KUTAY RİZE'DEKİ SEÇİMDE GÜVEN TAZELEDİ.

Hamza Kutay Güven Tazeledi

Eğitim İş Sendikası Rize Şubesi 7.dönem 2.Olağan Kongresini yaptı. Mevcut başkan Hamza Kutay, kongrede güven tazeledi.

Haber: Sümeyye ÇELİK

Önceki dönem merkez yürütme kurulu özlük hukuk sekreteri Maksut Balmuk ve Rize eğitim iş kurucularından İbrahim Rakıcı divanda görev aldılar. 213 delegenin oy kullandığı kongrede Hamza Kutay Başkanlığa yeniden seçildi. Eğitim İş Rize Şubesinin kongresine CHP Merkez İlçe Başkanı Necati Topaloğlu, Belediye İş sendikası Rize Şube Başkanı Yaşar Kaspar, Tek Gıda İş Sendikası Rize İl Başkanı Ahmet Feyiz, ADD Rize Şube Başkanı Ömer Toprak katıldı

Kongrede konuşan Başkan Hamza Kutay, “Ben genel hatlarıyla son 3,5 yılı özetlersem, son genel kurulumuza 340 üyeyle girmiştik.  Bu gün 785 üye. Üye yapıp il dışına gönderdiğimiz bunun yanında emekli olan üye sayısı 100’den fazla. Önceki genel kurulda verdiğimiz şube olma sözümüzü gerçekleştirdiğimiz gibi şube yeter sayısının 2 katına çıktık. Fındıklı ilçemizde yetkili sendika olduk. Diliyorum ve inanıyorum ki yakın gelecekte diğer birçok ilçede hatta Rize’nin tümünde yetkili sendika olacağız. Tüm bu süreç boyunca tüm ulusal bayramlara katıldık. Bunu yapan Rize’de tek sendika olduğumuzu gururla söylüyorum. En iyi gazeteci dostlarımız bunu bilir. 30 Ağustos, 29 Ekim, 10 Kasım, 23 Nisan, 19 Mayısta Atamızın manevi huzuruna çelengimizi sunduk. Bunu çok önemsiyorum. Bu bir duruştur. Bu duruşu göstermezseniz bir gün oraları birleri önemsiz hale getirdiğinde ya da aldığında şikâyet edemezsiniz. O günlere ve o alanlara sahip çıkmak bizim en temel en özel en kutsal görevimizdir. Bu duruşla anılan ve bilinen tek sendika olmanın mutluluğu ve onuru bize fazlasıyla yeter. Yine her 1 Mayısta alanlarda olduk. İş bırakma eylemelerimizle, basın açıklamalarımızla hep alanlardaydık” dedi.

Kutay, “İşte bu duruş, bu heyecan ve dirençle hem alanlarda olup, özümüzle sözümüzü hiç ayrı düşürmeden, tüm okul ve işyerlerine örgütlenme çalışması düzenledik. Üyemiz olsun olmasın herkesin sorularına günün 24 saatinde yanıt verdik, sorunlarına çözüm bulmaya çalıştık. Birebir ilgilendik. Arabalarımız eskidi, gelirlerimiz azaldı, boş vaktimiz kalıp dinlenemedik. Ama bir şeyi var etmenin, onu ellerimizle, emeğimizle yükseltmenin, o var ettiğimiz ve yükselttiğimiz şeyin ülkemizin ve emekçimizin derdine tek gerçek çare olduğunu görmenin manevi hazzıyla biz de var olduk, biz de yükseldik.  Sendika siyaset ilişkisine azami dikkat ettik. Bu dikkati, hem Eğitim İş’in en temel ilkelerinden bir tanesi olduğu için hem de doğası gereği şart olduğu için hep üst seviyede tuttuk. Gücümüzü üyelerimizden, akıldan, hukuktan, bilimden ve dürüstlükten aldık. Hiçbir ayırım yapmadan tüm eğitim çalışanlarının yanında olduk. Tüm eğitim emekçilerinin özlük-hukuk, ekonomik ve saygınlığını iyileştirmek için uğraştık. Laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinin istiklal ve istikbali için, Türk Ulusunun, Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün belirttiği  “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesil olarak yetişmesi için gayret gösterdik. Türkiye’nin bir çok yerinde olduğu gibi, Rize’nin de bir çok yerinde kimi zaman ırkçı, kimi zaman gerici, kimi zaman da bölücü iftiralarına maruz kaldık. Herkes yediğinden ikram eder misali neyle besleniyorlarsa dillerinde de ancak yalan ve iftira olanların bu saldırıları bizi yolumuzdan alıkoymadı. Aksine perçinledi. Yürüdüğümüz yolun ne kadar doğru ve güzel olduğunu o yola iftira atanların kim olduğuna bakarak rahatlıkla anlayabilirsiniz. Çiğ yememiştik bu sebeple de karnımız hiç ağrımadı.

Az önce sendika siyaset ilişkisine ettiğimiz dikkatten bahsetmiştim. Bunu önceki genel kurulumuzda altı kalın çizili şekilde de belirtmiştim. Bu konuda şunları eklemek isterim. Sendika siyaset ilişkisine neden dikkat edilmelidir? İşte bu sorunun cevabı çok önemli olduğu için buradan cevap vermek isterim. En basit tanımla sendika, çalışanın işverenin gücüne karşı bir güç oluşturmak için oluşturduğu birliktir. Bu vesileyle güçlerin dengelenmesi arzu edilir. Yani sendika, çalışan halkın gücüdür. Biz kamu emekçisi olduğumuza göre bizim işverenimizde devlettir. Devleti de siyaset yönetir. Bu güç dengesi ne kadar karşılıklı, bağımsız ve dengeli olursa halk o kadar sağlıklı yaşar. İşte tamda bu noktada bir kamu sendikası, devleti yöneten siyasetin gölgesine girerse, işte o zaman halk yani çalışan ve emek veren bizler o kadar olumsuz koşullara doğru düşeriz. Ekonomisi, özlük hakları kötüleşmiş, fiziksel ve ruhsal olarak çökmüş bir halkın, emekçinin üretim gücü düşer. Bu halkın ve devletin birbirini sürekli aşağıya çekmesine sebep olur. Yani hep beraber kaybederiz. Şuan ki Türkiye’nin tam da özeti budur. Artık bunun doğrusunu birileri yapmalı. Çalışana güven veren, dün yapılan tüm yanlışları ‘dün onlar yaptı bu gün de biz yapalım demeyen birileri olmalı. İşte Eğitim İş’in ortaya çıkışı tam bu noktadan filizlenmiştir” dedi