ÇAY, TARIMDAN SAYILMIYOR MU?

Rize 27.04.2020 - 09:59, Güncelleme: 02.12.2022 - 09:38 2814+ kez okundu.
 

ÇAY, TARIMDAN SAYILMIYOR MU?

80’LERDEN SONRA ÇAY VE RİZELİ BİR DAHA Mİ !? Coronavirüs’le ilgili resmi otoritenin tedbirler paketini uygulamaya aldığı 11 Mart’tan itibaren Türk Çay Endüstrisi ile ilgili ve genelde kaygıları olanlar olarak ağırlıklı yerel ve sosyal medyada çaycılığımızı bekleyen, karşı karşıya olduğumuz, olacağımız tehlikelere işaret ettik. Çünkü, Türk çaycılığının gen konusundan gübreye, yenilenmeden kaliteye, kaçak çaylardan toprağa, özelleştirme kaygısından üretici – işletmeci ilişkilerine kadar onlarca sorunu varken bu kez karşımıza 2020 yaş çay sezonunun kaybedilmesi durumu çıktı. Mülki idare haklı olarak COVID 19’un tehlikeli bir virüs olduğunun geç de olsa bilincine vararak bulaşmayı bertaraf edebilme konusunda tedbirler geliştirdi. Malum ortalama üçte ikisi Rize’de olmak üzere Trabzon, Artvin ve Giresun illerinde toplam 786 bin dekarda 200 bin üretici aile (müstahsil) tarafından yaş çay tarımı gerçekleştiriliyor. Ağırlıklı miras bölüşümü nedeniyle aile başına düşen çay tarımı arazisi alanı küçük olduğundan çay müstahsili ailelerin önemli bir kısmı bu dört ilin dışında ekonomik ve sosyal nedenlerle yaşamlarını sürdürüyorlar. Aileler yaş çay sezonunun açılma durumuna göre (iklim koşullarına bağlı olarak Nisan ortasından itibaren ama bu yıl Mayıs) bulundukları illerden memleketlerine gelerek bizzat kendileri veya yabancı işçiler çalıştırarak hasat ettikleri yaş çay yapraklarını Çaykur veya Özel Sektör Çay İşletmelerine satar. Giderek oranı azalıyor olsa da bazı ailelerde “yarıcı” sistemle çayının halleder. Başta umreden dönenlerin etkisi olmak üzere pandemi sürecinde Rize nüfusuna oranla en riskli iller arasında yer alınca İstanbul ve diğer illerden Rize’ye gelecekler için artısını, eksisini sağlıklı tartmadan mülki idarenin tedbirleri de yasaklama bazlı oldu. Bölgeye gelmede belli tarihler verildi, karantina sürelerinden bahsedildi, en nihayetinde dışardan artık kimse çay toplamaya gelmek yasak dendi. (Dendi de çay dışında ülkenin her tarafında hemen her tarımsal konunun üretimi destekleniyor ve corona ile ilgili her hangi bir yasak uygulamazken yapılan açıklamalar kimsecikleri tatmin edemediğini de ekleyeyim) İnsan yaşamı, sağlığı için tedbirler şüphesiz önemli. Ama bunca insanın, ailenin ekmeği, geçimi de önemli. Dahası sırat köprüsündeki Türk çaycılığının istikbali açısından da konu önemli. Bu yüzden de kara tablonun 22 Nisan’dan sonra çay müstahsilinin önüne konmasından sonra hemen her kesimden yüksek perdeden eleştirilere, imza kampanyalarına, feryat figan isyan eden müstahsillere şahit oluyoruz. O kadar çok yazıldı çizildi ki bu yazımda bilinenleri tekrarlamak istemeden kısa bir ek yapıp resmi rakamlardan hareketle yaş çay ekonomimizin fotoğrafını vereceğim. Konuya dair yorum yapan, çözüme odaklanan yada müstahsilin durumunu ve Türk Çaylığı için karar verme aşamasında olanlara anımsatmak için. ARAZİ SINIRLARININ BELİRSİZKEN “EL” KİMİN ÇAYLIĞINI TOPLAYACAK Yukarda yazdım, bölgede arazi ve aile yapısına bağlı olarak çaylık alanlar müstahsil başına çok küçüldü. Ortalama 4 dekar çaylık, tek başına bir ailenin geçimini sağlamaktan uzak olduğu için çoğunluk çay dışında da ekmek peşinde. Eskiden yarıcı vardı; çayınızı sizin adınıza toplayıp bir payı kendine alır, bir payı da size verirdi. Aşağı yukarı 10 yıldır bu usul bir aileye, 2 yarıcıya şeklinde değişti. Üstüne kalacak yer ve ineği için ahır istenmeye de başlandığından bu modelin pek de tadı, ekonomik tarafı kalmadı. Hep eleştirdiğimiz, maddi kaynağımızı aktardığımız Gürcü ve Azeri yevmiyecilerde yok bu sezon. Akrabalar, komşular arasında hasetliği sanırım bilmeyen yoktur, genelde sen yoksan kimse senin çayına el atmaz. Zaten onun da kontenjana vs takılmadan çayını satabilme telaşı vardır. Bu durumda bölgeye gelemeyecek olanın çayını kim toplayacak yada toplattıracak sorusunun yanıtı maalesef havada kalmıştır. Sayın valimizin iyi niyetle ifade ettiği üzere öyle uzaktan telefonla çözümlenebilecek gibi bir husus değil bu. Rize’nin tek vekili gibi gözüken Muhammet Avcı’nın bir siyasetçi olarak konuya duyarlılığı hissediliyor ama belli ki iki arada bir derede kalmışlıkları ve aşamadığı duvarlar var. Çaykur Genel Müdür Vekili Yusuf Ziya Alim’de 2020 yılı çay sezonu için gerekli hazırlıkların yapıldığını, çay sezonunda hizmet verilecek 47 fabrikanın fiziki hazırlıklarının 27 Mayıs’a kadar tamamlanacağını ve çay üreticilerinin mağdur edilmeyeceğini, geliştirdikleri 44 maddelik Covıd 19 eylem planı çerçevesinde yaş çay mubayaasında bulunacaklarını ifade ediyor ama çay müstahsilinin önemli bir kısmının üretim alanına gelememiş olmasını dikkate almıyor gibi. Fiziki tedbirini almış ama Çay’ın dalında kalmış olup olmaması, ilk sürgünde toplanamayacak Çay’ın ikinci sürgünü de veremeyeceği, sezonda oluşabilecek 50 bin tonluk kuru çay üretim kaybının çay kaçakçılarının iştahını nasıl kabarttığı ilgi alanında değilmiş gibi. ÇAY, TARIMDAN SAYILMIYOR MU? Fındıklı Belediyesinin bölge insanından sigortalı istihdam projesini somut bir adım, çözüm olarak görürken “Rize’de hiçbir şekilde akraba, yarıcı ve muhtarlar kanalıyla çayını toplatamayan kişilere kurulan Çay Vefa Ekibi tarafından destek olunarak hiç kimsenin çayının dalında kalmayacağına inancım tamdır” diyen Esnaf Odası Başkanı Güven Aksoy dostumu da açıkçası anlayamadım. Bölgede her ailenin çaylık sınırları iç içe geçmiştir, aile içinde bile ancak çaylıkla fiilen ilgilenenler bilir hangi tamıdan, kızılağaçtan itibaren kendi çaylıklarının başladığını. Fotoğraf bu iken Rize’ye komşu risk oranı düşük illerden, ilçelerden vatandaşlar getirilerek çaylar toplanabilir diyenlerde var. Bekara karı boşama gibi.  Madem işi yapıp yapamayacağı bile su götürür insanları Rize dışında bulup getireceksiniz, o zaman RTSO Başkanı Şaban Aziz Karamehmetoğlu’nun eleştirilerine kulak verin. Başkan, Çay cüzdanı olan en az bir kişi çay bahçesinin başında olmalıdır. arazisini ve ürününü takip etmelidir" diyor haklı olarak. Elbette pandemi düşme eğiliminde olsa da tedbiri elden elbette bırakmamalı, gevşememeli. Buna karşın hasat dönemi gelen ürünlerin sağlıklı bir şekilde toplanması,  işlenmesi için de gerekli tedbirleri alıp uygulamak bu kadar zor, atla deve olmamalı. Şansımıza iklim nedeniyle sezon Mayıs’a sarktı, az da olsa zaman var. Her koşulda Çay üreticisinin mağdur edilmemesi ve Türk Çaycılığının üzerinden kara bulutların def edilmesi için koronavirüsle mücadelede aksatılmadan sorunun çözümü ve rahat uyuyabilmesi için Muhammet Avcı vekilim Rize ve Doğu Karadeniz gereğini sizden bekliyor. YAŞ ÇAY’IN EDERİ 4 MİLYAR TL Geleyim Rize Ticaret Borsasının verilerinden hareketle yaş çayın bölge ekonomisindeki ağırlığına; Artvin, Rize, Trabzon ve Giresun'da 2019 verilerine göre 126.531’ i Rize’de olmak üzere 199 bin 645 aile yaş çay tarımı yapıyor. 785 bin 693 dekarlık çay arazilerinin de 527 bin 715 dekarı ( 67,23) Rize’de. Yaklaşık 200 bin aile her yıl ortalama Çaykur ve Özele 1.338 bin ton yaş çay satarak 2019’un ortalama rakamı ile 3,5 milyar TL gibi brüt gelir elde ediyor. Endüstrinin disiplinlerini koyan Çaykur ama özel sektörde toplamda Çaykur kadar yaş çay mubayaası yapıp, kuru çay üretiyor. Ortalama 240- 260 bin civarında gerçekleşen kuru çay üretiminin de raf öncesi kaba değeri 6 milyar TL.  2014 – 2019 yılları arasında Çaykur ortalama her yıl Çaykur 668 bin ton, Özel sektörde 671 bin ton yaş çay alımı gerçekleştirmiş. Özel sektörde 6 yıl boyunca ortalamadan pek fazla sapma gözükmezken ÇAYKUR’da 525 bin ton ile 750 bin arasında gerçekleşmeler olmuş! Dünya Çay Raporu sonuçlarına göre, yılda kişi başı en çok çay tüketen ülkeler sıralamasında 3,5 kilogram ile Türkiye ilk sırada yer alıyor. Bu tüketim rakamı üç aşağı beş yukarı yıllık kuru çay üretimimizle de denk. Kaçak yada ithal çaya gereksinimimiz yok, olmamalı da. Her ne kadar resmi verilere göre 118 bin tonu Tasnifli Kuru Çay olmak üzere 122 bin 510 ton kuru çay stokumuzun olması ilk aşamada bu yıl için endişeleri dağıtıyor olsa da içinde bulunduğumuz süreç ithal yada kaçak çay açısından da önemli. Bu nedenle yıllık yaş çay mubayaasının ortalama 32 sinin gerçekleştirildiği ve en kaliteli çayın elde edildiği ilk sürgünde fire verilmemesi gerekiyor. Bu sezonun ilk sürgününde alınabilecek 450 bin ton yaş çayın 20’sinin dalında kalması, ikinci sürgüne de etkisi ile yaklaşık 150 bin ton verimli yaş çay yaprağının kaybı anlamına gelmektedir.

