşayan emekçilerin ülkesi haline dönüşmüş durumda. Ülkedeki gelirden adil bir şekilde, ülkedeki emekçilerin yararlanamadığını görüyoruz ve birçok iş alanında gelir adaletsizliğinin olduğunu, öğretmenin işçinin, memurun, aşçının tamamının asgari ücrete yakın bir ücretle maalesef ki eşitlendiğini görüyoruz. Cumhurbaşkanı seçimden önce seçim vaadi olarak en düşük memur maaşının 22 bin lira olacağını ifade etmişti. Onu o gün de verebilirdi, bugün de verebilirdi, hala bir vaat olarak yaşamımızda. Ama Cumhurbaşkanı verene kadar görüyoruz ki ekonomik kriz daha da derinleşiyor ve maalesef ki alım gücümüz daha da düşüyor. O nedenle rakamlara yansıyacak bu tarz iyileştirmelerin alım gücüne aynı yansımadığını görüyoruz. Şu anda 33 bin liraya yaklaşan yoksulluk sınırının, Cumhurbaşkanı bu maaş tutarını açıklayana kadar 40 bin lirayı bulacağını görüyoruz. Hatta asgari ücrete yapılan zam oranı geçtiğimiz yıllara göre yüksek görülse bile aslında önceki yıllara göre alım gücünün yine altında kaldığını, hatta Türkiye tarihinde en düşük alım gücüne sahip asgari ücret olduğunu görüyoruz. Ekonomik kriz bu şekilde derinleştiği sürece gerçekten ülkenin kaynaklarında, ülkedeki emekçilerin eşit ve adil bir şekilde yararlanmadığı sürece üzgünüz ki ülkedeki emekçilerin tamamı asgari ücrete yakın bir ücrette eşitlenecek. Ülke adeta asgari ücretli çalışanların ülkesi haline gelecek. “HERKES GEMİNİN SU ALDIĞINI GÖRÜYOR” Eğitim camiasında da hem özel sektörde çalışan öğretmen arkadaşlarımızın ciddi sorunu var. AKP iktidarı döneminde taban maaş uygulaması kaldırıldı. Şu anda özel okullarda asgari ücretin altında öğretmenlerin çalıştırıldığını görüyoruz. Aynı uygulamanın devlette de yapıldığını görüyoruz. Ücretli öğretmen gibi garabet bir sistem var. Her yıl devlet 100 bine yakın ücretli öğretmen alıyor ve ücretli öğretmenlerimizin tamamı da asgari ücretin altında maaş alıyor. Devlet eliyle de bir emek sömürüsü yapıldığını görüyoruz. Bence şöyle özetlemek lazım; herkes geminin su aldığını görüyor ve kaptanın da yalan söylediğini görüyor. Ülkedeki gerçekler ile verilen ücretler birbiri ile örtüşmüyor. Maalesef ki emekçilerin büyük bir çoğunluğu yoksulluk sınırın altında yaşamlarını sürdürmek durumunda kalmıştır.”
ÜZGÜNÜZ Kİ ÜLKEDEKİ EMEKÇİLERİN TAMAMI ASGARİ ÜCRETE YAKIN BİR ÜCRETTE EŞİTLENECEK”

ASGARİ DEĞİL GERÇEKLER KADAR YAŞAM İSTİYORUZ

Birleşik Kamu İş Konfederasyonu   Birleşik Kamu-İş, kamu emekçilerini açlığa ve yoksulluğa mahkûm ettirmemek için insanca yaşam taleplerini açıkladı

Ulus Meydanı’nda düzenlenen eyleme Genel Başkanı Kadem Özbay, Genel Sekreteri  Cengiz Sarıyer, Genel Mali Sekreter  Hüseyin Selçuk, Genel Örgütlenme Sekreteri İlhan Yaşar, Genel Eğitim Sekreteri  Suat Özkolay, Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Mehmet Yeşildağ, MYK üyeleri Özgür Aras, Hasan Kütük, Şükrü Balun, Ahmet Kürtül, Büro-İş Genel Başkanı Alay Hamzaçebi, Tarım Orman-İş Genel Başkanı Şükrü Durmuş ve bağlı sendikaların MYK üyeleri, İl Başkanlıkları, bağlı sendikaların şube başkanları ve yöneticileri katıldılar.


 Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mehmet Yeşildağ açıklama yaptı.

Açıklamanın tamamı şu şekilde:

"KAMU EMEKÇİSİNİ İNSANİ KOŞULLARDA YAŞATMAYA YETECEK ÜCRET ZAMMI BELLİDİR 

Kamu emekçisinin maaş zamlarının belirlenmesine sayılı günler kala milyonlarca emekçi belirlenecek zam oranını beklemektedir.

Son toplu görüşmelerde sarı sendikaların razı olduğu “buçukluk” zamlar, yanlış ekonomi politikaları sonucu içine düştüğümüz ağır enflasyon ortamı nedeniyle alım gücü günden güne eriyen, ay sonunu getiremeyen kamu emekçileri, maaşlarında insanca yaşamalarını mümkün kılacak bir oranda artış beklemektedir.

Bilindiği üzere;

Ocak 2023 döneminde memur zammı enflasyon farkı ve toplu sözleşme zammı, yüzde 8 olarak belirlenmişti. Temmuz 2023 döneminde ise toplu sözleşme zammı yüzde 6’da kalmıştı. Yani yüzde 8'in üzerindeki 6 aylık enflasyon oranına yeni yüzde 6'lık toplu sözleşme zammı eklenerek 6 aylık memur zammı belirlenecektir. Bu rakamlara refah payı dahil değildir. Rakamlarla ve gerçeklerle oynayan TÜİK Haziran ayı enflasyon açıklamasından sonra kamu emekçilerinin zam tutarları netleşecektir.
Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimden önce can havliyle verdiği “en düşük memur maaşının 22 bin lira olacağı” vaadi hala kulaklardadır.
Dolayısıyla gelinen noktada, kamu emekçisine verilen tüm sözlerin bugün ki koşullar göz önüne alınarak yerine getirilmelidir.

Kamu emekçisinin haklarının savunucusu olan Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak altını çiziyoruz:


Konfederasyonumuzun AR-GE birimi tarafından yapılan güncel araştırmalar, 4 kişilik bir aile için yoksulluk sınırının 32 bin liraya dayandığını ortaya koymaktadır. İşsizlik oranını geri çekmeye yönelik kamusal adımlar atmayıp hanede çalışan insan sayısının düşmesine neden olan iktidar, tam da bu nedenle en düşük memur maaşını en az yoksulluk sınırı olan 32 bin lira olarak belirlemelidir.

Memur maaşı, yoksulluk sınırının altında kalmamalı devlette çalışan emekçiler derin yoksulluğun pençelerine itilmemelidir.

Enflasyon oranı, ülkede çalışan nüfusun ücret zammından, kira artış oranlarına kadar birçok hayati konunun belirleyenidir.

Bu yüzden enflasyon ölçme işi TÜİK’in yaptığı gibi hayali marketlerden alınan fiyatlarla, seçim zamanı bedava dağıtılan doğalgazı seçim sonrasında emekçiye ödettiren arka kapı oyunlarıyla, hangi ürünlerin yer aldığı mahkeme kararına rağmen açıklanmayan bir garip alışver sepetiyle belirlenemez. Geçim derdi de, yoksulluk da bu kadar ciddiyetsiz biçimde görmezden gelinemez. Enflasyon ölçme işlemleri aylık olarak, bilimsel yöntemlerle ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde şeffaf olarak yapılmalıdır. Belirlenen bu gerçek enflasyon oranları, yine aylık olarak kamu emekçilerinin ücretine yansıtılmalı, “Halkımızı enflasyona ezdirmiyoruz” tekerlemesi bir kez olsun ete kemiğe büründürülmelidir.

Kamudaki çalışma yaşamında memur-işçi arasında gelir adaletsizliği oluşturulmuştur. İşyeri hiyerarşisine, çalışma barışına ve akla aykırı biçimde çoğu memur, işyerindeki işçi arkadaşından daha düşük ücret alır hale gelmiştir.

Hastanedeki temizlik personelinden daha az ücret alan memur, okulundaki aşçıdan daha az ücret alan öğretmen gibi sayısız örnekle ortaya koyulabilecek bu ucube tablo, işyerlerindeki çalışma barışını da baltalamaktadır.

Burada soru, kamuda çalışan işçi kardeşimizin neden o ücreti aldığı değil, memur sıfatıyla emek verenlerin neden alamadığıdır. Kamudaki işçi de memur da insani şartlarda yaşayabileceği ücretlere derhal kavuşturulmalı, kamudaki çalışma yaşamındaki ücret dağılımı adil bir şekilde dengelenmelidir.

Kimsenin şüphesi olmasın ki Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, seçim zamanı verilen vaatlerin de, kamu emekçilerinin geçim sıkıntısı başta olmak üzere acil çözüm bekleyen sorunlarının da takipçisidir. Kamu emekçisinin sırtında her gün biraz daha ağırlaşan bu yükün altında ezilmemesi ve fedakârca verdiği emeklerin tam karşılığını alabilmesi için sonuna kadar mücadele edeceğimizin altını çiziyoruz."

“ALIN TERİ İLE ÇALIŞAN İNSANLARIN TAMAMI YOKSULLUK SINIRININ ALTINDA ÜCRET ALIYOR”

Genel Başkanımız Kadem Özbay ise Türkiye’nin asgari ücretliler ülkesine dönüştüğünü ve toplumun büyük bir kesiminin yoksulluk sınırı altında yaşadığını vurgulayarak şöyle konuştu:

“Ülkede maalesef ki emekçiler; açlık ve sefalet ücretinde adeta eşitlenm durumda. Bir gelir adaletsizliği oluşturulmuş durumda. Şu anda ülkede yüzde 90 üzerinde insan, emeği ile alın teri ile çalışan insanların tamamı yoksulluk sınırının altında ücret alıyor. Bugün yoksulluk sınırının konfederasyonumuzun açıkladığı veriye göre 32 bin lirayı aştığını görüyoruz ve her geçen gün de artacağını görüyoruz. O nedenle ülkenin yüzde 90’ına yakın kişinin maalesef ki yoksulluk sınırının altında bir ücrete mahkûm edildiğini görüyoruz.

“ÜZGÜNÜZ Kİ ÜLKEDEKİ EMEKÇİLERİN TAMAMI ASGARİ ÜCRETE YAKIN BİR ÜCRETTE EŞİTLENECEK”

En son açıklanan asgari ücrete baktığımızda da bugün yeni başlayan bir öğretmen ile asgari ücretli arasında bin lira bin 500 lira kadar bir fark olduğunu görüyoruz. Maalesef ki ülke, asgari ücretle yaşayan emekçilerin ülkesi haline dönüşmüş durumda. Ülkedeki gelirden adil bir şekilde, ülkedeki emekçilerin yararlanamadığını görüyoruz ve birçok alanında gelir adaletsizliğinin olduğunu, öğretmenin işçinin, memurun, aşçının tamamının asgari ücrete yakın bir ücretle maalesef ki eşitlendiğini görüyoruz. Cumhurbaşkanı seçimden önce seçim vaadi olarak en düşük memur maaşının 22 bin lira olacağını ifade etmişti. Onu o gün de verebilirdi, bugün de verebilirdi, hala bir vaat olarak yaşamımızda. Ama Cumhurbaşkanı verene kadar görüyoruz ki ekonomik kriz daha da derinleşiyor ve maalesef ki alım gücümüz daha da düşüyor. O nedenle rakamlara yansıyacak bu tarz iyileştirmelerin alım gücüne aynı yansımadığını görüyoruz. Şu anda 33 bin liraya yaklaşan yoksulluk sınırının, Cumhurbaşkanı bu maaş tutarını açıklayana kadar 40 bin lirayı bulacağını görüyoruz. Hatta asgari ücrete yapılan zam oranı geçtiğimiz yıllara göre yüksek görülse bile aslında önceki yıllara göre alım gücünün yine altında kaldığını, hatta Türkiye tarihinde en düşük alım gücüne sahip asgari ücret olduğunu görüyoruz. Ekonomik kriz bu şekilde derinleştiği sürece gerçekten ülkenin kaynaklarında, ülkedeki emekçilerin eşit ve adil bir şekilde yararlanmadığı sürece üzgünüz ki ülkedeki emekçilerin tamamı asgari ücrete yakın bir ücrette eşitlenecek. Ülke adeta asgari ücretli çalışanların ülkesi haline gelecek.

“HERKES GEMİNİN SU ALDIĞINI GÖRÜYOR”

Eğitim camiasında da hem özel sektörde çalışan öğretmen arkadaşlarımızın ciddi sorunu var. AKP iktidarı döneminde taban maaş uygulaması kaldırıldı. Şu anda özel okullarda asgari ücretin altında öğretmenlerin çalıştırıldığını görüyoruz. Aynı uygulamanın devlette de yapıldığını görüyoruz. Ücretli öğretmen gibi garabet bir sistem var. Her yıl devlet 100 bine yakın ücretli öğretmen alıyor ve ücretli öğretmenlerimizin tamamı da asgari ücretin altında maaş alıyor. Devlet eliyle de bir emek sömürüsü yapıldığını görüyoruz. Bence şöyle özetlemek lazım; herkes geminin su aldığını görüyor ve kaptanın da yalan söylediğini görüyor. Ülkedeki gerçekler ile verilen ücretler birbiri ile örtüşmüyor. Maalesef ki emekçilerin büyük bir çoğunluğu yoksulluk sınırın altında yaşamlarını sürdürmek durumunda kalmıştır.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi