Yazmayacaktım, “nasılsa dinlemezler, dedim kendi kendime

Siyaset 16.04.2019 - 10:34, Güncelleme: 02.12.2022 - 09:38 2049+ kez okundu.
 

Yazmayacaktım, “nasılsa dinlemezler, dedim kendi kendime

AK PARTİLİ DOSTLARA...     Yazmayacaktım, “nasılsa dinlemezler, faydası olmaz, yazdığınla kalırsın, üstelik bir sürü düşman da kazanır, neler nelerle suçlanırsın” dedim kendi kendime ama... Aah! Şu vicdan!..     1. Artık şu sayım işi bitirilmelidir!.. İki saatte tüm Türkiyenin oyları sayılabilirken 15 gündür bir ilçenin sayımının bitirilememesinin makul, mantıklı hatta (vicdanlarda) meşru bir tarafı yoktur. Bunu içeride ve dışarıda kimseye anlatamazsınız. İstanbulu kaybetmeyeyim ya da bir şekilde kurtarayim derken size olan güven ve sempatiyi kaybediyorsunuz. Bu sanırım siyasetin tepe noktasında muvazenenin kaybedilmesi ve  aşağı dönüşün(!) amansız başlangıcı... Kendinize ve bu memlekete çok hizmetleri geçmiş, milletin hala bir ölçüde umudu olan bu harekete yok yere yazık ediyor ve korkarım ki geri dönüşü olmayan bir yola giriyorsunuz.    2. Farkında olmadan ya da her neyse bizim bilmediğimiz korkular sebebiyle güttüğünüz bu seçim sonrası politika ile 3 ay önce adı sanı bilinmeyen bir politikacıyı tam bir “siyasi fenomen” e dönüştürdünüz!.. Ve gün geçtikçe, itirazlar ve sayımların sayısını arttıkça giderek kahramanlaştırıyorsunuz!.. Vallahi bunu CHP’nin başarması, parayla pulla, medyayla, dış destekle filan yapması asla mümkün değildi. Helal olsun size!    3. Kılıçtaroğlu gibi (sizin için!) eşi bulunmaz bir muhalefet liderini bile sıkıntıya soktunuz! Elinizin altından kayıp gidecek, avucunuzun içinden uçacak nerdeyse; on gündür Üçüncü Cemal Kaşıkçı olayı gibi buharlaşmış durumda! (İkincisini bilahere yazarım belki!) Bence bu sizin için epeyce büyük bir kayıp olacak!    4. Seçim-sayım-seçim derken bu iş daha fazla uzarsa olayın bir halk hareketine dönüşme ihtimali de ihtimal dışı değildir. Kanınca bu hareket herhangi bir provokasyona da uğramayacak, uğratıl(a)mayacak, bir taşkınlığa, vurdu kırdıya, olumsuzluğa meydan verilmeden yönetilecektir. Zira GEZİ olayı benzerine gerek kalmamış, bu iş demokratik yolla, seçimle başarılmıştır. Bunun farkındadırlar, zor kullanmaya gerek yoktur yani!.    5. Eğer şu ya da bu şekilde İstanbulda seçim tekrarlanırsa, bu saatten sonra, yani seçim sonrası bu berbat kriz yönetimiyle(!) seçimi kaybedeceğinizden kesinlikle emin olabilirsiniz! Ki o zaman asıl büyük yıkım başlayacak ve bugüne kadar şanla şöhretle gelen her seçimden alnının akıyla ve (bence gereğinden fazla kibire gidecek kadar) gururla çıkan Ak Parti  kaçınılmaz bir gerileme dönemi yaşayacaktır.    6. Dahası tutum, yani kafa bu şekilde devam ederse 2023’te Cumhurbaşkanlığı da büyük ihtimalle elinizden çıkacaktır; tabii hiç kaybedilmeyecekmiş gibi düzenlenen muazzam  yetkileriyle beraber!    7. Şimdi yapılacak şeyler: İtirazları artık durdurup YSK’nın bir an önce kararını vermesinin önünü açmak... “Sonucu kabul ediyoruz; biz sadece hukuki haklarımızı, varsa hırsızlıkları ortaya koyma amacındaydık ama sonuç böyle çıktı: Tebrik ediyoruz, başarılar diliyoruz. Muhalefet görevini yerine getireceğiz ama Yapacağı olumlu işlerde de ona belediye meclisinde engelleme yapmadan yardımcı olacağız, çünkü İstanbul, bu memleket hepimizin” demek... Bu arada İstanbul belediyesinde şimdiye kadar varsa yapılan yanlışların(!) çok güçlü savunmalarını hazırlamak...    8. Ak Partiyi “adam harcama, kullanıp atma makinesi” suçlamalarından kurtarmak için Sayın Binali Yıldırımı Cumhurbaşkanı Yardımcılığına getirilmelidir.    9. Parti içinde Çok ciddi bir revizyona gidilmelidir. Öncelikle kafalar değiştirilmeli, “Biz nerde yanlış yaptık, yapıyoruz” diye sorulmalıdır... Sonra da, millete sevilmeyen isimler ve sebepleri sorulmalı, olumsuzluğuna kanaat getirilenler derhal ayıklanmalıdır. Sadece parti içi değil liyakatsız, kifayetsiz ve dürüst olmayan üst bürokratlar da... Dikkat edin, bu millet artık “Ahh! Şu Reis’in etrafı” sözünü geçerli ve kıymetli bulmuyor!.. Naçizane uyarıyorum; Fatura doğrudan sahibine kesiliyor!.. (Bunun en bariz örneği Rize Belediye Meclisindeki oy oranıdır) Nepotizm, makyavelizm muhakkak terk edilmelidir... Bunlara bir de narsizmi ilave etmek gerekir ama bir faydası olur mu ya da bir anlamı var mı bilemiyorum!.. Çünkü, ruh doktoru değilim ama yine de bir klinisyenim, genel manada şunu söyleyebilirim ki bu konuda  bana irreversibl döneme girilmiş gibi geliyor!.. İnşallah yanılırım; yani beni yanıltırsınız.    10. Son sözüm: Allah size feraset ve basiret versin. Mevlam, millet olarak hepimize doğruyu bulmada yardımını esirgemesin.     Amin.    Prof. Dr. Şaban ŞİMŞEK 

AK PARTİLİ DOSTLARA...  

 

Yazmayacaktım, “nasılsa dinlemezler, faydası olmaz, yazdığınla kalırsın, üstelik bir sürü düşman da kazanır, neler nelerle suçlanırsın” dedim kendi kendime ama... Aah! Şu vicdan!..  

 

1. Artık şu sayım işi bitirilmelidir!.. İki saatte tüm Türkiyenin oyları sayılabilirken 15 gündür bir ilçenin sayımının bitirilememesinin makul, mantıklı hatta (vicdanlarda) meşru bir tarafı yoktur. Bunu içeride ve dışarıda kimseye anlatamazsınız. İstanbulu kaybetmeyeyim ya da bir şekilde kurtarayim derken size olan güven ve sempatiyi kaybediyorsunuz. Bu sanırım siyasetin tepe noktasında muvazenenin kaybedilmesi ve  aşağı dönüşün(!) amansız başlangıcı... Kendinize ve bu memlekete çok hizmetleri geçmiş, milletin hala bir ölçüde umudu olan bu harekete yok yere yazık ediyor ve korkarım ki geri dönüşü olmayan bir yola giriyorsunuz. 

 

2. Farkında olmadan ya da her neyse bizim bilmediğimiz korkular sebebiyle güttüğünüz bu seçim sonrası politika ile 3 ay önce adı sanı bilinmeyen bir politikacıyı tam bir “siyasi fenomen” e dönüştürdünüz!.. Ve gün geçtikçe, itirazlar ve sayımların sayısını arttıkça giderek kahramanlaştırıyorsunuz!.. Vallahi bunu CHP’nin başarması, parayla pulla, medyayla, dış destekle filan yapması asla mümkün değildi. Helal olsun size! 

 

3. Kılıçtaroğlu gibi (sizin için!) eşi bulunmaz bir muhalefet liderini bile sıkıntıya soktunuz! Elinizin altından kayıp gidecek, avucunuzun içinden uçacak nerdeyse; on gündür Üçüncü Cemal Kaşıkçı olayı gibi buharlaşmış durumda! (İkincisini bilahere yazarım belki!) Bence bu sizin için epeyce büyük bir kayıp olacak! 

 

4. Seçim-sayım-seçim derken bu iş daha fazla uzarsa olayın bir halk hareketine dönüşme ihtimali de ihtimal dışı değildir. Kanınca bu hareket herhangi bir provokasyona da uğramayacak, uğratıl(a)mayacak, bir taşkınlığa, vurdu kırdıya, olumsuzluğa meydan verilmeden yönetilecektir. Zira GEZİ olayı benzerine gerek kalmamış, bu iş demokratik yolla, seçimle başarılmıştır. Bunun farkındadırlar, zor kullanmaya gerek yoktur yani!. 

 

5. Eğer şu ya da bu şekilde İstanbulda seçim tekrarlanırsa, bu saatten sonra, yani seçim sonrası bu berbat kriz yönetimiyle(!) seçimi kaybedeceğinizden kesinlikle emin olabilirsiniz! Ki o zaman asıl büyük yıkım başlayacak ve bugüne kadar şanla şöhretle gelen her seçimden alnının akıyla ve (bence gereğinden fazla kibire gidecek kadar) gururla çıkan Ak Parti  kaçınılmaz bir gerileme dönemi yaşayacaktır. 

 

6. Dahası tutum, yani kafa bu şekilde devam ederse 2023’te Cumhurbaşkanlığı da büyük ihtimalle elinizden çıkacaktır; tabii hiç kaybedilmeyecekmiş gibi düzenlenen muazzam  yetkileriyle beraber! 

 

7. Şimdi yapılacak şeyler: İtirazları artık durdurup YSK’nın bir an önce kararını vermesinin önünü açmak... “Sonucu kabul ediyoruz; biz sadece hukuki haklarımızı, varsa hırsızlıkları ortaya koyma amacındaydık ama sonuç böyle çıktı: Tebrik ediyoruz, başarılar diliyoruz. Muhalefet görevini yerine getireceğiz ama Yapacağı olumlu işlerde de ona belediye meclisinde engelleme yapmadan yardımcı olacağız, çünkü İstanbul, bu memleket hepimizin” demek... Bu arada İstanbul belediyesinde şimdiye kadar varsa yapılan yanlışların(!) çok güçlü savunmalarını hazırlamak... 

 

8. Ak Partiyi “adam harcama, kullanıp atma makinesi” suçlamalarından kurtarmak için Sayın Binali Yıldırımı Cumhurbaşkanı Yardımcılığına getirilmelidir. 

 

9. Parti içinde Çok ciddi bir revizyona gidilmelidir. Öncelikle kafalar değiştirilmeli, “Biz nerde yanlış yaptık, yapıyoruz” diye sorulmalıdır... Sonra da, millete sevilmeyen isimler ve sebepleri sorulmalı, olumsuzluğuna kanaat getirilenler derhal ayıklanmalıdır. Sadece parti içi değil liyakatsız, kifayetsiz ve dürüst olmayan üst bürokratlar da... Dikkat edin, bu millet artık “Ahh! Şu Reis’in etrafı” sözünü geçerli ve kıymetli bulmuyor!.. Naçizane uyarıyorum; Fatura doğrudan sahibine kesiliyor!.. (Bunun en bariz örneği Rize Belediye Meclisindeki oy oranıdır) Nepotizm, makyavelizm muhakkak terk edilmelidir... Bunlara bir de narsizmi ilave etmek gerekir ama bir faydası olur mu ya da bir anlamı var mı bilemiyorum!.. Çünkü, ruh doktoru değilim ama yine de bir klinisyenim, genel manada şunu söyleyebilirim ki bu konuda  bana irreversibl döneme girilmiş gibi geliyor!.. İnşallah yanılırım; yani beni yanıltırsınız. 

 

10. Son sözüm: Allah size feraset ve basiret versin. Mevlam, millet olarak hepimize doğruyu bulmada yardımını esirgemesin.  

 

Amin. 

 

Prof. Dr. Şaban ŞİMŞEK 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi