Çaykur işçisi ve üreticisi yaşananlar karşısında ne yapmalı?

23.08.2019 - 09:42, Güncelleme: 02.12.2022 - 09:38 2843+ kez okundu.
 

Çaykur işçisi ve üreticisi yaşananlar karşısında ne yapmalı?

Açık Çağri, Çaykur işçisi ve üreticisi yaşananlar karşısında ne yapmalı?   Kamu işletmelerini satmak için uygulanan taktiklerden biri kurumu zarar ettirmektir. “Bu kurumlar halkın sırtında kambur, bizim ödediğimiz vergiler bunlara gidiyor” söylemleriyle alt yapı oluşturulur, ihaleye çıkarılır ve haraç mezat satılır. Bilindiği üzere 15 Temmuz sonrası Çaykur’un Varlık Fonuna devredilmesiyle bu süreç başlatıldı. Eğer mücadele edilmez, müdahale edilmezse, Çaykur’un sonu diğer kamu işletmeleri gibi olacak, bu kaçınılmaz son. Bu sürecin köşe taşları birer birer döşeniyor. Bir yılda 3 kez genel müdür değiştiren Çaykur, 2018’de 42 milyon lira kâr beklerken, 657 milyon 86 bin lira zarar ettirildi. 2019’da ne olacağı ise şimdiden belli. Harcanan bu paraların çay üreticileri ve Çaykur çalışanlarının cebine gitmediği açık. Paraların reklam şirketlerine, sponsor olunan kurumlara, yüksek bürokrasi harcamalarına saçıldığı ortada. Son iki ayda kuru çaya 32 zam yapıldı. Kuru Çay’a yapıaln zamla zararı halktan çıkarılıyor.   Peki bu saçılan paralar kimin sırtından kazanılıyor ve bunlar kimin parası? Bu harcamalar Çaykur işçileri ve üreticilerinin cebinden çıkıyor. Halkın cebinden çıkıyor. Çaykur zarar etti diye genel müdürlere ve yüksek bürokrasiye bir şey olmuyor. Onlar yine en yüksek ücretleri alıyor. Çay sezonu geldiğinde ise çay taban fiyatı en düşük belirleniyor. Öz Gıda-İş bürokrasisi ve Çaykur Genel Müdürlüğü, işçileri sözleşmelerde en düşük zamma razı ediyor. Emekli olan kadrolu işçiler yerine yenileri alınmıyor. On yıllardır kadro bekleyen işçilere kadro verilmiyor. Her sözleşme başında vaatler havada uçuşuyor, sözleşme yine kapalı kapılar arkasında işçilerden kaçırılarak imzalanıyor. Çaykur’un zarar ettirilmesinde sendikanın denetimi yok ve bu durum işlerine geliyor. Karadeniz halkı çaya “yeşil altın” der, altın gibi de sahiplenir. İşçiler de üreticiler de aynı duyarlılıkla sahiplenir. Söz konusu Çaykur yöneticilerine gelince onlar için Çaykur yüksek maaş alınacak, günlerini gün edecek, iğneden ipliğe her şeylerini temin edecek kurum olarak görülür. Öz Gıda-İş Çaykur’a tepeden geldi ve başta kurum yöneticileri olmak üzere, iktidardan büyük destek aldı. İcazetle gelen sendikanın Çaykur işçisinin emeğine ve alın terine sahip çıkması beklenemez.   Bütün bu gelişmelerle birlikte Çaykur’da ocak ayında başlayan sözleşme süreci devam ediyor. Hak-İş’e bağlı Öz Gıda-İş yöneticileri işçileri oyalamaktan başka bir şey yapmıyor. Türk-İş’ten sonra Hak-İş kamu protokolünü imzaladı. Öz Gıda-İş yöneticileri “Ne yapalım kamu böyle belirledi” diyerek işin içinden çıkacak, topu taca atacaklar. Oysa ki bu protokolü işçiler ve sendikalar tanımayabilir. Sendikalar sözleşme görüşmeleri yaptıkları kurumlarla pazarlıklarını ve görüşmelerini sürdürebilir. Öz Gıda-İş daha önce böyle bir tutum almadı ve önüne konanı imzaladı. Şimdi tersini yaparsa bizi yanıltmış olur. Çaykur işçisinin gözü kulağı bu sözleşmede. Sözleşmenin bir “satış sözleşmesi” olacağından kuşkuları olmasa da işçiler çıkacak sonucu bekliyor. Oysa Çaykur işçisi bekleyerek bu sorunlarını çözemez. Toplu İş Sözleşmesinin imzalanma sürecine dahil olma, başta işyeri temsilcileri olmak üzere şube yöneticileri üzerinde baskı kurmalı. Çaykur’u zarar ettirenlere ve ses çıkarmayanlara karşı tutum alarak sürece müdahale etmeli.   Kriz ve krizin ortaya çıkardığı saldırların önümüzdeki dönem daha ağırlaşacağı kaçınılmaz. Kıdem tazminatı iktidarın hedefinde. Bireysel Emeklilik Sigortası’nın zorunlu olması için yasalar hazırlanıyor. Çalışma yaşamında daha ağır koşullar dayatılacak. Kıdem tazminatı gasbedilirse Çaykur işçisinin güvencesi kalmayacak. Mevsimlik işçilerin güvencesi hiç olmayacak. Mevsimlik olarak işe geri dönmeleri zorlaşacak. Çaykur’da çalışan mevsimlik işçinin kadro beklentisi hayal olacak.   Bütün bu saldırılar düşünüldüğünde, sorunlara karşı mücadele etmeden, sendikal bürokrasinin temsilcilerinden biri olan Öz Gıda-İş Sendikasına ders vermeden süreç iyiye ve güzele gitmeyecek. İki sözleşmedir sorunları çözemeyen sendikanın, üçüncü sözleşmede sorun çözmesinin şansı yoktur. Sendikamız DİSK/Gıda-İş başta mevsimlik işçilerin kadro talebi olmak üzere, Çaykur işçisiyle birlikte hareket ederek, birlikte mücadele etmeye hazırdır. Çaykur’un zarar ettirilmesine karşı, çayın gerçek değerinde alınması, işçilerin alın terinin karşılığını tam alması için tüm işçileri ve üreticileri birleşmeye ve mücadele etmeye çağırıyoruz.   DİSK/Gıda-İş Genel Başkanı Seyit ASLAN

Açık Çağri, Çaykur işçisi ve üreticisi yaşananlar karşısında ne yapmalı?

 

Kamu işletmelerini satmak için uygulanan taktiklerden biri kurumu zarar ettirmektir. “Bu kurumlar halkın sırtında kambur, bizim ödediğimiz vergiler bunlara gidiyor” söylemleriyle alt yapı oluşturulur, ihaleye çıkarılır ve haraç mezat satılır. Bilindiği üzere 15 Temmuz sonrası Çaykur’un Varlık Fonuna devredilmesiyle bu süreç başlatıldı. Eğer mücadele edilmez, müdahale edilmezse, Çaykur’un sonu diğer kamu işletmeleri gibi olacak, bu kaçınılmaz son.


Bu sürecin köşe taşları birer birer döşeniyor. Bir yılda 3 kez genel müdür değiştiren Çaykur, 2018’de 42 milyon lira kâr beklerken, 657 milyon 86 bin lira zarar ettirildi. 2019’da ne olacağı ise şimdiden belli. Harcanan bu paraların çay üreticileri ve Çaykur çalışanlarının cebine gitmediği açık. Paraların reklam şirketlerine, sponsor olunan kurumlara, yüksek bürokrasi harcamalarına saçıldığı ortada. Son iki ayda kuru çaya 32 zam yapıldı. Kuru Çay’a yapıaln zamla zararı halktan çıkarılıyor.

 

Peki bu saçılan paralar kimin sırtından kazanılıyor ve bunlar kimin parası? Bu harcamalar Çaykur işçileri ve üreticilerinin cebinden çıkıyor. Halkın cebinden çıkıyor. Çaykur zarar etti diye genel müdürlere ve yüksek bürokrasiye bir şey olmuyor. Onlar yine en yüksek ücretleri alıyor. Çay sezonu geldiğinde ise çay taban fiyatı en düşük belirleniyor. Öz Gıda-İş bürokrasisi ve Çaykur Genel Müdürlüğü, işçileri sözleşmelerde en düşük zamma razı ediyor. Emekli olan kadrolu işçiler yerine yenileri alınmıyor. On yıllardır kadro bekleyen işçilere kadro verilmiyor. Her sözleşme başında vaatler havada uçuşuyor, sözleşme yine kapalı kapılar arkasında işçilerden kaçırılarak imzalanıyor. Çaykur’un zarar ettirilmesinde sendikanın denetimi yok ve bu durum işlerine geliyor.


Karadeniz halkı çaya “yeşil altın” der, altın gibi de sahiplenir. İşçiler de üreticiler de aynı duyarlılıkla sahiplenir. Söz konusu Çaykur yöneticilerine gelince onlar için Çaykur yüksek maaş alınacak, günlerini gün edecek, iğneden ipliğe her şeylerini temin edecek kurum olarak görülür. Öz Gıda-İş Çaykur’a tepeden geldi ve başta kurum yöneticileri olmak üzere, iktidardan büyük destek aldı. İcazetle gelen sendikanın Çaykur işçisinin emeğine ve alın terine sahip çıkması beklenemez.

 

Bütün bu gelişmelerle birlikte Çaykur’da ocak ayında başlayan sözleşme süreci devam ediyor. Hak-İş’e bağlı Öz Gıda-İş yöneticileri işçileri oyalamaktan başka bir şey yapmıyor. Türk-İş’ten sonra Hak-İş kamu protokolünü imzaladı. Öz Gıda-İş yöneticileri “Ne yapalım kamu böyle belirledi” diyerek işin içinden çıkacak, topu taca atacaklar. Oysa ki bu protokolü işçiler ve sendikalar tanımayabilir. Sendikalar sözleşme görüşmeleri yaptıkları kurumlarla pazarlıklarını ve görüşmelerini sürdürebilir. Öz Gıda-İş daha önce böyle bir tutum almadı ve önüne konanı imzaladı. Şimdi tersini yaparsa bizi yanıltmış olur.


Çaykur işçisinin gözü kulağı bu sözleşmede. Sözleşmenin bir “satış sözleşmesi” olacağından kuşkuları olmasa da işçiler çıkacak sonucu bekliyor. Oysa Çaykur işçisi bekleyerek bu sorunlarını çözemez.


Toplu İş Sözleşmesinin imzalanma sürecine dahil olma, başta işyeri temsilcileri olmak üzere şube yöneticileri üzerinde baskı kurmalı. Çaykur’u zarar ettirenlere ve ses çıkarmayanlara karşı tutum alarak sürece müdahale etmeli.

 

Kriz ve krizin ortaya çıkardığı saldırların önümüzdeki dönem daha ağırlaşacağı kaçınılmaz. Kıdem tazminatı iktidarın hedefinde. Bireysel Emeklilik Sigortası’nın zorunlu olması için yasalar hazırlanıyor. Çalışma yaşamında daha ağır koşullar dayatılacak. Kıdem tazminatı gasbedilirse Çaykur işçisinin güvencesi kalmayacak. Mevsimlik işçilerin güvencesi hiç olmayacak. Mevsimlik olarak işe geri dönmeleri zorlaşacak. Çaykur’da çalışan mevsimlik işçinin kadro beklentisi hayal olacak.

 

Bütün bu saldırılar düşünüldüğünde, sorunlara karşı mücadele etmeden, sendikal bürokrasinin temsilcilerinden biri olan Öz Gıda-İş Sendikasına ders vermeden süreç iyiye ve güzele gitmeyecek.


İki sözleşmedir sorunları çözemeyen sendikanın, üçüncü sözleşmede sorun çözmesinin şansı yoktur.


Sendikamız DİSK/Gıda-İş başta mevsimlik işçilerin kadro talebi olmak üzere, Çaykur işçisiyle birlikte hareket ederek, birlikte mücadele etmeye hazırdır. Çaykur’un zarar ettirilmesine karşı, çayın gerçek değerinde alınması, işçilerin alın terinin karşılığını tam alması için tüm işçileri ve üreticileri birleşmeye ve mücadele etmeye çağırıyoruz.

 

DİSK/Gıda-İş Genel Başkanı

Seyit ASLAN

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi