Bu iktidar, fakirin ekmeğini küçültüp zenginin servetini büyütüyor

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Tekirdağ Milletvekili Cem Avşar, 17 Ekim Dünya Yoksullukla Mücadele Günü münasebetiyle basın açıklamasında bulundu.  Avşar, sosyal devlet vurgusu yaptı. Gelir dağılımındaki dengesizlik ve servet transferine dikkat çeken Avşar, bu durumun yoksulluğun derinleşmesine ve sosyal krizlere sebep olduğu, ekonomik tedbir olarak sürekli önümüze yoksuldan tahsil edilmeye çalışılan ek vergiler ve zamlar olduğu, açlık sınır ile asgari ücret arasındaki tutarsızlığın ekonomik düzeni sarstığı gibi yasal olmayan yollara sürüklediği; ülke güvenliğini, iç huzuru ve esenliği tehdit eden en temel sorunun ekonomik problemler ve gelir dağılımındaki bu dengenin bozulması olduğunu söyledi ve ancak DEVA Ekonomisiyle özgürlükçü ve demokratik sosyal politikalarıyla ülkenin bu ekonomik kriz ve suç sarmalından kurtarılabileceğini belirtti.

 

‘Sosyal devlet anlayışı Anayasa ile güvence altına alınmış ve Cumhuriyetimizin temel nitelikleri arasında sayılmıştır.’

Anayasal ilkelere değinen Avşar, “Anayasamızın 2. maddesinde Cumhuriyetimizin nitelikleri sayılırken ‘sosyal devlet ilkesine’ vurgu yapılmıştır. Aynı şekilde 5. maddesinde ise Devletin temel amaç ve görevleri şu şekilde sayılmıştır; “Kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; …., sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”, ve Anayasamızın bir çok yerinde ‘sosyal’ ve ‘ekonomik’ kavramlara sıklıkla yer verilmiş ve bunların sağlanması taahhüt altına almıştır.” diye konuştu.

 

Avşar, sosyal devletin hükümet edenlerin, devletin imkân ve olanaklarını millet için kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde sosyal refahı, güvenlik ve esenliği sağlamak üzere kullanması olduğunu belirtti. Avşar, “Bu noktada; halkın ekonomik gelişmişliğini sağlamak, refah düzeyini attırmak ve bu doğrultuda birtakım politikalar geliştirmek ve eyleme dökmek başlıca vazifesidir.” dedi.

 

“Bununla birlikte sosyal devlet ilkesi gelir ve servet dağılımının korunabilmesi, bu suretle sosyal barışın ve sosyal adaletin temini için devlete ekonomik ve sosyal hayata müdahale etme yetkisi de vermektedir.” diyen Avşar, “Bu yetki yerinde, vatandaş çıkarı ve kamu yararı gözetilerek kullanılmalıdır.” 

 

‘Gelir dağılımındaki dengesizlik ve servet transferleri sosyal krizlere sebep olmaktadır.’

Avşar, Türkiye'de son yıllarda uygulanan popülist ve irrasyonel politikaların, ekonomik dengeleri bozduğunu, gelir ve servet dağılımı arasındaki dengeyi altüst ettiğini, bu durumun tetiklemesiyle yoksulluk ve açlığın yaygınlaşıp derinleştiğini söyledi. Avşar, “Ülkelerin gelir ve servet dağılımındaki dengeyi gösteren “gini katsayısı” 2023 yılı verilerine göre ülkemiz, Avrupa’da en yüksek değere sahip ülkedir. Dolayısıyla gelir ve servet dağılımı arasındaki eşitsizliğin en derin olduğu ülke, yüzde 42 ile Türkiye olmuştur.” diye konuştu.

 

‘Ekonomik tedbir olarak sürekli önümüze getirilen çözümler yoksuldan tahsil edilmeye çalışılan ek vergiler ve zamlardır.’

 “Bununla birlikte ekonomik tedbir olarak sürekli önümüze getirilen çözüm ise yine yoksuldan tahsil edilmeye çalışılan ek vergiler ve zamlar olarak görülmektedir. Vergi politikaları, servet ve gelir dengesizliğini arttırdığı gibi yoksulluğu da derinleştirmektedir.”

Avşar; “Paketlerde sermaye sahiplerini ya göstermelik olarak görüyoruz ya da hiç görmüyoruz. Bu da halk nezdinde devlete olan güveni azalttığı gibi yasal olmayan çeşitli yollara da başvurmayı tetiklemektedir. Yoksul halk arasında bu dengesizlik görüldüğü gibi toplumsal tepkiyi de çekmektedir.”, dedi.

 

Devletin, toplum kesimleri arasındaki refah ve ekonomik güç farklılıklarını belli aygıtlarla düzenlemek ve dolayısıyla sosyal ve toplumsal güven ve huzuru sağlamak durumunda olduğunu, bu çerçevede gelir ve servet dağılımı arasındaki dengesizlik ve bozulmanın sosyal patlamalara sebep olmasının önü alınabilir.

 

Açlık sınır ile asgari ücret arasındaki tutarsızlık ekonomik düzeni sarstığı gibi yasal olmayan yollara sürüklemektedir.

“Eylül ayı açlık sınırı 20 bin, yoksulluk sınırı 65 bin civarındayken asgari ücret 17002, en düşük emekli aylığı 12500 TL’de kalmıştır.” diyen Avşar, “Bu rakamlarla tüm asgari ücretlilerin ki; çalışanların yarısına tekabül ediyor, açlık sınırı altında ve neredeyse tüm çalışanların yoksulluk sınırı altında yaşaması demektir ve ülkemizin gini katsayısını doğrular niteliktedir.” ifadesini kullandı.

 

Avşar, bu verilerden de anlaşılacağı üzere ülkemizde açlık ve yoksulluk sınırı ile en düşük emekli aylığı ve asgari ücret arasındaki kolerasyonun bozulduğunu, toplumsal infilak ve sosyal krize yol açma ihtimalinin yüksekliğini gösterdiğini söyledi. Ülke güvenliğini, iç huzuru ve esenliği tehdit eden en temel sorun, ekonomik problemler ve gelir dağılımındaki bu dengenin bozulması olduğunu ifade eden Avşar, “Çünkü ekonomik krizler sosyal krize ve toplumsal cinnete yol açabilmektedir.  Bu noktada yoksulluğu ve açlığı ülke gündeminden kaldırmak, ekonomik sorunları bertaraf etmek ve dolayısıyla sosyal huzuru sağlamak ancak sosyal devlet ilkelerine uygun ekonomik politikalara ağırlık vererek, bilimin ışığında ve liyakatle yürümekle mümkündür.” diye konuştu.

 

‘DEVA Ekonomisiyle, özgürlükçü ve demokratik sosyal politikalarıyla ülkemizi bu ekonomik kriz ve suç sarmalından kurtaracağız.’

Sözlerinin sonunda partisinin ekonomi programına ve sosyal politikalarına değinen Avşar, “DEVA Ekonomisiyle özgürlükçü ve demokratik sosyal politikalarıyla ülkemizi bu ekonomik kriz, yoksulluk ve suç sarmalından kurtaracak; Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkaracağız.” dedi.

 

Avşar, günün önemine binaen 17 Ekim Dünya Yoksullukla Mücadele Gününde umuda, gayrete ve inanca davet ettiğini belirtti.