80’LERDEN SONRA ÇAY VE RİZELİ BİR DAHA Mİ !?

Coronavirüs’le ilgili resmi otoritenin tedbirler paketini uygulamaya aldığı 11 Mart’tan itibaren Türk Çay Endüstrisi ile ilgili ve genelde kaygıları olanlar olarak ağırlıklı yerel ve sosyal medyada çaycılığımızı bekleyen, karşı karşıya olduğumuz, olacağımız tehlikelere işaret ettik.


Çünkü, Türk çaycılığının gen konusundan gübreye, yenilenmeden kaliteye, kaçak çaylardan toprağa, özelleştirme kaygısından üretici – işletmeci ilişkilerine kadar onlarca sorunu varken bu kez karşımıza 2020 yaş çay sezonunun kaybedilmesi durumu çıktı. Mülki idare haklı olarak COVID 19’un tehlikeli bir virüs olduğunun geç de olsa bilincine vararak bulaşmayı bertaraf edebilme konusunda tedbirler geliştirdi. Malum ortalama üçte ikisi Rize’de olmak üzere Trabzon, Artvin ve Giresun illerinde toplam 786 bin dekarda 200 bin üretici aile (müstahsil) tarafından yaş çay tarımı gerçekleştiriliyor. Ağırlıklı miras bölüşümü nedeniyle aile başına düşen çay tarımı arazisi alanı küçük olduğundan çay müstahsili ailelerin önemli bir kısmı bu dört ilin dışında ekonomik ve sosyal nedenlerle yaşamlarını sürdürüyorlar.


Aileler yaş çay sezonunun açılma durumuna göre (iklim koşullarına bağlı olarak Nisan ortasından itibaren ama bu yıl Mayıs) bulundukları illerden memleketlerine gelerek bizzat kendileri veya yabancı işçiler çalıştırarak hasat ettikleri yaş çay yapraklarını Çaykur veya Özel Sektör Çay İşletmelerine satar. Giderek oranı azalıyor olsa da bazı ailelerde “yarıcı” sistemle çayının halleder.


Başta umreden dönenlerin etkisi olmak üzere pandemi sürecinde Rize nüfusuna oranla en riskli iller arasında yer alınca İstanbul ve diğer illerden Rize’ye gelecekler için artısını, eksisini sağlıklı tartmadan mülki idarenin tedbirleri de yasaklama bazlı oldu. Bölgeye gelmede belli tarihler verildi, karantina sürelerinden bahsedildi, en nihayetinde dışardan artık kimse çay toplamaya gelmek yasak dendi. (Dendi de çay dışında ülkenin her tarafında hemen her tarımsal konunun üretimi destekleniyor ve corona ile ilgili her hangi bir yasak uygulamazken yapılan açıklamalar kimsecikleri tatmin edemediğini de ekleyeyim)


İnsan yaşamı, sağlığı için tedbirler şüphesiz önemli. Ama bunca insanın, ailenin ekmeği, geçimi de önemli. Dahası sırat köprüsündeki Türk çaycılığının istikbali açısından da konu önemli. Bu yüzden de kara tablonun 22 Nisan’dan sonra çay müstahsilinin önüne konmasından sonra hemen her kesimden yüksek perdeden eleştirilere, imza kampanyalarına, feryat figan isyan eden müstahsillere şahit oluyoruz.


O kadar çok yazıldı çizildi ki bu yazımda bilinenleri tekrarlamak istemeden kısa bir ek yapıp resmi rakamlardan hareketle yaş çay ekonomimizin fotoğrafını vereceğim. Konuya dair yorum yapan, çözüme odaklanan yada müstahsilin durumunu ve Türk Çaylığı için karar verme aşamasında olanlara anımsatmak için.


ARAZİ SINIRLARININ BELİRSİZKEN “EL” KİMİN ÇAYLIĞINI TOPLAYACAK


Yukarda yazdım, bölgede arazi ve aile yapısına bağlı olarak çaylık alanlar müstahsil başına çok küçüldü. Ortalama 4 dekar çaylık, tek başına bir ailenin geçimini sağlamaktan uzak olduğu için çoğunluk çay dışında da ekmek peşinde. Eskiden yarıcı vardı; çayınızı sizin adınıza toplayıp bir payı kendine alır, bir payı da size verirdi. Aşağı yukarı 10 yıldır bu usul bir aileye, 2 yarıcıya şeklinde değişti. Üstüne kalacak yer ve ineği için ahır istenmeye de başlandığından bu modelin pek de tadı, ekonomik tarafı kalmadı. Hep eleştirdiğimiz, maddi kaynağımızı aktardığımız Gürcü ve Azeri yevmiyecilerde yok bu sezon. Akrabalar, komşular arasında hasetliği sanırım bilmeyen yoktur, genelde sen yoksan kimse senin çayına el atmaz. Zaten onun da kontenjana vs takılmadan çayını satabilme telaşı vardır. Bu durumda bölgeye gelemeyecek olanın çayını kim toplayacak yada toplattıracak sorusunun yanıtı maalesef havada kalmıştır.


Sayın valimizin iyi niyetle ifade ettiği üzere öyle uzaktan telefonla çözümlenebilecek gibi bir husus değil bu. Rize’nin tek vekili gibi gözüken Muhammet Avcı’nın bir siyasetçi olarak konuya duyarlılığı hissediliyor ama belli ki iki arada bir derede kalmışlıkları ve aşamadığı duvarlar var. Çaykur Genel Müdür Vekili Yusuf Ziya Alim’de 2020 yılı çay sezonu için gerekli hazırlıkların yapıldığını, çay sezonunda hizmet verilecek 47 fabrikanın fiziki hazırlıklarının 27 Mayıs’a kadar tamamlanacağını ve çay üreticilerinin mağdur edilmeyeceğini, geliştirdikleri 44 maddelik Covıd 19 eylem planı çerçevesinde yaş çay mubayaasında bulunacaklarını ifade ediyor ama çay müstahsilinin önemli bir kısmının üretim alanına gelememiş olmasını dikkate almıyor gibi. Fiziki tedbirini almış ama Çay’ın dalında kalmış olup olmaması, ilk sürgünde toplanamayacak Çay’ın ikinci sürgünü de veremeyeceği, sezonda oluşabilecek 50 bin tonluk kuru çay üretim kaybının çay kaçakçılarının iştahını nasıl kabarttığı ilgi alanında değilmiş gibi.


ÇAY, TARIMDAN SAYILMIYOR MU?


Fındıklı Belediyesinin bölge insanından sigortalı istihdam projesini somut bir adım, çözüm olarak görürken “Rize’de hiçbir şekilde akraba, yarıcı ve muhtarlar kanalıyla çayını toplatamayan kişilere kurulan Çay Vefa Ekibi tarafından destek olunarak hiç kimsenin çayının dalında kalmayacağına inancım tamdır” diyen Esnaf Odası Başkanı Güven Aksoy dostumu da açıkçası anlayamadım.


Bölgede her ailenin çaylık sınırları iç içe geçmiştir, aile içinde bile ancak çaylıkla fiilen ilgilenenler bilir hangi tamıdan, kızılağaçtan itibaren kendi çaylıklarının başladığını. Fotoğraf bu iken Rize’ye komşu risk oranı düşük illerden, ilçelerden vatandaşlar getirilerek çaylar toplanabilir diyenlerde var. Bekara karı boşama gibi. 


Madem işi yapıp yapamayacağı bile su götürür insanları Rize dışında bulup getireceksiniz, o zaman RTSO Başkanı Şaban Aziz Karamehmetoğlu’nun eleştirilerine kulak verin. Başkan, Çay cüzdanı olan en az bir kişi çay bahçesinin başında olmalıdır. arazisini ve ürününü takip etmelidir" diyor haklı olarak.


Elbette pandemi düşme eğiliminde olsa da tedbiri elden elbette bırakmamalı, gevşememeli. Buna karşın hasat dönemi gelen ürünlerin sağlıklı bir şekilde toplanması,  işlenmesi için de gerekli tedbirleri alıp uygulamak bu kadar zor, atla deve olmamalı.


Şansımıza iklim nedeniyle sezon Mayıs’a sarktı, az da olsa zaman var. Her koşulda Çay üreticisinin mağdur edilmemesi ve Türk Çaycılığının üzerinden kara bulutların def edilmesi için koronavirüsle mücadelede aksatılmadan sorunun çözümü ve rahat uyuyabilmesi için Muhammet Avcı vekilim Rize ve Doğu Karadeniz gereğini sizden bekliyor.


YAŞ ÇAY’IN EDERİ 4 MİLYAR TL


Geleyim Rize Ticaret Borsasının verilerinden hareketle yaş çayın bölge ekonomisindeki ağırlığına;


Artvin, Rize, Trabzon ve Giresun'da 2019 verilerine göre 126.531’ i Rize’de olmak üzere 199 bin 645 aile yaş çay tarımı yapıyor. 785 bin 693 dekarlık çay arazilerinin de 527 bin 715 dekarı ( 67,23) Rize’de. Yaklaşık 200 bin aile her yıl ortalama Çaykur ve Özele 1.338 bin ton yaş çay satarak 2019’un ortalama rakamı ile 3,5 milyar TL gibi brüt gelir elde ediyor.


Endüstrinin disiplinlerini koyan Çaykur ama özel sektörde toplamda Çaykur kadar yaş çay mubayaası yapıp, kuru çay üretiyor. Ortalama 240- 260 bin civarında gerçekleşen kuru çay üretiminin de raf öncesi kaba değeri 6 milyar TL. 


2014 – 2019 yılları arasında Çaykur ortalama her yıl Çaykur 668 bin ton, Özel sektörde 671 bin ton yaş çay alımı gerçekleştirmiş. Özel sektörde 6 yıl boyunca ortalamadan pek fazla sapma gözükmezken ÇAYKUR’da 525 bin ton ile 750 bin arasında gerçekleşmeler olmuş!


Dünya Çay Raporu sonuçlarına göre, yılda kişi başı en çok çay tüketen ülkeler sıralamasında 3,5 kilogram ile Türkiye ilk sırada yer alıyor. Bu tüketim rakamı üç aşağı beş yukarı yıllık kuru çay üretimimizle de denk. Kaçak yada ithal çaya gereksinimimiz yok, olmamalı da.


Her ne kadar resmi verilere göre 118 bin tonu Tasnifli Kuru Çay olmak üzere 122 bin 510 ton kuru çay stokumuzun olması ilk aşamada bu yıl için endişeleri dağıtıyor olsa da içinde bulunduğumuz süreç ithal yada kaçak çay açısından da önemli. Bu nedenle yıllık yaş çay mubayaasının ortalama 32 sinin gerçekleştirildiği ve en kaliteli çayın elde edildiği ilk sürgünde fire verilmemesi gerekiyor. Bu sezonun ilk sürgününde alınabilecek 450 bin ton yaş çayın 20’sinin dalında kalması, ikinci sürgüne de etkisi ile yaklaşık 150 bin ton verimli yaş çay yaprağının kaybı anlamına gelmektedir.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi