YATACAK YERİN YOK . BAŞKANDAN ÜYESİNE TAZMİNAT DAVASI
Başkandan Üyesine Tazminat Kıskacı
Bu dava 86 milyonun ve tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan hazine arazilerinin korunması davasıdır. Bu dava fakir fukara, garip gurabanın bir ev sahibi olma hayalini süsleyen TOKİ arazilerinin amacına uygun olarak kullanılması davasıdır. Bu dava ifade özgürlüğünü engellemeye çalışan sendikal vesayete meydan okuma davasıdır. Bu dava sendikanın örgütsel gücünü öncelikli olarak kendi kişisel menfaatleri için kullanılmasına dur deme davasıdır.
Ali Yalçın’ın ikinci döneminden itibaren sendika, kurucu değerlerinden ve ilkelerinden uzaklaşarak adeta rant ve zenginleşme aparatına dönüştürüldü. Bir elin parmağını geçmeyen sendika üst yöneticileri, sendikanın örgütsel gücünü öncelikli olarak kendi çıkar ve menfaatleri için kullanmaya başladılar. Bu tezimizin ete kemiğe büründüğü yer Kuşadası’dır.
Üst düzey sendika yöneticilerinin aynı zamanda kooperatif kurullarında da yöneticilik yaptığı Paraf Konut Yapı Kooperatifi, sosyal konut yapmak taahhüdüyle Kuşadası’nda bulunan TOKİ’den aldığı araziye, amacı dışında lüks villa yaptırması, 24.09.2023 tarihinde bazı haber ajansları tarafından: “Memur-Sen’den Kuşadası’nda Cennet Gibi Konutlar” başlıklı haber ile kamuoyuna duyuruldu.
Konu kamuoyunda gündem olunca sendikal aidiyetinin bir gereği olarak, 02.10.2023 tarihli “TOKİ’den Elinizi Çekin” başlıklı yazımızda, fakir fukara garip gurabanın bir ev sahibi olma hayalini süsleyen TOKİ arazisinin amacı dışında kullanılması nedeniyle mer’i yasalar mucibince arsa satışının iptal edilmesi ve inşaatların durdurulması gerektiği vurgulanmıştır. Memurların kahir ekseriyetinin kirada oturduğu ortamda bir emek örgütünün lüks villa yaptırması sendikacılıkla bağdaşmadığı gibi; ne hukuki, ne kanuni, ne vicdani, ne de ahlaki değildir. Savunulacak hiçbir tarafı da yoktur.
Her konuda konuşan ve ahkâm kesen Ali Yalçın, sadece ve sadece Kuşadası konusunda sessiz kaldı. Üyelerin, “Başkanım bu konu ile ilgili niçin herhangi bir açıklama yapmıyorsun” eleştirileri karşısında konuşmayan Ali Yalçın, çıkış yolu olarak kurucu üyesine tazminat davası açmakta buldu. Ali Yalçın’ın bu davayı açmadaki amacı eleştiriler karşısında dava süresi boyunca zaman kazanarak üyeleri konsolide etmektir. Yani kendisine eleştiri yapıldığında veya soru yöneltildiğinde: “Biz o kişi hakkında tazminat davası açtık.” diyerek konuyu geçiştirecektir.
Sendika üst yöneticilerinin kurucu değerlere aykırı ve kişisel menfaatleri önceleyen bazı uygulamalarını 15.06.2021 tarihinden itibaren yapıcı ve seviyeli bir şekilde eleştiri yapan ve sendikamızın büyümesi için öneri sunan yazıların hiçbirisine ne bir hakaret ne de bir iftira davası açılmamıştır. Hukuk usulünde bir ceza davasından sonra tazminat davası açılması esastır. Direkt tazminat davası açılmasındaki asıl maksadın ne olduğu konusu, tüm teşkilatın malûmudur.
Tazminat davası ile yetinmeyen Ali Yalçın, saz arkadaşları vasıtasıyla idari soruşturma da açtırmıştır. Üye, mensubu olduğu bir sivil toplum teşkilatında üst düzey yöneticilerinin bazı uygulamalarını eleştirmesi ve öneri sunması, o kişinin kamu göreviyle ilgili bir konu kapsamında değildir. Bu soruşturmaların amacı, Anayasamızın temel hak olarak tanıdığı düşünce ve ifade özgürlüğü hakkını kullanan kurucu üyesini susturmaktır.
Özgürlükler ve refah ikiz kardeştir diyen Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 21.12.2013 tarihli twetter paylaşımında: “Biz yola çıkarken 3Y ile mücadele dedik; yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar.” şeklinde buyurmuşlardır. Sayın Cumhurbaşkanımızın Liderliğindeki Hükümetimiz gerçekleştirdiği reformlarla Ülkemizdeki temel hak ve özgürlükler, batı normlarının çok üstündedir. Gelinen bu noktada bir avuç sendikacının, rantlarıyla ve menfaatleriyle örtüşmüyor diye ifade özgürlüğünü kullanan kurucu üyesini davalarla ve soruşturmalarla bir nevi susturma girişimleri özgürlük ortamıyla çelişmektedir.
Kur’an-i ve Peygamberi öğretiden aldığımız ahlakımız; söz, fiil ve hareketlerimizi şekillendirmektedir. Ali Başkanım sen de biliyorsun yazılarımızda hakaret unsurunun olmadığını. Ali Başkanım sen de biliyorsun yazılarımızda iftiraya yer verilmediğini. Ali Başkanım sen de biliyorsun yazılarımızda kişilik haklarına ve korunan marka statüsünde olan Memur-Sen’e saygısızlık yapılmadığını. Ali Başkanım sen de biliyorsun eleştirilerin odağında sendika üst yöneticilerinin bazı uygulamalarının olduğunu.
31 Mart 2024 tarihinde yapılan yerel seçimlerde iktidar partisinin oy oranındaki düşüşün ve yirmi iki yıldan sonra bazı belediyelerin el değiştirmelerinin en önemli nedenlerinden birisi de ülkesi ve milleti için gece gündüz çalışan Sayın Cumhurbaşkanımızla aynı fotoğraf karesine girip de rant peşinde koşanlardır.
Baskınıza ve kurduğunuz korku iklimine inat sendikacılığı nasıl rant ve zenginleşme aparatına dönüştürdüğünüzü haykırmaya devam edeceğiz. Kooperatif adının masumiyeti altında kamu arazilerine çöreklenerek, gayrimenkullerinize yenilerini nasıl kattığınızı haykırmaya devam edeceğiz. Kurucu Genel Başkanımız Akif İnan’ın biricik kerimesi Banu Hanımın dediği gibi davayı nasıl rantlarınızın kılıfı yaptığınızı haykırmaya devam edeceğiz. Konfor alanlarınızı korumak için seçimleri nasıl formaliteden ibaret dayatmacı bir anlayışla yaptığınızı haykırmaya devam edeceğiz. Sendikayı bir aile şirketi gibi yöneterek nasıl vasatlaştırdığınızı haykırmaya devam edeceğiz.
Yıldırım Demirci